Kadını mı, çocuğu mu idare etmek daha zordur?

Bu cumartesi “Deneyimli Anneler Konuşuyor” etkinliğinin ilkini İstanbul Optimum alışveriş merkezinde gerçekleştirdik.



Pınar Reyhan Özyiğit, Nora Romi, ve ben, anne ve babalarla karşılıklı deneyim alışverişinin yaşandığı 1,5 saat geçirdik.


Orada şunu fark ettim; Anne ve babalar bir yandan çocukları için ortak bir stratejide yürüme konusunda hemfikirler ama diğer yandan da otoriteleri üzerine gölge düşsün istemiyor.


Erkekler bu konuda kolayca ipe un seriyor. Kadınların anlaşılmaz olduğunu iddia edenler, Atatürk’ün “Yıllarca devleti idare ettim ama bir kadını idare etmeyi beceremedim” sözünün arkasına sığınıyor. Zorda kaldıkları anlarda bu görüşü hararetle savunanlar sanıyorum çocuk sahibi olmayanlar…


Çünkü bir çocuğu idare etmek bir kadını idare etmekten, hatta devleti idare etmekten daha zordur.


Nerede duracağınızı, nerede yürüyeceğinizi iyi bilmezseniz, çocuğun kuklası haline gelirsiniz.


40’lı yaşın altında anne babalık yapanların en büyük sorunu da işte bu; Nerede, ne yapacağını bilememek…


Eskiden ailelerde bir iyi polis bir de kötü polis olurdu. Genellikle iyi polis rolü anneye, kötü polis rolü babanın üzerine yapışırdı. Anne hep anlayışlı ve izin veren, çocuğunun iyiliğini isteyen bir pozisyonda iken babalar korkulan, mesafeli konumunu korurdu.


Anne babalarının uyguladığı bu yöntemi kendi çocukları üzerinde denemeye kalkan yeni anne babalar bir noktada çuvallıyor.


Çünkü uzmanlar iyi ve kötü polis olmak yerine anne ve babanın aynı düşünceyi paylaşması gerektiğini söylüyor.


Evde tek otorite olması iyi...


Diğer aile fertlerinin o otoritenin yanında olması çocuğu da ikilemde bırakmıyor.


Böylece ben canavar bir anne olarak Nehir’in karşısına dikildiğimde benim kız melül melül bakarak anneannesini ikna etmeye çalışmıyor. Anneannesinin ağzından girip burnundan çıksa bile benim kararımda en ufak bir oynama olmayacağını iyi biliyor.


Evlerde çocuk yüzünden çıkan tartışmaların nedenleri ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar küçüktür; Çocuğun burnu akar, hafif öksürür anne ve baba birbirine girer. Anneye göre çocuk hemen doktora götürülmeli, babaya göre bir şeyi yoktur, o saatte doktora gitmenin ne gereği vardır.


Çocuk alışveriş esnasında bir oyuncağa yapışır, anne "asla" der, baba etrafa rezil olmamak adına “hadi bu seferlik alalım” diye çocuğu susturma yolunu seçer.


En ateşli tartışmalar ise yemek masasında yaşanır. Çocuk yemek yemeyi reddettiğinde anne elinde tabak peşinde koşar, baba masada yalnız bırakıldığı için kızar.


Okul seçiminden arkadaşlara, yapılacak spor aktivitesinden alınacak oyuncağa, uyku saatinden kahvaltı tercihlerine kadar yaşamın her alanında eşler birbirlerine girecek bir durum mutlaka bulurlar.


Anne babalar, güveni yerinde, dışa dönük, başarıya şartlanmış, egosu güçlü bir çocuk yetiştirmeye çalışırlarken dizginlerin çocuğun eline geçtiğini fark bile edemiyor.


Artık, akşam pişirilecek yemekten, hafta sonu programına, televizyonda seyredilecek kanaldan, misafirliklere kadar artık her şey çocuğun isteğine göre ayarlanıyor.


Evde alışılmışın aksine babanın değil çocukların borusu ötüyor.


Çocuk yüzünden haftanın üç gününü küs geçirenlere bir öneri; Evde iktidar ve muhalefet partileri gibi bir görüntü çizmeyin.


En doğrusu, tek ve güçlü bir iktidar partisi gibi hareket etmek…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.