Nötr olabilmek

“Kafana takma” derler, ”Dert etme, bir şekilde hallolur.” Vardır bir hayır, iyi düşün, iyi olsun... Ama öyle kolay olmaz iyi düşünmek... İnsanın morali bozulmayagörsün, dünyası başına yıkılır, her şey üstüne üstüne gelir. Böyle zamanlarda eksiden artıya geçmek, pozitif bakış açısına kavuşmak epey uzak bir olasılıktır. Niyet edilir edilmesine de gerçekleştirilmesi zordur, pek gerçekçi değildir bunu beklemek. Karmaşık zamanları, zorlu günleri atlatmak için eksiden artıya geçmeye değil de sıfır noktasına ulaşabilmeye çalışmalı insan o yüzden. İşin sırrı yani nötr olmayı başarabilmekte ve herkese ve her şeye rağmen çılgınca sürüklenişleri durdurmakta kanımca. Ben bugünlerde bunu daha sıklıkla başarabilmeye çabalıyorum ve sanki ben direnci kestikçe, enerjik anlamda “debelenme” modundan çıktıkça hayat daha bir kolaylaşıyor. Ben hayatın “olmasına” izin verdikçe, o beni ödüllendiriyor.


Nötr olmak demek “bu beni aşıyor, akışa teslim oluyorum artık” demek. ”Bilinmez olan belki de en güzel olana gebedir” ihtimaline zihni açmak ve olanla yüzleşmek... ”Belki de büyük resme bakınca, ilerde anlayacağım bütün bunları niye yaşadığımı” diye düşünebilmek. Derin bir nefes alıp, boşluğa, sessizliğe, iç dinginliğine ruhu bırakmak ve hep bir şeyleri oldurmaya çalışmaktan vazgeçmek. Hayatımızın gelgitlerini, olduğu gibi, sunabildikleriyle iyisiyle kötüsüyle gerçek anlamda kabul edebilmek. Ermiş bir üstadın bilgeliğiyle sessiz sakin kalabilmek, her şeye rağmen gülümseyebilmek... Mucizeler bilinmezden doğuyor ve hayat bir anda değişivermiyor mu zaten? Nedir bu panik hallerimiz? Neden bu kadar kontrol?


Hani araba yolda kaldığında çekebilmek için vitesi boşa alırız ya, ruhumuz yolda kaldığında da vitesimizi boşa almamız gerekiyor belki de. Nötr hal pes ediş değil, sadece kabulleniş ve olana direnmeyi bırakış. Biraz daha anlayışlı,biraz daha çocuksu,biraz daha esnek olarak anın getirdiklerini bütünüyle yaşayabilmek. OSHO ne güzel söylemiş:


Hayattaki en büyük cesaret hayatın sana sunduğu her şeyi kabul etmektir.” Ve demiş ki:

“Hayatın karanlık koridorlarında dolaşarak kişinin gözleri alışkanlık kazanır ve kişi karanlıkta bile ışığı görmeye başlar. Gündüz vakti ışığı görmek güzeldir. Ama en karanlık gecede de gözlerin alışkınsa, oradaki saklı gündüzü görebilirsin, güzellik oradadır. En karanlık gecede sabahı görebilirsen, o zaman güzellik vardır, o zaman başarmışsındır. Eğer en alçakta, en yükseği görebiliyorsan, eğer cehennemde bile bir cennet yaratabiliyorsan, hayatın sanatçısı haline gelmişsindir…”


Velhasıl, hayat güzel. İyisiyle,kötüsüyle...


Sevgiyle kalın…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu muazzam yazınız için teşekkür ederim..
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.