30’lu yaşlarındaki insanların en az bir kere planladığı “Bir kafem olsa da işletsem” hayali gerçeğe dönüşüyor. Son zamanlarda çevremde bu gibi hikayelere sıkça rastlar oldum. Bankacılar, hostesler, gazeteciler mesleklerini bırakıp bambaşka bir kafaya girip mekan açıyor. İşinde mutlu olmadıklarından mı yoksa başka bir hayat isteğiyle mi bu yola çıkıyorlar bilinmez… Son olarak Taksim’de Pilavhane’yi açan ekip gündemde. Sosyal medya hesaplarından durumun sadece bir pilavcı işletmek olmadığı apaçık ortada. Tamamen reklamcı mantığıyla ilerleyip “Pilavı nasıl satarız?” sorusuyla yola çıkmışlar. Cannes ödüllü iki reklamcının açtığı Pilavhane sektör değişimini en iyi anlatan örneklerden birisi. Mantıkları ise şu: Yıllarca müşteriler için fikir ürettik ve onların ürünlerini bu sebeple sattırdık. Şimdi kendimiz bir marka yarattık ve tüm yaratıcılığımızı bu yönde kullanıyoruz…


Üniversite hayatı itibariyle öğrendiklerinizi iş hayatına aksettiriyorsunuz. Büyük şirketlere girip hiç pahasına çalışıyor, yaptığınız işten ötürü “belki” övgü alıyorsunuz. Manevi ve maddi tatmin sağlayamadığınız işler, haliyle bir süre sonra zihni köreltiyor.


Türkiye’de yaratıcı zihinlerin kum gibi akıp gitmesinin bir nedeni de bu ne yazık ki... Delicesine çalışan insandan alabileceğiniz verim bir süre sonra yarısına düşüyor. Bu insanların zihinlerinin nasıl çalıştığını fark edip iyi bir motivasyonla kullanamayan şirket sahipleriyse; çarkıfelek yarışması kıvamına gelmiş işten çıkan insan sirkülasyonuna dur diyemiyor ve haliyle kalifiye eleman yetişemiyor. E ne oluyor? Sektör değiştiriyor insanlar. Yıllarca yatırım yaptığı bilgi birikimini başka bir yerde yeniden inşa etme durumuna geliyorlar.


Dilediğiniz kadar yaratıcı olun, bunu kendi isteğinizle yapmıyorsanız bir yerden sonra sizi tatmin etmiyor, edemiyor belli ki. Büyük şirketlerle çalışmak yerine kendi işini kurup bilgilerini, yaşam şeklini buraya kaydıran insanların sayısı her yeni günle artıyor. Pilavhane’de bunlardan birisi. Yakın sektörlerdeki insanlara ilham oldular çok kısa bir süre içinde. Stressiz bir ortamda anne pilavı yiyip (gerçekten anne pilavı. İşletme ortaklarından birinin sevgilisinin annesi pilavları hazırlıyor) jazz müzik dinlemek gerçekten keyifli. Güzel atmosfer yaratmışlar anlayacağınız. Kendi dükkanını açmak isteyen hemen herkesin yaptığı işlemi ben de yapıyorum. Maliyet hesabı! “Pirincin kilosu ne kadar ki? Bir şirkette kazandığın parayla iş açabilir misin? İş için kaç ortak gerekir?” gibi sorular zihnimde dolanmaya başladı. Kafe hayallerini gerçekleştiren tüm insanların hayallerindeki kafe zincirlerine ulaşması dileğiyle… O değil de pilavdan reklam kampanyası yapmak bambaşka bir reklamcı bakışıymış bunu anladım…


Yazı: Pınar Aksu


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.