Vatanseverlik diye bir kavram var. Dokunulamayan, ölçülemeyen, gözlemlenemeyen, bazı kimselerin bu işte birbirine aşık atıp yarıştığı bir kavram. O kadar çok, o kadar bağırarak, o kadar yarışarak konuşuluyor ki “nedir” sorusuna net bir yanıt yok. Sevilen şeyin tanımı da sevme şekli de kişiden kişiye büyük değişiklik gösteriyor. Tanımı yakalamak güç, ortalama tanımın dışında kaldığınız anda vatan hainliğiyle suçlanma ihtimaliniz hayli yüksek. İnsanların kalbinin, yaşamının, gözünün gördüğü, elinin ulaştığı, kulağının işittiği, aklının kaldığı yerlerin çok çok dışında kalıyor vatan tanımı. Öyle genel, öyle havada ama öyle baskın, öyle talepkar...


O tanım öyle havada kalmamalı oysa. Türk Dil Kurumu vatan için yurt, yurt içinse “Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası” diyor. Kısacası yuvadır vatan. Evdir. Samimi tanımı budur. Yuva görülebilen, gözlemlenebilen bir değerdir. Değeri vardır. Değeri içinde yaşayan insanı mutlu edebilmesiyle ölçülür. E tabi bunun için yaşayan kişinin de yuvaya itina göstermesi, özenle üstüne düşmesi gerekir.


Boğazına kadar siyasetin ve siyasi alaverelerin içine batmış, başka birşey konuşamaz hale gelmiş toplumlar nasıl vatansever, yuvasever olabilir ki? Olamaz! Bilmediği, yaşamadığı yerlerle, tanımadığı insanlarla ilgili ahkam kesebilir ancak.


Evimin önündeki kaldırımda yürüyemiyorsam ve bununla ilgili hiçbir şey yapmıyorsam, evimin bahçesini çöp götürüyorsa, evimin önündeki parka güvenlik, sağlık, hijyen sebepleriyle gidemiyor ve hiç birşey yapmayıp gidememekle yetiniyorsam, içtiğim su için, ısınmak için, aydınlanmak için ciddi ciddi para veriyor hatta bunlara para yettirmek için tüm ay çalışıyorsam, yerlere tükürerek geziyorsam, mahallemde kediler, köpekler açlıktan ya da vahşetten ölüyorsa ve benim gözüm kapalıysa, çocuğumu mahalledeki okula veremiyorsam çünkü kalitesiz, eğreti duruyor güven telkin etmiyorsa ve ben bunu düzeltmek için kolları sıvayacağıma başka okul bakıyorsam, yüzen otomobil almayı düşünmeye başlamışsam, ikide bir su kıtlığı riskiyle karşılaşıyorsam ve bununla ilgili tek yaptığım şey “umarım yağmur yağar ve umarım yağmur barajların oralara doğru yağar yaa” demekse, kendime gerçekten vatansever diyebilir miyim? Yuvamı sevdiğimi iddia edebilir miyim?


Bu kadar çok gözü dönmüş vatanseverin birbiriyle yarıştığı bir ülkede nasıl oluyor da sokakları çöp götürüyor, nasıl oluyor da doğa yok ediliyor, nasıl oluyor da hayvanlar işkence görüyor, nasıl çocukların gideceği adam akıllı okul sayısı bu kadar az, nasıl gıda bu kadar pahalı olabilir? Sevmeyin gözünüzü seveyim, eğer sevginiz buysa sevmeyin! Vatanseverlik gençlerin evlerinden yüzlerce kilometre ötede birilerini öldürmesi ya da öldürülmesi ile ölçülüyor size göre. Bu çığırtkanlığı yapanların vatanseverlikleri yaşadıkları mahallelere bakılarak ölçülsün bence. Bakalım çevrelerine ne kadar mutluluk, ne kadar huzur taşımışlar. Yoksa eşlerini de döverek mi evde huzur sağlıyorlar?


Yuvalarını devamlı kılma yöntemleri bu mu acaba? Yüksek ihtimal. Belki çocuklarına da terör estiriyorlar evlerinde. Sesi çok çıkanın dediği olan ortamlar yaratıyorlar. Bir arada bulunulan her alan yuva değildir, huzur ve mutluluk olduğu sürece o ortak alana yuva denir; bunlar yoksa orası sadece, öylesine bir yerdir. Ortak akıl tutulması da taşı toprağı sevip üstünde yaşayan insanları yani evin sahiplerini sevmemek hatta onlardan nefret etmek şeklinde yansıyor dışarı. Artık taşı toprağı da nasıl seviyorlarsa hiç bırakmadılar... Bu durumda beyler, sizin sevdiğiniz şey yuva değil, vatan değil... Sevmeyin lütfen siz. Sevmeye ehil değilsiniz.


Ceren Aral

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.