İnsanlar bana sıklıkla yeni doğan oğlumun gece on, on iki kez uyandığı, uyumak için sütten fazlasını istediği dönemi nasıl atlattığımı sorarlar. Hayatta kalmamı sağlayan şeylerden biri ilk yıl boyunca geceleri yanımda olan harika partnerimdi. Bir diğer faktör ise besleyici gıdalar tüketmeye ve şeker ve kafeinden tamamen uzak durmaya olan bağlılığımdı. Fakat en önemlisi, hamileliğin erken dönemlerinde içimdeki minnettarlıktan gelen sonsuz enerjiye aktif bir şekilde bağlı kalabilmeyi öğrenmem oldu.



Minnettarlık uygulamam, hamileliğimin ilk üç ayında hazırlıksız bir şekilde hastalanmamla başladı. Ve Birthing a New Mother (“Yeni bir anneyi doğurmak” adlı TV programı) için kadınlarla röportaj yaptıkça, minnettarlık ve kadının anneliği idare edebilme becerisi arasındaki bağlantıyı daha net bir şekilde gördüm. Programda da bahsettiğim gibi:


“İlk üç ay testleri için bir panzehir varsa eğer, bu minnettarlıktır; o kadar güçlüdür ki kadının kimyasını gerçek anlamda değiştiren bir iksir görevi görür. Bir kadın, içindeki minnettarlıkla bağlantı kurduğunda, daha derin bir şekilde nefes alır. Bu kuyunun derinlerine indikçe, elinde olmadan gülümsemeye başlar; dolayısıyla yüzünü rahatlatır ve kaşlarındaki gerilimden kurtulur. Söz konusu mide bulantısı olduğunda ise, birçok insan kanser tedavisi için haftalarca bu bulantıya göğüs gerer. Hamilelik bulantısı ise hayat kurtarıcıdır. Vücudun bebeği besleyecek olan plasentayı büyüttükçe artan hormon seviyelerine karşı bir tepkidir. Bu bulantı, kadının hayatını cehenneme çevirir; fakat vücut, aslında hiç olmadığı kadar canlıdır. Rahatsızlığı bu bakış açısıyla görmek bile kadının zihnini eziyet dolu düşüncelerden uzaklaştırıp elindeki lütuflara odaklamasına yardımcı olur. Bu, haftalar boyu süren bulantı mücadelesini yüceltmek değildir. Nefret edebilir, kendini kapana kısılmış hissedebilir, ağlayabilir, öfkelenebilir. Fakat bu hisleri hafiflediğinde, vücudunun içerisinde büyüyen mucizeyi fark eder.”


Ben hala minnettarlığa güvenilir bir enerji kaynağı olarak yaklaşıyorum. 10 yıllık ebeveynlikten sonra, hala çocuklarımla birlikte yatıyorum, birkaç dakikalığına bile olsa uyanmadığım geceler yok denecek kadar az. Okulla uğraşıyor, sürekli çalışıyor, yemek hazırlıyor ve tabi ki hayatın gereklilikleri olan günlük işleri halletmeye çalışıyorum: faturalar, çamaşırlar, ev geçimi, evliliğimiz, arkadaşlarımız. Kolay değil. Eğer bilinçli ve aktif olarak minnettarlık kaynağımı kullanmasaydım, yorgunluk ve kırgınlık içerisinde kaybolurdum.


Minnettarlık söz konusu olduğunda, şöyle bir yanlış anlaşılma var: bağlanabilmek için önce hissetmek gerekir. Hayır. Minnettarlık hisleri, bazen soğuk bir kış gününde gelen sıcak gün ışığı gibidir. Ancak çoğunlukla böyle değil; özellikle de yıllar boyunca çocuk büyütmekten yorulmuş ve bunalmış iken. Minnettarlık, elde edene kadar uzanıp almaya çalışmanız gereken bir şeydir. Tıpkı mutlu değilken gülümsemenin sinir sisteminizi bir anlığına sakinleştirmesi gibi ya da minnettar değilken bile teşekkür ederek içimizdeki mevcut minnettarlığı aktive edebilmek gibi.



Bunu, yavaşlamayı hatırlayıp, yüksek sesle teşekkür ederek yapabiliriz. Bunu, gören gözlerle bakıp, duyan kulaklarla dinleyerek başarabiliriz. Çocuklarımın yanına uzanıp yumuşak, melek yüzlerine bakarken günün tüm stresinin ve hayal kırıklıklarının kayboluşunu hissettiğimde ağzımdan yalnızca iki kelime dökülür: teşekkür ederim.


Sahip olduğunuz minnettarlığı fark etmeye vakit ayırırsanız eğer, modern ebeveynin hayatındaki günlük olumsuzlukların pozitif bir sevgi akışına ve günlerce enerji kaynağınız olabilecek bir minnettarlığa dönüştüğünü göreceksiniz.



Sheryl Paul

İngilizce’den çevirdiğimiz bu yazı mothering.com’da yayınlanmıştır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.