Sanırım aşık oldum

'Kalp için hayat basittir. Atabildiği kadar atar. Sonra durur.'

Geçen yıl kitapçının rafından gözlerini dikmiş bana bakan adam ilk satırlarda böyle diyordu.


'Kavgam', ölümü anlatan bu cümlelerle başlayan ani bir tanışmaydı benim için. Öngörülmemiş. Doğal olarak heyecan uyandırıcı.


Yazarı tanımıyordum, yazdıklarını ilk kez okuyacaktım.

Bu gibi karşılaşmaların ışığı bazen çabuk söner. İlk sayfalardan sonra sıkılma ihtimalimi baştan hesap ediyordum.


Bir yazarın mağarasına dalmanın benim için cazip olduğu kesin. Ancak kadınlar için erkeklerin mağaralarında ilk bakışta gizemli bir histen başka bir şey bulmak pek mümkün değil. Yalnızca tek başlarına girdiklerinde tılsımlı kapısı açılan, sihirli sözcüğü yalnız onların bildikleri mağaraları. Oradaki yalnızlık tek kişilik. Paylaşamazlar. Hatta kapıyı ısrarla çalarsanız daha sıkı kapanır. Kitapta ilerledikçe anladım ki bu adam mağarasını delice bir cesaretle kendiliğinden açmakla kalmamış, onun dibindeki kuyudan yazmıştı kitabı.


Ardından ikinci kitap geldi. 'Aşık Bir Adam'. Yazmanın en az anlatma çabası kadar, anlama çabası olduğunu biliyoruz. Ancak iş lafı hiç bir yere dolandırmayıp kurgu karakterlere dayanmadan bizzat kendini anlatmaya ya da anlamaya geldiğinde ister istemez insan düşünüyor. Yazar ne kadar dürüst, anlattığı kişi ne kadar kendisi? Değilse de bunun bir önemi var mı? Kendisiyse bu cüreti nereden buldu?


Son zamanlarda çokça otobiyografi, günlük, hatıra kitabı okudum. Pek çoğunda duygular yerine düşüncelerin öne çıktığını görüyordum. Kadınların yazdıklarıyla, erkek yazarlar arasında böyle bariz bir fark var.


Erkekler gerçek hayatlarını, kendi duygularını nadiren bu kadar açıklık ve detayda ifade ediyor. Onları bambaşka bir şey anlatıyormuş gibi yaptıkları cümlelerin kapalı ağzından söküp almanız gerekiyor.


Oysa bu kez her iki kitapta yazarın yalnızca duygularına erişmekle kalmıyor, onların geldiği ana damara inip, o madende ne var ne yoksa belki de yazarken keşfettiği her şeye onunla birlikte şahit oluyoruz.


'Sırılsıklam aşık olmuştum ve her şey mümkündü'. Bir kitapta bu cümleyi bir kurgu karaktere söyletebilecek pek çok erkek yazar vardır. Kendisi söyleyen? Bence tüm bunlar adamın son derece kadınsı bir metin yazmış olduğu anlamına geliyor. Erkeğin biraz dişileşmesi. Çoğu zaman erkekler çok yaşlanıp işe yaramaz hale gelmeden pek görülmeyen bir durum.


Sonraki ciltleri bekliyorum. İlk kısımlarda çocukluğunu anlattı, aşkı, evliliği, babasını ve baba olmayı. Daha 4 cilt çıkacak. Sonraki adımda o kuyunun dibinde ne bulacağız?


Geriye ne kalmış olabilir bir hayatta? İşte bir kadını bir adama bağlayacak en temel itki. Merak. Sanırım ona âşık oldum... Gerçi bu domuzun bir sonraki ciltte onu terk etmem için gereken her şeyi yapacağından eminim. Zaten böylesi bir aşktan ne kalır ki geriye? Daha ilk okumada gizlice cebime attığım bir cümlesi yeter belki de.


'Hayata bakıyor, ölümü düşünüyordum'.



Kitapları merak edenler için;

Karl Ove Knausgaard, Kavgam, 2015 Mayıs, MonoKL Edebiyat

Karl Ove Knausgaard, Aşık Bir Adam, 2016 Haziran, MonoKL Edebiyat


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.