Yağmurla topraktan doğan bereket…

Geçen sene Kasım sonundan bir cumartesi sabahı. Tüm hafta boyunca deli yağmurların önüne katmadığı bir biz kalmışız. Benim bu coğrafyadaki ilk sonbaharım olduğundan, hayretle ve coşkuyla izliyorum simsiyah gürüldeyen bulutların bir anda sanki birkaç saat evvel kıyamet kopmamışçasına yerini güneşli pırıl pırıl bir havaya bırakışını. Görkemini hep duyduğum sonbahar yağmurları bunlar.


O sabah erken saatte, yan komşum, aynı zamanda da ev sahibim çatının balkonundan sesleniyor bana: “Zeren, pazara mantar kamyonu gelmiş, geçe kalmayasın gitmek için, bitiverir sonra. Buraların mantarı bunlar, çıntar, ilk yağmurlardan sonra çıkar.”


İstanbul’da da Kanlıca tepelerindeki çam ağaçlarının diplerinde yağmurlar sonrası çıkan ve Kanlıca pazarında satıldığını bildiğim bu leziz mantar türüyle ben ilk kez Datça’da tanışıyorum. Zaten cumartesi pazarına mümkün olan en erken saatte gitmeyi severken çıntar haberini almamla koşuveriyorum pazara. Kocaman bir kamyon dolusu çıntar, iki kiloluk poşetlere bölüştürülmüş, önünde kuyruk, torbaları kapan gidiyor. Pazarda kamyonun bulunduğu noktaya yürüyene kadar herkesin birbirine çıntar geldiğini haber etmesinin hoş beşine tanık olmam da cabası. Bir mantar kamyonu, koca kasabaya bildiğin şenlik getirmiş sanki. Günün ilerleyen saatlerinde de çeşitli mekanlarda, çay bahçelerinde, restorantlarda insanların birbirlerine çıntarla yapılabilecek tarifler verdiği çalınıyor kulaklarıma. İşte bunların hepsi mutlu olma sebebi.


Yağmurla toprağın buluşmasından fışkıran bir bereket çıntar. Müthiş bir şifa ve protein kaynağı. Bu nedenle tüm bölgedeki köylerde yıllar boyu et niyetine pişirilip tüketilmiş; maddi durumu et almaya müsait olmayan aileler, sonbahar yağmurları sonrası dağlara çıkıp 1,5-2 ay boyunca toplayabildikleri kadar çıntarı toplayıp kendilerine ve çocuklarına ihtiyaçları olan proteini bu güzelim besinden sağlamışlar.


Faydaları da saymakla bitmiyor üstelik. Bol miktarda demir içeriyor olmasından ötürü kansızlık çekenlerin bol bol tüketmesi öneriliyor. Etten çok daha fazla oranda protein barındırması da besin değeri olarak çok kuvvetli olmasına sebep. İçindeki folik asit değerlerinin yüksek olmasından dolayı da kalp ve damar hastalıklarına karşı birebir.


Herşeyin doğalını bulabildiğim bir yerde yaşamaya başlayalı beri, sebze meyveyi mevsiminde tüketmek istememden sebep, derin dondurucuyu doldurmuyorum bilimum sebze ile. İçinde bulunduğum mevsimin sebzeleri öyle güzel ve bereketli oluyor ki, bir önceki mevsimden dondurucuya konmuş bir şeyleri çıkarıp yemeyi istemiyor hiç canım. Lakin bir tek çıntar için deliyorum bu anlayışımı. Biraz tuz ve karabiberle tatlandırıp kavurduktan sonra doğru derin dondurucuya… Bir buçuk, iki ay boyunca her hafta pazardan aldığım çıntarların bir kısmı tüketiliyorsa, bir kısmı da mutlaka saklanmak üzere dolaba gidiyor. Senelik mantar ihtiyacını stokladıktan sonra gönül ferahlığıyla devam edebilir hayat. Eh, mutfak insanının aklı da fikri de böyle çalışıyor biraz.


Bir de, Şirinler izleyerek büyümüş bir nesil olmamızdan sebep, doğada benim için hala mantardan daha güzel ev olmaya münasip bir bitki/malzeme/yapı yok. Taş mı? Tahta mı? Gerçekler bunlara, hayalgücüm öbürüne kayıyor. Masalı mutfaklara taşıyabiliyorum da, asıl mutfağı masallara taşımak istediğim içindir ki, bıçak tuttuğum elimle bir yandan da kalem tutarak yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum, hiç durmadan.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.