Peki aynı uzmanlar, ertesi gün sınavı olduğu halde kendi çocuklarının geç saatlere kadar ayakta kalmasını böyle rahat karşılıyor mudur? Sınavdan kötü not almanın “Hemen yatağına gidiyorsun” emrinden daha etkili olacağına inanıyorlar mı gerçekten?


Uzmanların söyledikleri bazen doğru çıksa da her çocuk için geçerli değil bu. Örneğin çocukların yüzde 30’unun DNA zincirlerinde dopamin reseptörlerinin azalmasına yol açan bir bozukluk var. Dopamin, beyinde duygu ve düşüncelerin aktarımını sağlayan nörokimyasallardan biri. Dopamin reseptörleri yetersizse, insan uyuşturucu kullanmak gibi zarar veren davranışlardan kaçınamıyor. Ancak bu yetersizlik daha uç noktalara da varabiliyor. Örneğin bu tür bir kalıtsal bozukluğu olan çocuklar hatalarından ders çıkaramıyor. Sınavdan bir gece önce uykusuz kalması yüzünden başarısız olsa da, bundan olumlu bir tecrübe edinemiyor.


İşte son yıllarda bilim insanları, bu aykırı çocuklardan yola çıkarak çocuk yetiştirme anlayışını tepetaklak edecek şeyler keşfediyor. DNA yapısıyla eşleşen “kişiye özel ilaç”ların ortaya çıkması gibi, bilim insanları da ebeveynlerin çocuklarına karşı davranışlarını DNA prizmasından süzerek çok daha doğru yönlendirebileceklerine inanıyor. Yaradılıştan ve yetiştirme tarzından kaynaklanan kombinasyonlardan hangilerinde sorun çıkabileceğini kesin bulgularla netleştirmeye çalışıyorlar. Harvard Üniversitesi Çocuk Gelişimi Merkezi Yöneticisi Jack Shonkoff durumu daha açık sözlerle ifade ediyor: “Bireysel genetik farklılıklar çocuk gelişiminin en önemli unsurları. Kalıtım bilimi sayesinde çocuk yetiştirmeyi de kişiye özel tasarlanan ilaçlar gibi tasarlayabileceğiz.”

Anne babanın karşısında DNA duvarı var

Milyonlarca anne-baba rehberlik kitaplarını adeta kapışıyor; danışmanlara, koçlara gidiyorlar. Yine de, örneğin uyumak gibi en temel konularda bile çelişen tavsiyeler yüzünden kafalar karışıyor: Bebek ağlasa bile uyuyana kadar kendi haline mi bırakılmalı, yoksa yanında mı kalınmalı? Üstelik, yeni nesil ebeveynler büyüklerinden daha çabuk paniğe kapılıyor. Bu his çocuk yetiştirme konusunda pek çok tartışma ve öneriye rastlayabileceğiniz internet sitelerindeki mesajlardan da besleniyor. Ve kendilerince her şeyi “doğru” yapmalarına rağmen çocuklarının umdukları gibi yetişmediğini fark ettiklerinde, ebeveynler aklını kaçıracak gibi oluyor. Ama artık çocuklarının neden nazik veya zeki, kendine güvenli ya da çocuk yetiştirme formüllerinin söz verdiği gibi iyi birer yetişkin olamadığını soran ebeveynlere, bu yeni bilimsel bulguların bir cevabı var: Size karşı sıralanmış onca DNA karşısında bu sizin suçunuz değil.


Anne sütü Bir bebeğin beyinsel gelişiminde anne sütüyle beslenmesinin etkili olup olmayacağını belirleyen de DNA varyantı. Yani anne sütüyle beslenen her bebek küçük bir Einstein olmuyor. Görünen o ki bu, FADS2 isimli genin birbirinden farklı iki yapısından kaynaklanıyor. Bir süre önce, öncülüğünü Duke Üniversitesi’nden Terrie Moffitt ve Avshalom Caspi’nin yaptığı bir grup bilim insanı, “C” yapısı taşıyan bebeklerin yüzde 90’ında emzirmenin zekâyı ortalama 7 IQ puanı yükselttiğini ileri sürdü. Çünkü FADS2’nin bu çeşidi insan sütündeki yağ asitlerini bir bileşime çevirmeye yardımcı olan bir enzim üretiyor. Bu bileşim, sinyallerin beyin sinirleri boyunca akmasına ve sinirlerin zekâ, hafıza ve yaratıcılığın temelini oluşturan bağlantıları filizlendirmesine yardımcı oluyor. Diğer geni taşıyan yüzde 10 oranındaki bebeklerse bu enzimden yoksun...


Huysuz bebeğe kitap

Yeni gelişen bu alandaki en güçlü verilerden biri, genel kanaatin tersini işaret ediyor. Buna göre genetik kontrolü daha baskın olan yumuşak mizaçlı çocukların ebeveynlerine özenme ve onların verdikleri dersleri dinleme olasılıkları çok düşükken, huysuz mizaçlı çocukların davranışları tam aksi yönde gelişiyor. Çünkü, son bulgulara göre huysuz çocukların, ebeveynlerin yaptıkları ve söyledikleri de dahil olmak üzere çevreleriyle güçlü uyum içinde çalışan duyarlı bir sinir sistemleri var. Londra’daki Birkbeck Üniversitesi’nden Jay Belsky’nin çalışması ise ders kitaplarındaki dogmaları sarsacak nitelikte. Bu çalışmaya göre huysuz bebeklerin kişiliklerinin şekillenmesinde anne babanın etkisi, yumuşak huylu bebeklere oranla daha baskın.


Örneğin her gece ona kitap okuduğunuzda huysuz bebek, muhtemelen gelecekte kitapları seven bir yetişkin olacak. Öte yandan aynı kitapları okusanız da, yumuşak huylu bebek, cep telefonu mesajından daha uzun hiçbir metni okumaya hevesi olmayan bir ergen olabilir. Zira gösterdiğiniz ilgiye çoktan bağışıklık kazanan yumuşak huylu bebeğiniz, muhtemelen öfkenizi bir peygamber sabrıyla kontrol ettiğinizi izleyerek büyüyecek ve buna alışacak. Ama üç tekerlekli bisikletiyle kısa bir gezinti yapmak üzere yollara çıktığı ilk gün, ileride bir trafik canavarına dönüşeceğinin de sinyallerini verecek...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.