Balzac’ı sever misiniz?

Atlı devriyelerin nal seslerini işitince uyandı. Başucundaki büyük mumu yaktı. Sıkı sıkıya kapatılmış kalın perdelerde bir açıklık kalıp kalmadığını kontrol etti. Mutfağa girdi. Öğle yemeğinden kalan yağlı koyun budu parçalarını bir tabağa koydu. Kahve demliğini ocağın üzerine yerleştirdi. Kocaman bir kupaya şarap doldurup yeniden masaya döndü. Kağıtları, kalem uçlarını ve mürekkep hokkasını düzeltti.




Biraz şarap içti. Soğumuş, yağları donmuş etten, elleriyle büyük parçalar kopararak yedi. Vıcık vıcık yağlanmış ellerini, gecelik entarisinin eteklerine sürerek temizledi.




Tabaktaki son lokmaları da bitirdi. Ellerini yine geceliğine sildi. Masanın altındaki tükürük hokkasına birkaç kez tükürdü. Gürültülü bir şekilde geğirdi. Mektup açacağını eline alıp, uzun tırnaklarındaki kapkara kirleri temizledi. Balina kemiğinden yapılmış bir kürdanla dişlerini kurcaladı.




Kahve içmeye başladı. Sabahtan beri kaç fincan kahve içtiğini anlamak için tuttuğu rakamlara baktı. Tam yirmi beş fincan kahve içtiğini gördü ve kendine kızdı. Daha bir ay kadar önce geçirdiği sinir krizleri yüzünden gittiği doktor, ona hemen kahveyi bırakmasını söylemişti.




Yine de bir kahve daha doldurdu ve masaya geçip, yazmaya hazırlandı. O gün elli sayfa yazmayı tasarlamıştı. Yazdığı sayfaları saydı. Henüz on beş sayfa yazabilmiş olduğunu üzülerek gördü. İçini çekti. Bitip tükenmek bilmeyen, üstelik faizler yüzünden günden güne artan borçlarını ödeyebilmesi için kaleminden başka hiçbir şeyi olmadığını biliyordu.




Kendisini bir keşişe benzeten yün atkısını başına sardı. Ilık suyla doldurduğu kovaya ayaklarını soktu ve yazmaya başladı. Romanında canlandırdığı Hanriette’in ağzından genç Felix’e öğütler vermeye koyuldu. “Öncelikle genç kadınlardan kaçıp, yaşlı ve zengin kadınlara yanaşın. Genç kadınlarla alay edin, onların her söylediklerini şaka sayın çünkü ciddi bir düşünce onların kafasında yer alamaz. En az tehlikeli olan ise sizi nedenini bilmeden sevecek, yine nedensiz terk edecek fakat bir gün sırf gösteriş ve gurura kapılarak sizi alacak olan bir aşiftedir”…




Buna benzer öğütleri ve kendi bulduğu özdeyişleri sayfalar dolusu yazdı. Aşk ve kadınlar hakkındaki düşüncelerini art arda sıraladı: “Bir erkek ne karısından evvel uyumalı, ne de karısından sonra uyanmalıdır”. “Evlenmeden önce gözlerinizi açık tutun. Evlenince ise birini kapatın”.




Buna benzer sözlerle doldurduğu kağıtları yeniden saydı. Elli sayfayı bitirmiş olduğunu görünce rahatladı. Yatağa devrildi. Devriyelerin bu kez görevden dönerken çıkaracakları gürültüleri duyuncaya kadar yani iki saat kadar daha uyuyabileceğini bilerek, daldı gitti.




Yazar Honore de Balzac, arada kısa süreli uykular uyuyarak, tıka basa yemek yiyerek ve fincan fincan kahve içerek en az on altı saat yazı yazacağı çileli bir güne daha böyle başladı işte...




Vadideki Zambak, Goriot Baba, Eugenie Grandet, İnsanlık Komedyası, Köylü İsyanı, Tours Papazı, Bette Abla, Otuz Yaşındaki Kadın, Tılsımlı Deri, Kırmızı Han, Köy Hekimi ve Kibar Fahişeler adlı eserleriyle ünlü Fransız romancı Balzac, 20 Mayıs 1799’da Tours’da doğdu. Annesi, zorla doğurduğu Balzac’ı hiç sevmedi. Anne sevgisinden uzak büyüyen Balzac da tüm romanlarında kadınları aşağıladı.




İlk eseri Cromwell bir tiyatro oyunuydu. Başarısız bulundu. Balzac para kazanabilmek için takma adlarla romanlar yazdı. Bunlar da beğenilmedi.




Yazarlıktan para kazanamadığı dönemlerde, yayıncılık ve matbaacılık işlerine girişti. Büyük miktarlarda borçlanıp iflas etti. Alacaklılarından kaçmak için her yolu denedi. Sık sık ev değiştirdi. Kapısını çalan dostlarıyla alacaklılarını ayırt edebilmek için, sadece dostlarının bildiği özel parolalar kullandı.




Gece yazarken, başını atkılarla örtüp, din adamlarına benzemeye çalışıyordu. Kendisini sürekli olarak izleyen öfkeli alacaklılar da evde bir din adamı bulunduğunu sanıp, Balzac’a saldırmaktan o gece için vazgeçiyorlardı.




Kadınları eleştirmesine rağmen, Balzac onlardan hiç ayrılamadı. İlişki kurduğu hemen tüm kadınlar, yaşça ondan büyüktü. İlk aşkı Laure’de Berny ile aralarında yirmi iki yaş fark vardı. Tanıştığı tüm kadınlara “ben hiç anne sevgisi görmedim” diyor ve onları kendisine aşık etmeyi başarıyordu.




Kendisine yüklü miktarda para yardımı da yapan ve “hem annem, hem metresim” dediği Madam Berny ile ilişkileri on beş yıl sürdü. Sonra hayatında ilk kez kendisini reddeden bir kadın olan Marquise de Castries’le tanıştı. Tüm çabalarına rağmen kadınla birlikte olmayı başaramadı. Markiz, “Balzac’ın oburluğuna, pisliğine ve pasaklılığına dayanamadığını” söyledi.




Aslında birlikte olduğu diğer kadınların neredeyse tümü de, onun “temizliğin genel ilkelerinden çok uzak kaldığını” anlattılar.




Ukrayna’dan gelen ve “Bir yabancı” diye imzalanmış bir mektup aldıktan sonra, Balzac’ın yaşamı başka bir noktaya yöneldi. Mektuplaşmalardan sonra bu gizemli kadının Polonyalı bir baronun eşi olan Evelina Hanska olduğu anlaşıldı. Gizlice İsviçre’de buluştular. Yıllarca mektuplaştılar. İlk kez aşık olduğunu söyleyen Balzac, yine de bu arada Marie Louise du Fresnay isimli genç bir kadınla ilişki kurdu ve ondan bir çocuk sahibi oldu.




Tüm kaba davranışlarına, düpedüz pis ve pasaklı olmasına rağmen kadınlar üzerinde gizemli bir etkisi olan Balzac, dönemin en ünlü ve güzel kadınlarıyla ilişkiler yaşadı. Birçok çocuğu oldu.




Evelina Hanska ile evlenmek istedi. Tanışmalarının üzerinden tam on yedi yıl geçtikten sonra evlendiler.




Nedir, bunca acıdan sonra Balzac’ın ulaştığı mutluluk ve huzur çok kısa sürdü. Evliliklerinin beşinci ayında mide rahatsızlığı, solunum yetersizliği gibi hastalıklardan yatağa düştü ve 18 Ağustos 1850’de Paris’te öldü.




Hasta yatağında son olarak, “Doktor Bianchon'u çağırın” diye bağırdı. Nedir, Doktor Bianchon gelemedi.




Gelemedi çünkü Balzac’ın çağırılmasını istediği kişi, kendi yarattığı bir roman kahramanı olan Doktor Bianchon'du ve gerçek hayatta böyle biri yoktu.




Balzac’ı sever miydiniz?..













Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir zeki, cevval, ahlaksızmış. dönemin yükselen değeri kendine çakma bir soyluluk unvanı da yakıştırıp, önce kaleminin gücüyle soylu hanımefendilerden sıradanına sayısız kadını ağına düşürmüş; arkasından hitabet gücüyle bunları kendine bağlamıştır. bu ilişkilerden de epey çocuğun ve yine çok sayıda yeni bir edebiyat türü olarak ortaya çıkan romanın babası, dehasıdır. honore de balzac'ı seviyor ve okuyoruz. özge
    CEVAPLA
  • Misafir lemi ağabey, insani yönünü öne çıkardığı balzac'ın hemen bütün yazarlığı fransız burjuva devrimi sonrası bourbon hanedanlığı dönemine rastlar. eserlerinde bu dönemin (restorasyon) bütün izlerini görürüz. yazar, louis lambert'le kendini, otuz yaşındaki kadın'la aşk yaşadığı kadınları, goriot baba'yla yükselen burjuvaziye karşılık geri dönüşü; işlerinde başarılı bir tacirin, kızlarının kendilerini gerçekleştirmek amacıyla soylular ve unvanlar peşinde koşmaları nedeniyle babalarının servetini tüketmelerini anlatır. teşekkürler fy
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.