Aras’la birlikte çok severek okuduğumuz iki kitaptan bahsetmek istiyorum size.
Ayı Olmayan Ayı ve Yüzünde Güller Açan Keselisıçan...
Bu iki zamansız ve yaşsız Frank Tashlin kitaplarını okumanızı çok isterim. Her iki kitapta etkileyici kurguları, hikâyelerini güçlendiren çizimleri, eğlenceli tekrarları ve düşündürdükleriyle her yaştan okura sesleniyor.
Ayı Olmayan Ayı; ayı olmadığına inandırılmaya çalışılan talihsiz bir ayının öyküsünü anlatıyor.
Büyük bir ormanda yaşayan Ayı, mağarasına çekilip, derin bir kış uykusuna yatar. Bahar gelip uyandığında; mağarasının üzerine büyük, kocaman, devasa bir fabrika kurulduğunu görür. Ayı kendini harıl harıl çalışan makineler ve taş yığını binaların arasında bulur. Üstelik öfkeli bir ustabaşıyla burun burunadır. Ustabaşı Ayı’yı işten kaytaran bir işçi olmakla suçlar ve onu kapı kapı gezdirerek, bütün yöneticilere şikâyet eder. Ayı ne söylerse söylesin bir ayı olduğunu ispat edemez ve sonunda kocaman bir makinenin başında haftalarca, aylarca çalışmak zorunda kalır. Peki, gerçek bir ayı olan Ayı, “ayı olmayan ayı” olmaktan kurtulabilecek midir? Ve diğerlerini: ’’Tıraşa ihtiyacı olan, kürk palto giymiş, budala adamın teki’’ olmadığına inandırabilecek midir?
Bu küçük öykü içinde; kimlik bilincine, bireyin kendisine yabancılaşmasına, hiyerarşiye, şanayileşmeye, doğayla kurduğumuz ilişkiye… dair sormamız gereken büyük sorular barındırıyor.
Yüzünde Güller Açan Keselisıçan; baş aşağı durduğu için yüzündeki gülümsemeyi somurtma sanan insanlar tarafından şehre getirilerek, gülücükleri soldurulan keselisıçanın öyküsü.
Bir zamanlar ormanda mutlu mutlu yaşayan, güler yüzlü bir Keselisıçan varmış. Bir gün yine bir ağacın dalına kuyruğunu dolamış aşağı sarkarken, piknikten dönen bir grup insan onu görmüş. Baş aşağı durduğu için yüzündeki gülümsemeyi somurtma zannetmişler ve onu mutsuzluktan kurtarmaya karar vermişler. Keselisıçan’ın ağacını kökünden söküp, şehre götürmüşler ve ona şu cümleyi tekrar edip durmuşlar:
‘‘Sen yüzünde güller açan bir keselisıçan değilsin. Gülümsediğini zannetse de aslında gülümsemeyen şapşalın tekisin.’’
…
Keselisıçan nihayet evindeydi. Ama mutsuzdu.
Yoksa bir daha asla gülümseyemeyecek miydi?
…
Her iki kitabın hikâyesi de, derdi de ortak.
Ayı da, keselisıçan da kendi doğalarında, oldukları gibi olmaktan mutluydular.
Ayının mağarasının üzerine fabrika kurdular, keselisıçanın ağacını kökünden söküp, şehre taşıdılar.
Ayı Olmayan Ayı; ‘‘Başkalarının tanımladığı kişi değil, kim olduğuna inandığın kişisin’’ derken, Yüzünde Güller Açan Keselisıçan’ın öyküsü ise herkesin yaşama hakkına bir saygı duruşu niteliğinde.
Yazı: Sinem Uslu
YORUMLAR