Günümüzde özellikle 40 yaş ve üzerindeki kişilerden duymaya alıştığımız bir söz vardır: “Nerde o eski lezzetli meyveler, sebzeler?” Eskiden, domateslerin domates gibi koktuğu, elmaların tadının çok daha güzel olduğu anlatılır. Günümüzde marketlerde eskiye göre daha kırmızı elmalar, daha dayanıklı domatesler, daha büyük çilekler görmekteyiz. Bazen hiç tadı olmayan muzlar yemekteyiz. Peki farklı olan sadece meyvelerin renkleri, kokuları ve tatları mı?


Günümüzde daha büyük, daha dayanıklı ve daha renkli gıdalar elde etmek uğruna besinlerin içerdiği faydalı maddelerin ciddi şekilde azaldığı bir gerçek. Yapılan araştırmalar, son 40 yıl boyunca başta sebze ve meyveler olmak üzere, tüm temel gıda ürünlerindeki yağ, karbonhidrat ve su miktarının artarken vücuda faydalı vitamin ve mineral miktarlarının ise yüzde 40’lara varan oranlarda azaldığını gösteriyor. Diğer bir ifadeyle 40 yıl önceki sebze-meyvelerden aldığımız vitamin ve minerallerin yeterli miktarlarını alabilmek için günümüzde yüzde 40 daha fazla gıda tüketmemiz gerekiyor. Bu durum da kalori fazlalığına yol açarak günümüzün en yaygın problemlerinden biri olan obezitenin ortaya çıkmasını kolaylaştırıyor.


Özellikle bebek ve çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesi için vitamin ve mineraller çok büyük öneme sahip. Yukarıda anlatılan sebeplerden dolayı, gerekli vitamin ve mineralleri sadece doğal yollardan gıda maddeleri ile almak artık yeterli olmuyor.



Çevre kirliliği nedeniyle balıkları kirlettik…


Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde en fazla tüketilen gıda ürünlerinden birisi de balık. Balık denildiğinde akla gelen ilk faydalı besin öğesi ise temelde balıklardan aldığımız omega-3 yağ asitleri oluyor. Omega-3 yağ asitlerinin; bebek ve çocukların zihinsel ve fiziksel gelişiminden kadın sağlığına, romatizmal hastalıklardan kalp ve damar sağlığına kadar birçok faydası bulunuyor. Ayrıca bu omega-3 yağ asitleri, vücutta oluşamadıklarından dışarıdan düzenli olarak alınmaları gerekiyor.








Günümüzde balıklar, denizlerdeki kirlilik nedeniyle PCB, DDT, toksafen, dioksinler gibi vücuda zararlı birçok madde içeriyor. Özellikle Karadeniz’den alınan balıklarda yapılan analizler, buradaki balıkların çok yüksek miktarlarda vücuda toksik etkiler gösteren toksafen bileşenleri içerdiğini gösteriyor. Bu zararlı maddeler gerek doğum öncesi, gerekse doğum sonrası, bebeklerin gelişimlerinde bozukluklara yol açabiliyor.








Danimarka’da hamile kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada, yağlı balıklarda biriken zararlı PCB (Poliklorlu binefil) maddesinin, anne rahminde bebeğin gelişimini bozarak bebeğin doğum öncesi ve doğumdaki ağırlığını olumsuz şekilde etkilediği görülmüş. Yağlı balık tüketen hamile bayanlarda kandaki PCB konsantrasyonunun ciddi miktarda arttığı ve bu kişilerde plasental ağırlık ve bebeğin doğum ağırlığının normal kişilere kıyasla daha düşük olduğu tespit edilmiş.








Ayrıca bu zararlı maddeler, sadece doğum öncesinde değil, doğumdan sonra da bebeklerin ve çocukların gelişimi için son derece tehlikeli. Bu maddeler başta kanser olmak üzere astım, diyabet gibi hastalıklara yol açabildiği gibi, bağışıklık sistemi üzerinde de olumsuz etkiler yaratabiliyor.



Sonunda tavuklar da obez oldu


Kırmızı etin özellikle kalp damar sağlığına olumsuz etkileri ve tavuk etine göre pahalı olması göz önüne alındığında, tavuk etinin halkımız tarafından çok yaygın olarak tüketildiğini söyleyebiliriz. Ayrıca balık kadar olmasa da, tavuk eti de omega-3 açısından zengin ve önemli bir omega-3 kaynağı... Fakat yapılan son araştırmalar, marketlerde satılan tavuklardaki yararlı omega-3 yağ asitlerinin giderek azaldığını gösteriyor.








Geçmişte tavuklar, yeşil bitkiler ve küçük böceklerle beslenip bahçelerde serbestçe dolaşırken, günümüzde yüksek enerjili gıdalar ve büyüme faktörleri ile beslenip, kafeslere hapsedilmiş durumdalar. Dolayısıyla daha hızlı büyürken daha az hareket ediyorlar. Bunun sonucu olarak da tavukların etlerindeki yağ miktarının giderek arttığı görülüyor.








Vücuda çok çeşitli faydaları bulunan omega-3 yağ asitlerinin miktarlarına bakıldığında ise, 2:1 olması gereken Omega-6 / Omega-3 oranı, günümüzdeki tavuklarda 9:1 olarak görülüyor. Başka bir deyişle tavuklardaki genel yağ miktarı artarken vücuda faydalı omega-3 yağ asitleri miktarı giderek azalıyor. Dolayısıyla günlük alınan tavuk miktarının, omega-3 ihtiyacını karşılamaya yetmediği sonucuna varılıyor.



Nutrigenomik etkili omega balık yağları sağlıklı çocuk gelişimi için vazgeçilmez


Özellikle bebek ve çocukların sağlıklı büyümesi ve gelişimi düşünüldüğünde, tüketilen gıdalar ile vücuda gerekli miktarda vitamin ve mineral alınması mümkün olamıyor. Çocuklarda aşırı gıda tüketiminin de önüne geçilmesi gerektiği göz önüne alındığında, vitamin ve mineral eksikliklerinin çocuk gelişim şurupları ile giderilmesi gerektiği sonucu karşımıza çıkıyor.








Ayrıca denizlerimizdeki kirlilik, balıkların bebek ve çocuklarda oluşturabileceği allerjik sonuçları ve tavuklardaki omega-3 miktarının yetersiz kalması düşünüldüğünde, özellikle bebek ve küçük çocuklar için en kolay ve güvenli omega-3 kaynağının, nutrigenomik omega-3 içeren çocuk gelişim şurupları olduğu açık olarak görülüyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise, fazla miktarda vitamin A içeren ve bu nedenle zararlı etkiler gösterebilen, balık yağı benzeri olan “cod liver oil” kullanımından kaçınılması oluyor.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.