Her canlı gibi çocuk da kendini ve çevresini tanımak, iletişim kurabilmek için hep dener. Tüm duyularıyla içinde yaşadığı dünyayı algılamaya çalışır. Biz onların üstüne gideceğimize, onların bize uzanmalarına, gelmelerine, açılmalarına izin vermeli, onları bu konuda yüreklendirmeliyiz. Onlara bu fırsatın verilmediği bir eğitim ortamında çocuklar eğer bizim gibi konuşabilselerdi, şöyle diyebilirlerdi:




‘’Siz bana bilgileri hep sözcüklerle ve sayılarla veriyorsunuz. Bana uğraşacağım, deneyeceğim nesneler yerine alfabeyi, sayıları gösterip ardışık süreçleri öğretiyorsunuz. Bunları ezberleyip sınav denen uygulamayla, aynen bana verdiğiniz şekilde size geri vermek zorundayım. Eğer benim işlemsel yeteneğime kapasiteme (sığama) ardışık sistem daha uygun geliyorsa ve kendi simgelerimi yaratmak yerine sizin simgelerinizi kabul etmeyi yeğliyorsam, durum harika demektir. Oturduğum yerde sesimi çıkartmadan sizin simgelerinizi benimserim ve eğitim sürtüşmesiz sürer gider. (Birçokları için okul eğitimi zaten budur).




Ama eğer çağrışımsal, bağlantısal, uzamsal düşünme ve çözümleme yeteneğim varsa, sizin bana eğitim diye uyguladığınız süreç hiç ilgimi çekmeyebilir. Sekiz yaşında, ben bir nesnenin resmini yapmak isterken, siz onunla ilgili bir cümle yazdırırsınız. Sizin bana öğretmek istedikleriniz benim zihinsel aktivitem kadar heyecan verici olmadığından, onları aptalca bulabilirim.




Bana ters düşen bir süreci zorla uygulamaya kalkıyor, benim yarattığım simgeleri görmek bile istemiyorsunuz. Ben ağzımla bir sürü değişik ses çıkartabilirim. Ama siz, benim güçlü yanımdan gelen bu simgeleri istemiyorsunuz. Kısaca beynimi kullanmama izin vermiyorsunuz.




Eğer dil bilgisi ve matematikte deney yapmama izin verirseniz daha çok ve daha iyi öğrenebilirim. Yalnız bilgi almak yerine, çağrışımsal düşünce içinde nesnelerle, sanat gereçleriyle, elle çalıştırılan araçlarla oynayabilir, onları hissedip bağlantılar kurabilirim. Matematiğin ve dilin eylemsel olarak içine girebilir, onlarla uğraşıp etkinliklerine katılabilirim, sonuçlar elde edebilirim. Bir şeklin etrafında dolanarak ona sahip olabilirim. Böylece sizin bana öğretmeye çalıştığınız bir şekli ben içime almış olurum. Bu verilen bilgiyi pasif olarak algılamaktan çok farklı bir olay.’’*




Şimdi durup bir düşünün çocuğunuzun geleceğine yatırım yaparken doğru yolda mı ilerliyorsunuz yoksa siz de, size dayatılan bilgilerle mi çocuk yetiştiriyorsunuz?





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.