Televizyon programlarının tamamını izliyorlar kanımca. Önce biraz Müge Anlı izleyip kahrediyorlar, ardından Esra Erol izleyip tozpembe tarafa geçiş yapıyorlar. Ve tabii ki ihtiyaçtan ve belki de hayranlıktan Gülben Ergen izleyip günü bitiriyorlar.


Bu hafta kendimi bedenen değilse de ruhen berbat hissettiğim bir gün evde kalmaya karar verdim. Ne mi yaptım? Tabii ki üzerimden pijamamı çıkarmadım, saçlarımı asla toplamadım hatta yüzümü bile yıkamadım, annemin zoru ile yataktan kalktım kahvaltı ettim ve bir pike ile bütünleşerek koltuğa yattım. Tüm bu saydıklarım sabah 09:00 ila akşam 00:00 arası ve televizyonun tam karşısındaki kahverengi kanepede gerçekleşti.


Başladım kanalları gezmeye. Düşünün tüm kanalları mutlaka en az 5’er dakika olmak üzere bile olsa izledim, aklınıza gelebilen, gelemeyen tüm kanalları. Bir sürü Türk filmi izledim aşk olanlarında duygulanmadım, acı çekilenlerinde içim cız etmedi. Kendimi sorguladım, "Ne oluyor bana insan değil miyim artık?" diye… Sonra cevap belli oldu. "Hayır sorun bende değil, sorun o filmler eskiden bana güzel geliyordu. Artık 'yeni bana' güzel gelmiyo, çünkü gün geçtikçe dünyadaki her şey ile ilgili farkındalığım artıyor."


İşte böyle yarım günü bitirdim. Düşünün ki evde ki hiçbir yemeği kendim için hazırlayıp yemeye yeltenmedim onu da dışarından sipariş ettim. Bu kanepeden sadece iki kere kalktım biri lavoba ihtiyaç, diğeri ise yemek siparişi teslim alma.


Yemeğimi yedim kanalları gezmeyi sürdürdüm. Derken Esra Erol’un programına gözüm takıldı. Başladım izlemeye. Gencecik insanlar vardı ekranda ve şöyle yazıyordu onları tanıtan metinde: “Kadının adı, 26 yaşında, hiç evlenmemiş.” Bu bilgilerle kendilerini tanıtıyorlardı. Bir an biri sanki sopa ile dürttü beni. Ne demek ya “Hiç evlenmemiş”. İnsan 26 yaşına kadar evlenmedi diye “Nasıl bir aceleyle, nasıl bir ruh haliyle evlenme programlarına katılır ki?” diye sormadan edemedim kendime. Yaşı 30’a gelmiş biri olarak ben çok şaşkındım bu kadınlara! Hem üzüldüm, hem kızdım. “26 yaşındasın hayatının en güzel, en verimli yılları, ne işin var orda git çalış, çabala kendine bir hayat kur önce, bir amaç edin.” Evin ortasında dinlenmek üzere kalan ben tam tersi iyice gerilmiştim. Anlamıyordum, hiçbir zaman da anlamayacağım!


Bana göre; EVLİLİK AŞKLA yapılmalı, aşk bir gün geçecek, eskiyecek bile olsa. "EVLİLİK bir kurum" denile denile belki de insanlar artık buna proje gözüyle bakmaya başladılar. Böyle işte ben kendi kendime delirdim evde, haykırdım ama “Zeki Müren’de bizi görecek mi" misali oldu biraz…


Çok dindar değilim fakat inanç konusunda da bazı noktalar var ki benim için katı kurallarla inanırım onlara. Neler mi bunlar? Örneğin “Allah kimseyi tek yaratmamıştır, herkesin bir çifti vardır!” Bu inancım yüzünden ben kadınların evlilik programlarına gencecik yaşlarda, sanki yarın dünyanın sonuymuş da evlenmeden ölürlerse eksik gideceklermiş gibi koşa koşa katılmalarına itiraz ediyorum!


Sizin anlayacağınız, bir günlük dinlenme bende 10 günlük düşünecek konular açtı, kafam şimdi "Bu kadınlara nasıl seslensem?" sorusu ile yankılanıyor ve ertesi sabah saat 08:00'de kendimi ofiste işimin başında buldum.


Evet, 30 oldum henüz hiç evlenmedim ve aşkla olmadığı sürece de teşekkür ediyorum Esra Ablaya…


Evlilik programlarına ihtiyaç duymadan aşkla evlilik yapmanız dileğiyle…


Yazı: Nuran Başyurt



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.