Bir bağbozumu sabahı

Altı Ağustos cumartesi sabahı bağları bozuyoruz, ardından da zeytinliklerimizin gölgesinde hep birlikte kahvaltı ediyoruz dediler. Kasabanın üzüm sevdalılarına gelen mor renkli pek şükela bir davetti bu. Böyle davetlere icabet etmek bir yana etrafımda bu durumlardan keyif alacakların kokusunu da almayı iyi bilirim. Velhasıl toplandık konu komşu altı yedi kişi, ver elini üzüm bağları. Ama bunun biraz daha öncesi var.


Saat sabahın beşi. Olsa olsa civarda bir tek komşu portakal bahçesindeki horoz uyanmış olabilir. Gün ağarmadan önce ayakta olmayı seviyorum. Yaşar Kemal’in Bir Ada Hikayesi dörtlemesinde devleşen Lena Ana gibi. Tanyeri kızıllığını görür görmez çay suyunu ocağa sürüp demin çıkmasını bekleyeceksin sabırsızlıkla. Ama o gün bunun için vakit yok. Gün kızıllığını vermeden önce bağlarda olmamız gerekiyor.


Keyfini başka insanlara bağlayan biri hiç olmadım ama etrafımda benim kadar yaptığımız işten mutlu ve heyecanlı olanlar olduğunu bilmek hep beni daha da şevklendirir. Bu konuda oldukça şanslı bir gündeyim. Beş ve elli yaş aralığında güzel bir ekip olarak koyuluyoruz yola. Hele aramızdaki iki miniğin gece heyecanla erkenden, üstelik üzüm kesecekleri kıyafetleri bile giyerek uyumaları güldürüyor hepimizi. Pardon, ufaklık Deniz’in, ablası Defne’yi yatakta “hadi üzüm kesmeye geldik” diye uyandırması daha çok…


Sadece on dakika sonra daha önce defalarca şahane gün batımları izlemiş olduğum bağlardayım. Bu sefer ilk kez güneşi karşılayacağım, üstelik üzüm keserken. Bağların sahibi Melih Bey bir o yana bir bu yana üzümlerin arasında dolanırken elinde gezdirdiği müzik çalarından dökülen Bach ezgileriyle usul usul okşuyor kulaklarımızı. İnanılmaz keyifli bir ortamın içindeyim. Hiç bitmesin, hep böyle sabahlarım olsun istiyorum. Tam da benzer bir şeyi, aynı bağda eş olup karşılıklı üzüm kestiğim arkadaşım Deniz’e diyorum. “Ben artık sadece ya toprak ya da denizde olmak istiyorum, hep böyle olsun sabahlarım.” Benim hayallerimi yine benim olanlarla tamamlıyor o da. “Minik de bir teknen olacak. O gün sadece ihtiyacın olan kadar balığını tutacaksın, yeter.” Adı Deniz olan birinden de ancak böyle güzel bir cümle beklenirdi zaten. Biraz toprak, biraz deniz… Bir ömrün tadını damağında bırakır.


Tamamen olgunlaşmış mis gibi şahane şirazlar makası her vuruşumda boğum boğum avcuma düşüyor. Ben ki bin yıl öncesi dönemlerde bile şarapçılığı çok önemli bir geçim kaynağı olarak kullanan Knidos medeniyetlerinden günümüze neredeyse bir şey kalmamış olduğu için çok üzülürken üç yıldan fazla zamandır bu insanların şarapçılığı bu topraklarda tekrar canlandırmasından, hele de bunun minicik de olsa bir parçası olmaktan müthiş haz duyuyorum.


Biliyor musunuz, üzüm en çok rüzgârı severmiş. Benim gibi… Bu yüzdendir, demişti daha önceki sohbetlerimizden birinde Melih Bey, dünyada farklı yönlerde esen iki rüzgarı birden alabilen bu topraklarda üzüm yetiştirmemek büyük ihanet. Nasıl haklı! Arkamdan geçerken “yemek serbest” diye ilk bağırışından önce kimbilir kaç üzüm tanesini indirmiştim mideye.


Güle söyleye bağların ilk bölümünü bitiriyoruz. Yoruldukça karnı daha da çok acıkmış bir bağ dolusu insanı doyurmak kolay mı öyle? Biz yakındaki zeytinliklerin altına yürüdükten kısa bir süre sonra kahvaltı, traktörün arkasına yüklenmiş öyle geliyor ancak önümüze. Öyle masa sandalye yok. İyi ki yok. Zeytinliklerin altına serilmiş kilimlerin üzerine yayılarak doyuruyoruz karınları yine güle söyleye.


Bir bağbozumunun en önemli geleneklerinden biri toplanan ilk üzümlerin genç kızların ayaklarıyla ezilmesidir. Şarap tanrısı Dionysos’un en önemli geleneklerinden biridir bu. Eksik kalır mıyız hiç?


Mutluluğunu hala yazarken bile üzerimde taşıdığım bir sabahtı altı Ağustos bağbozumu sabahı. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine diye bitirmeyi hak edecek kadar bir masaldan kopup gelmiş, lakin bu sefer balkabağına dönüşen hiçbir karakterin olmadığı bir masal…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Merhabaaa Zeren ablaaaa Bu yazında bizden de bahsettiğin için çok teşekkürler. Seni çok özledim. Keşke burda olsan. Ve şu anda feribotla Datça'ya gidiyoruz. Görüşürüz
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.