Hayalimdeki sezaryen

Bazen elinden gelen her şeyi yaparsın ama hayat sana beklediğin ve arzuladığın sonuçları yaşatmaz. Bir kadının doğurduğunu hissedebilmek için nasıl bir deneyim yaşaması gerekir?


Bir doğru olmadığına eminim, ne kadar kadın varsa belki o kadar cevabı var bu sorunun, ama eminim hepsinin hikayesi sevgi dolu ve nezaketli olmayı hak ediyor...


Benim düşüncem, belki çoğu kadına göre doğru olmayabilir ama sezaryen doğumla bebeğini karşılayan annelerin, normal doğuma göre daha zor bir tecrübe yaşadığı yönünde. Muhtemelen bir doula olarak doğumlarda korumaya çalıştığım mahremiyet, sonuna kadar başarabileceğine inandığım annenin yaşadığı doğum kafası ve sevgi dolu bir babayla ilerleyen doğum eylemi, yaşanan yoğunluğuna karşı sezaryene göre daha yumuşak geliyor. İçinde daha az kişinin var olduğu, daha az kişinin anneye dokunduğu; çorap söküğü gibi ilerleyen doğum süreci daha sıradan sanki...


Ama bazen mecburen, bilemediğimiz, engel olamadığımız, elimizde olmayan nedenler ve belki de sadece bebeğin dünyaya öyle gelmeyi istemesi yüzünden normal doğumlar sezaryene dönüyor. Düşünen, kabul eden, mantıklı tarafımız en doğrusunun bu olduğunu bildiği halde kalbinin bir köşesinde yaşadığın burukluk, kısa bir süre için hissetsen bile, içinde bir yere yerleşiyor.


Hem öğretmenim, hem canım Julia bu konular ile ilgili konuşurken bana “Doğum sadece bir an ve sen bebeğin rahmine düştüğü an itibariyle dünyanın en önemli işini yapıyorsun. O minicik hücreden bebeğini büyütüyorsun” demişti. Kocaman yaşamda doğum bir dünyadan diğerine açılan bir kapı... Elinden gelen her şeyi yapsan da hayatımız bilinmezlikler üzerine kurulu... Her kadın, her baba ve her bebek kendileri için büyük yaratıcı tarafından tasarlanmış anları yaşıyorlar.


Doğum ortamlarının da yaşanan deneyimi pozitif ya da negatif olarak etkilediği kanaatindeyim. Normal doğum olduğunda pek çok hastanede sürecin çoğunu odanda geçiriyorsun. Orada istediğin doğum ortamını hazırlayabilir, mahremiyetini sağlayabilir, doğumhaneye kadar orada takılabilir ve hatta odanda bile doğurabilirsin. Süreç sezaryene döndüğünde ya da planlı bir sezaryen olduğunda işler biraz değişiyor. Farklı farklı insanlar anneye, bebeğine kavuşması için yardımcı oluyor. Sezaryen ciddi bir ameliyat ve herkes işini son derece ciddi ve düzgün bir şekilde yerine getiriyor. Benimse eksikliğini hissettiğim şey, tüm bu ciddiyet içinde annenin, yardımla dahi olsa hala bebeğini doğuruyor olduğunun hatırlanması ve ömür boyu asla unutmayacağı ve izlerinin tüm hayatını etkileyebileceği bir deneyim yaşıyor olduğunun unutulmaması...


Hayalimdeki sezaryen;

Öncelikle sezaryen olduğum yer diğer ameliyathanelerle aynı katta olmasın. Doğum için hazırlanan ayrı bir kat olması çok güzel olur. Doğum odama kadar (ameliyathane denmesin) tüm duvarlar sıcak renkte, güzel resimlerle süslenmiş, beyaz yerine sarı ışıkların olduğu bir dekorasyon olabilir. Hastane kokusunu sevmem, o yüzden rahatlatıcı bir koku benim için çok iyi olacaktır. Yurtdışında kalabalık plazalarda çalışanların motivasyonun artması için günün farklı saatlerinde enerji yükselten ya da rahatlatan aromaterapik kokular ofislere genel havalandırma sayesinde veriliyor. Hayal bu ya benim hastanemde bu sistemi kullansın. Bana yardımcı olacak kişiler güler yüzlü olsun, sezaryen öncesi kendilerini tanıtsınlar. Doğum odasına sedyeyle gitmek istemem, yürüyebiliyorsam ne harika. Üzerime giydiğim önlüğün ve başıma taktığım bonenin rengi de güzel olsun, üzerlerinde eğlenceli desenler olabilir. Aynı şekilde tüm personel de renkli kıyafetler giysin. Şu yeşil ameliyat örtüleri, çirkin renkteki formalar beni benden alıyor...


Tüm alanda rahatlatıcı bir müzik yayını olabilir. Doğum sürecimde destekçim olmaları için eşim ve doulamı yanımda istiyorum. Onlar ne yapmaları ve yapmamalı gerektiğini biliyorlar. Doğum odam da sıcak renklerde olsun. Duvarların fayans olmadığı, loş, doktorumun işini yapabileceği aydınlıkta, güler yüzlü insanların olduğu, sessiz bir ortam harika olur.


Benimle konuşulsun, her şeyin yolunda gittiğini duymaya ihtiyacım var ve sezaryene de dahil olabilirim. Bebeğim doğduktan sonra medikal bir aciliyet yoksa göbek kordonu geç kesilsin ve bebeğimi hemen kucağıma almak isterim. Bebeğim doğduğunda tek elimin özgür olmasını isterim ki çıplak olarak koynuma geldiğinde, ona sarılayım, eşim yanımda, destekçim diğer yanımda, doktorum yanımda...


Doğum odamdaki sözler de pozitif olsun. Beni korkutacak ya da endişelendirecek şeyleri duymak istemem. Her şey yolunda ise doktorum beni onarana kadar bu şekilde kalmak isterim veya bebeğim gitmek zorunda kalırsa eşim hep onunla olsun, o kucağında götürsün. Bebeğimden ayrılmak zorunda kalsam da eşimin onunla olduğunu bilmek bana çok iyi gelecek ve hızlıca onlara kavuşmak isteyeceğim. Onlar gittiğinde doğum destekçim benimle kalsın. Onarılma sürecimde doğuma hazırlandığım tanıdık bir yüzün yanımda kalması, benimle konuşması daha rahat etmemi sağlayacak. Duygusal bir bağ kurmadığım biriyle onunla olduğum kadar rahat olamam.


Doğum yapacak bir anne adayı olarak her şeye hazırlıklıyım, doktoruma sonuna kadar güveniyorum. Tek istediğim daha yumuşak bir süreç yaşamak...


***

Tüm bunlar şimdilik birer fantezinden ibaret olsa da belki bir gün gerçeğe döner ve o zaman sezaryen olan pek çok kadının doğum sonrası düşüncelerinin herkesin sağlıklı olmasına ek olarak daha başka pozitif duygular taşıyacağı, sezaryen doğum deneyimini daha pozitif hatırlayacağı düşüncesindeyim...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.