Doğumdan sonra bebekler konuşmalarını sağlayacak organları henüz zihinsel ya da fiziksel olarak denetleyemese de, çoğu zamanlarını annelerinin sesini dinleyerek geçirir ve dil ile ilgili her türlü bilgiyi kaydederler. Aslında bebekler ilk sözcüklerini söylemeden çok önce farklı istekler için farklı ağlama tonları, gülme ve agulama gibi pek çok iletişim yolunu kullanabilmektedirler. Bebeğinizle ilk iletişim onun dili anlaması veya kullanmasından çok önce başlar. Bebeğiniz, beslenme ya da alt değiştirme sırasında sesinize tekme atarak ya da agulayarak tepki verir. Olumlu duygularını size gülümseyerek olumsuzları ise ağlayarak anlatır. İlk anlamlı sözcüklerini üretirken bile karşıdaki kişinin anlaması için el işaretleriyle bunlara eşlik eder. Anne babalar ise bu tepkileri kısa sürede çözümleyerek bunlara yanıt verir ve böylece iletişimi zenginleştirir. Emsey Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülten Karasu görüşlerini aktarıyor.

Bebeğin gelişme süreci

Agulamak, gülmek ve anlamsız sesler çıkarmak bebeklerin ilk konuşma girişimleridir. İlk yaşlarının sonlarına doğru anlamlı konuşma benzeri sesler çıkarırlar. İlk anlamlı sözcükler 12.aydan sonra üretilmeye başlar. Bu noktada bireysel farklılıklar olabilmektedir: Bazı bebekler anlamlı sesler çıkarmak için sürekli çabalarken bazıları buna hazır olana kadar bekleyebilirler. 18. aydan sonra bebeklerin yeni sözcük öğrenme süreçleri oldukça hızlanır ve bir haftada bile büyük değişimler görülebilir. Bu dönem çocukların sözcük dağarcıklarının hızlıca geliştiği dönemdir, fakat bir dili öğrenmek tek tek kelimeleri üretmekten fazlasını gerektirir.

Çocuklar 2 yaşından önce dilbilgisini sözcüklerle birlikte jest-mimik gibi işaretleri kullanarak gerçekleştirmektedir. 2 yaş civarı çocuklar sözcükleri birleştirerek farklı anlamlar oluşturmak için işaretleri azaltarak dil bilgisi kurallardan faydalanmaya başlarlar. 2.5 yaşından sonra sözcük dağarcıkları hızla gelişmekte, ürettikleri cümleler anlamsal ve dilbilgisi açısından zenginleşmektedir. 4-5 yaşına gelindiğinde artık çocuklar bir yetişkine isteklerini, ihtiyaçlarını, ilgilerini uzun ve karmaşık cümlelerle zorlanmadan ifade edebilmekte ve çevresinde duyduğu şeylerin çoğunu rahatlıkla anlayabilmektedir.


Genetik

Dil bozukluğu olan anne, baba veya kardeşe sahip çocukların diğer çocuklardan daha fazla risk taşıdığı yapılan çalışmalarda açık bir şekilde ortaya koyulmuştur. Bu tür bir genetik riskin varlığı üzerinde şu an yapılabilecek fazla bir şey yoktur, fakat aileler çocuğun bundan asgari seviyede etkilenmesi için erken dönemden itibaren bu durumun farkında olup çocuğun iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalıdır.


Ebeveyn Etkisi

Bazı araştırmacılar çocuklarla iletişim kurma biçimimizi de dil gelişimiyle ilişkilendirmektedir. Yapılan çalışmalarda çocuklarıyla sık oyun oynayan ve oynarken onlarla konuşan, çocuklarına kitap okuyan, çevrelerinde ilgilendikleri, işaretle gösterdikleri şeyler hakkında çocuklarıyla konuşan ve çocuklarıyla daha yalın ve sade bir dil kullanmayı tercih eden ebeveynlerin çocuklarının dil gelişimlerinin daha iyi durumda olduğu aktarılmıştır.


İşitme Kaybı

İşitme kaybı olan çocuklar sözel dili anlamak ve kendisini sözel olarak ifade etmek konusunda yaşanacak problemler açısından büyük bir risk taşımaktadır. Eğer bu durum erken fark edilip müdahale edilmezse çocuk iletişim problemi, öğrenme güçlüğü, kendisini sosyal olarak soyutlama gibi birtakım problemlerle karşılaşacaktır. Yapılan çalışmalarda erken tanı ve müdahale ile işitme kaybı olan çocukların ilerleyen dönemlerde yaşıtlarıyla aralarındaki farkı kapatabildiği ortaya koyulmuştur.



Bilişsel, Nörolojik veya Gelişimsel Bir Bozukluk

Bilişsel bozukluğa, nörolojik problemlerine (hidrosefali, strok, havale gibi) ve otizm spektrumu bozukluklarına (otizm, yaygın gelişimsel bozukluk) sahip çocuklarda medikal, gelişimsel ve davranışsal birçok problemin yanında dil ve konuşma becerilerinde de sıkıntı görülmektedir. Bazı durumlarda çocuğun geç konuşması sadece konuşma probleminden öte yukarıda sayılan bozuklukların ön belirtisi olabilmektedir. Aileler ve uzmanların bunu dikkate alması ve zamanında yönlendirmesi önemlidir. 18 aylık olan, diğer çocuklarla oynamak istemeyen ve kendini ifade etmekte güçlük yaşayan bir çocuğun dil ve konuşma problemi olabilir ama aynı zamanda bunlar otizmin belirtileri de olabilir. Konuşması geciken bir çocuk için tüm ailelerin en kötü senaryoyu düşünmek gibi bir davranış içerisine girmemeleri gerekir. Fakat problemin erken fark edilmesi önemlidir. Bu tür bir durum çıkması durumunda bile erken bir tanı ve müdahale problemin çözümünde daha hızlı yol alınmasını sağlayacaktır.


Hangi durumlarda şüphelenmeliyim?

Özellikle 18-30 ay arası dönemde olan, normal zekaya sahip ama gecikmiş konuşması olan çocuklarda dil gelişimi probleminin belirli durumlarda devam edebileceğine ilişkin ortak görüşler bulunmaktadır.


Çocukların bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir; bunu kısa sürede toparlayabilir, hatta daha da iyi olabilirler. Bir çocukta yürüme, yemek yeme, tuvaletini karşılama gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş aynı veya benzer gelişim aşamaları vardır; bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilir. ebeveynler çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda bir şeylerin yolunda gitmediğinin de farkına varırlar ve doğal olarak endişelenirler. Önce en yakınlarına, daha sonra uzmana danışarak aydınlanmak isterler. İfadeleri genellikle “çocuğum hala konuşmuyor”, “çocuğum kendini farklı şekilde ifade ediyor”, “çocuğumun söyledikleri kolaylıkla anlaşılmıyor” şeklindedir.


Yapılan çalışmalarda dil ve konuşma bozukluğuna sahip çocukların kullandığı eylem sözcüklerinin çok az çeşitlilik gösterdiği aktarılmıştır. Diğer bir bulgu da kullandıkları eylemlerin yapılan birçok çalışmadan çıkarılan ortak sonuç; çocuğun dil ve konuşma problemi ne kadar geç tanı konulursa çocuk o kadar yavaş gelişim gösterir. Burdan şu sonuç çıkabilir; bu çocukların konuşması da er ya da geç açılacaktır, fakat araştırmacılar böyle olmadığını ve yaşanan dil gelişimi probleminin düşünülenden daha karmaşık ve ciddi bir durum olabileceğine işaret etmişlerdir. Yani bir çocuk belirli bir yaş döneminde (örneğin 24-30 ay arası) yaşıtları hızlı bir gelişim gösterirken yavaş bir gelişim gösteriyorsa bu çocuk aradaki farkı kapatamadıkça dil problemi daha da büyüyüp, eşlik edecek sosyal ve psikolojik problemlerle daha karmaşık bir hal alabilecektir. Okul öncesi çağdaki dil ve konuşma bozukluğuna sahip çocukların kreş veya anaokulunda sınıf arkadaşlarından daha çok öğretmenlerle konuşmayı seçtiği uzmanlar tarafından aktarılmaktadır. Yapılan birçok çalışmada dil gelişimi olan çocukların bu probleme ek olarak sosyal becerilerinde de gerilik görülmüştür. Bu çocuklar yaşıtlarıyla paylaşma ve oyun becerileri açısından sıkıntı yaşamaktadır ve oyuncaklarla diğer çocukların aksine alışılmadık şekilde oynayabildikleri görülmektedir.


Diğer gelişim alanlarında olduğu gibi kaba motor gelişiminde de bebekler arasında farklılıklar olabilir. Kimi bebek birinci yaşını yürüyerek karşılarken, kimi bebek doğum gününden hemen sonra yürümeye başlar, kimi bebekse 15-16 aylıkken ilk adımlarını atar. Yürümeye başlama zamanları genellikle 12 ile 18 aylar arasıdır.


18 ayını doldurduğu halde çocuğunuz yürümeye başlamadıysa, hatta emeklemiyor, yatar pozisyonda iken bacaklarıyla tekme atma hareketleri yapmıyor, bir eşyaya tutunup ayağa kalkamıyorsa mutlaka çocuk nöroloğu ile görüşmek ve nörolojik tetkikleri yaptırmak gerekir. Yürüme dışındaki diğer kaba motor becerileri yapabiliyor ancak yürümekte zorlanıyorsa yürüme gecikmesinden şüphelenilebilir.


Ebeveynin Yapması Gerekenler:

• Öncelikle bebek yürüme konusunda teşvik edilmeli, elinden tutularak yürümesi için fırsat yaratılmalıdır.


• Tutunduğu eşya sağlamlaştırılmalı ve tutunarak ayağa kalkması engellenmemelidir.



• Yürüme konusunda direnç gösterdiğinde kızılmamalı ve zorlanmamalıdır.



• Gün içerisinde çok fazla oturtulmamalı, evde ve dışarıda yürüme alıştırmaları yapılmalıdır.



• Ayak ve bacak kaslarının güçlenmesi için ev içerisinde çıplak ayak veya kaydırmaz çorapla dolaşmasına izin verilmelidir.



• Ayak sağlığı açısından uygun olmayan, sıkı, ağır ayakkabılar giydirilmemelidir.



• Yürüme girişiminde bulunduğunda bir oyuncak uzatarak ilgisi çekilmeli ve oyuncağa ulaşması sağlanmalıdır.



• Yürüteç çocuğun bağımsız hareket etme becerisini geciktireceği için kullanılmamalıdır.



• Bezi ve giysileri yürümesini engelleyecek sıkılıkta olmamalıdır.


Yürüme neden gecikir?

Emekleme: Emekleme konusunda çok başarılı olan bebekler genellikle daha geç yürürler. Çünkü istedikleri yere emekleyerek daha hızlı ulaşabileceklerinin farkındadırlar. Bu nedenle de yürümek yerine emeklemeyi tercih ederler.


Fazla kilo: Yaşı ve boyuna göre kilosu fazla olan bebekler yürümekte zorlanır ve yürümek istemezler. Beslenme ve fiziksel gelişim konusunda çocuk doktoru ile sıkı bağlantıda olunmalı, bebeğe gereğinden fazla yemek yedirilmemeli, yemesi konusunda zorlanılmamalıdır. Aşırı kilonun yürüme gecikmesinin yanı sıra başka fiziksel sorunlara da neden olabileceği unutulmamalıdır.


Ebeveyn tutumu: Aşırı korumacı ebeveyn tutumlarında bebek düşme, yaralanma endişeleri nedeniyle yere bırakılmaz, hep kucakta taşınır. Bu tutum bebeğin sadece yürümesinin gecikmesine değil, diğer gelişim alanlarında da gecikmelerin görülmesine neden olur.


Motivasyon eksikliği: Çocukların becerilerini gelişmesi için bir şeyleri yapabilmek için fırsatlarının olması gerekir. Eline kaşık verilen çocuğun yemek yeme becerisinin gelişmesi gibi istediği eşyaya ulaşmak için uzanan, ayağa kalkmaya, yürümeye çalışan çocuğa da fırsat verilmelidir. Yürümeye fırsatı olmayan, her istediği önüne getirilen bebekler yürümeye gereksinim duymayacakları için bu alanda gecikme yaşayacaklardır.


Tıbbi sorunlar: Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası oluşabilecek tıbbi sorunlar bebeğin gelişimini etkileyebilir. Kas hastalıkları, metabolik hastalıklar, beyin felci, enfeksiyon, prematüre doğum gibi sorunlar genellikle yalnızca kaba motor gelişimini değil, diğer gelişim alanlarını da etkileyebilir.


Yürümenin gecikmesi ile birlikte diğer gelişim alanlarına da bakılmalıdır. 12-18 ay arasında bebeklerin ortalama 8-10 kelimeyi anlamlı olarak kullanmaları beklenir. Bebeğiniz yürümemenin yanı sıra anlamlı kelimeler söylemiyor, istediği şeyi parmağı ile göstermiyor, seslenildiğinde bakmıyor, nesneleri kavrayamıyor, bir elinden diğerine geçiremiyor, oyuncaklara, kitaplara, çevresindeki kişilere ilgi göstermiyorsa gelişimsel bir problemin varlığından şüphelenilmeli ve bir uzmandan mutlaka yardım alınmalıdır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.