Doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı konusunda zayıflarla dolu bir karnemiz var. Bu konuda yüzde 40’ımız gereken tıbbi bilgiyi kadın doğum uzmanlarından alırken, yüzde 35’imizin komşularımızı, arkadaşlarımızı ve internette okuduklarımızı referans almamız bunu göstermiyor mu?


Komşumuz ve arkadaşımız, doktorumuz kadar etkili!

Türk kadınının doğum kontrol yöntemiyle ilgili kararında komşu ya da arkadaşları en az doktorları kadar etkili. Bu ne yazık ki gerçek ve vahim bir tablo. Peki dünyanın gelişmiş ülkelerindeki durum ne?


Hap kullanma oranımız çok düşük...

Amerika ve Avrupa’nın batı ve kuzeyinde doğum kontrol yöntemleri arasında ilk sırayı doğum kontrol hapları alıyor. Türkiye’de ise tıbbi doğum kontrol yöntemleri arasında ilk sırada rahim içi araçlar, ikinci sırada ise prezervatif kullanımı bulunuyor. 3. sırada gelen doğum kontrol haplarının kullanım oranı ise yüzde 5 - 10 arasında değişiyor. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, “Toplumun yüzde 70’i doğum kontrolü uyguluyor gibi görünse de bu grubun neredeyse yarısı hâlâ takvim ve geri çekilme gibi geleneksel yöntemleri tercih ediyor” diyor ve bu nedenle yönteme önce hekimlerin inanması gerektiğin belirtiyor.


Bilgileri güncelleyen kılavuz!

Bu noktada duyulan ihtiyaç üzerine, “Oral kontrasepsiyon” adı verilen kılavuzla, önce hekimlere, dolaylı yoldan da hastalara, ağızdan alınacak gebelik önleyici doğum kontrol haplarının kullanımı ile ilgili güncel bilgiler veriliyor. Kılavuz, Türkiye’de bulunan yaklaşık 5 bin jinekoloğa; “Doğum kontrol haplarının yan etkileri var mıdır, varsa nelerdir?”, “Bu hapları kimlerin kullanması gerekir? Kullanmaması gerekenler hangi kişilerdir?” gibi soruları daha doğru ve bilimsel bilgiler ışığında hatırlatmayı ve aydınlatmayı amaçlıyor. “Bu uygulamayla hekimler bilgilerini tazeleyecek, unuttukları şeyleri hatırlayacak ve böylelikle doğum kontrol hapı kullananların oranı artacak” diyen Prof. Dr. Demir, bunun ilerleyen süreçte hastaları olumlu etkileyeceğine dikkat çekiyor.


Yeni nesil haplar geliyor...

Doktorların günümüz sağlık sistemiyle hastalara yeterince danışmanlık yapacak zamanları olmadığını ve aile planlaması için gelen hastalara tüm yöntemleri anlatmanın uzun sürdüğünü söyleyen Demir, bu sorun çözülmedikçe beklenen düzeye gelmenin mümkün olamayacağını belirtiyor. “Bu konuda hekimlerimizin bilgilenmesinde ve unutulan bazı bilgilerin güncellenmesinde yarar var” diyen Demir, yeniliklerin takibini de çok önemli görüyor ve buna örnek olarak, çok yakında doğal östrojen içeren doğum kontrol haplarının kulanımına başlanacağına, hazırladıkları kılavuzun bilgi eksikliğini kapatıp hastaya yeni bilgiler ulaştırılmada önemli bir eksikliği kapatacağına dikkat çekiyor.


Kürtaj olanlara önerilmiyor!

Ülkemizde tartışmalı ve görüş ayrılıklarıyla dolu konulardan olan kürtajla ilgili de ürkütücü gerçekler bulunuyor. Prof. Dr. Cansun Demir, kürtaj olan hastaların üçte ikisine doktorları tarafından doğum kontrol yöntemi önerilmediğini söylüyor. “Doğum kontrol yöntemi kullanmadığı için gebe kalan kişi bunun acı tecrübesini travma olarak yaşıyor” diyen Demir, bu noktada daha bilinçli ve dikkatli olunması gerektiğini belirtiyor. Gebelik sonlandırmalarının büyük kısmı yeni evli ya da evli olmayanlar tarafından gerçekleştiriliyor. “Eğer kürtajın yaygınlaşmasını istemiyorsak doğum kontrol yöntemlerinin kullanımını artırmalıyız” diyen Demir, özellikle genç yaş grubunda hap kullanımının yaygınlaşmasının şart olduğunu söylüyor.


Sigara içenlerde risk var!

Peki doğum kontrol hapları kaç yaşına kadar kullanılabiliyor? Sigara içmeyen 45 - 50 yaşındaki bir kadının bile menopoza girinceye kadar doğum kontrol hapı kullanabileceği belirtiliyor. Kalp ve diyabet hastalığı olanlar, inme geçirenler, migreni bulunanlar, migren öncesinde görme problemleri yaşayanlar ile pıhtılaşma sorunu olanlara doğum kontrol hapı önerilmiyor. 35 yaşını geçen bir kadının günde 15’ten fazla sigara içmesi de doğum kontrol hapı kullanımını sakıncalı hale getiriyor.


En çok Ege ve Marmara’da...

Doğum kontrol haplarının en yaygın olarak kullanıldığı bölgelerin Marmara ve Ege olduğuna dikkat çekiliyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu ise kullanımın en düşük olduğu bölgeler olarak görülüyor. Sosyo-kültürel düzey arttıkça doğum kontrol hapı kullanımı da artıyor. Doğum kontrol yöntemlerinin artmasına ve yüzde 50’lerden yüzde 70’lere çıkmasına rağmen doğum kontrol haplarının bundan yeterli payı alamadığına dikkat çekiliyor. Oysa prezervatif ve rahim içi araç kullanımı sayısı her geçen gün biraz daha artıyor.


Benim kızım yapmaz!

Yurtdışında annelerin genç kızlarını cinsellik ve doğum kontrolünün önemi konularında bilinçlendirdiklerini ve bu amaçla uzmana kendilerinin götürdüklerini söyleyen Demir, “Bizim toplumumuzda “Benim kızım yapmaz! Benim ailemde böyle şey yoktur” düşüncesi çok yaygın” diyor. Yasaklamaların genelde ters etki yaptığını söyleyen Demir, bunun yaşanması halinde, istenmeyen gebeliklerin oluştuğunu, sonrasında ise psikolojik travma yaratacak uygulamaları önlemek için doğum kontrol hapından yararlanılması gerektiğini söylüyor.


Kürtaj yaptıranların çoğu korunmuyor!

Türkiye’de yılda ortalama 2 milyon doğum gerçekleşirken 100 bin civarında da kürtaj yapılıyor. Yapılan araştırma ve klinik gözlemler, kürtaj yaptıran kişilerin büyük çoğunun geleneksel yöntemlerle korunduğunu gösteriyor. Geri çekilme ve takvim yöntemi hâlâ en geçerli yöntemler arasında bulunuyor. Buna karşılık doğum kontrol hapı kullananlar arasında istenmeyen gebeliklerin çok düşük olduğu belirtiliyor. Doğum kontrol hapı kullanımında istenmeyen gebelik oranının yüzde 1’in altında olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Demir, düzenli kullanımın riski azalttığını söylüyor ve ekliyor. “Gebeliklerin yaklaşık yüzde 10’u istenmeyen gebeliklerdir ve bunların üçte ikisi sonlandırılmaktadır.”


Kısırlık yapar mı?

Doğum kontrol haplarıyla ilgili; “Kısırlık, kıllanma, kilo alımı ve kanser yapar” gibi şehir efsanelerinin tümünün yanlış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cansun Demir, bu hapların doğum kontrolü dışında birçok avantajı olduğuna da dikkat çekiyor. Doğum kontrol hapları âdet düzensizliği olan kadınlarda âdetleri düzene sokuyor, kanamaların miktarını azaltıyor ve kansızlığı düzeltiyor. Ayrıca bu hapları kullanan kadınlarda kemik erimesinin daha az görüldüğüne dikkat çekiliyor. Bu hapların kanser yapmadığı, tam tersine yumurtalık ve rahim kanserini azalttığı, bağırsak kanserine karşı da koruyucu etkisi olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Demir, bu hapların meme kanseri üzerine ispat edilebilmiş bir yan etkisi bulunmadığını, tam tersine iyi huylu meme hastalıklarına yararı olduğunu, iyi huylu yumurtalık kistlerini ise azalttığını belirtiyor. Kişilerin bu hapların doğum kontrolü dışında kalan yararlı etkilerini bilmediklerini söyleyen Demir, “Bu konuda toplumumuzun bilinç düzeyi çok yüksek değil” diyor. Gelişmiş ülkelerde yaşayan kadınlar bu hapların kullanımını yaşamlarının bir parçası haline getirdikleri halde bizim bu konuda alacak çok yolumuz bulunuyor.


Hazırlayan: Ceyda Erenoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.