Ya yuvaya dönüşse...

Neden kaçar insan?


Neden korkar?


Mekanı terk etse de kendini bırakabilir mi giderken?


Duygularını, hüzünlerini, keşkelerini her şeyin ötesinde ektiklerini.


Kalbinin sesini dinlemekle korkularının sesini dinlemek arasında çok fark var.


21 Aralık gündeme oturdu ve herkeste bir telaş bir kaygı. Mumlar alınıyor, stoklar yapılıyor. Bir yerlere gidiliyor. İşin açıkçası anlamadığım bir şeyde bu.


Bu yerlerin korunacağı bilgisi peki bundan haberi olmayanlar? Tanrı onları gözden mi çıkarmış. Ayrımcılık mı yapmış yarattıkları arasında?


Anlamak zor. Sakın yanlış anlamayın anlamak zor derken, yaratanı kastetmiyorum.


İnsanların bu davranışlarını anlayamıyorum. İster istemez gidenere sormak istiyorum. Gitmeden önce helallik aldın mı? Borçlarını kapattın mı? Bağışlandın mı? Kıyamet olunca bunlarda birden silinecek mi?


Gülelim mi ağlayalım mı?


Allah’tan mı korkuyorsunuz?


Neden ki?


O’ndan gelemediniz mi?


O’na dönmeyecek misiniz ?


Yaratırken, yoktan var ederken kabul ettikte gideceğimiz zaman mı kaçacak delik arıyoruz?


Belkide haklıdır çoğu kişi.


Bize hep ondan korkmamız öğretildi.


Ama artık çağ bilgi çağı. Bir tuşla elimizin altında her şey.


Yine de korkmayı seçmek, tanımamayı seçmek neden ?


Konya seyahetim öncesi bir rüya gördüm. Üstad bana "Yedisinde git sekizinde dön” dedi. Normalde dokuzunda dönecektim. Ama yıllardır rüyalarını takip eden biri olarak hiç kuşku duymadan dönüşümü sekizi akşamına aldım.


Bu arada sayıların yorumlarını bana nasıl bir mesaj verdiklerini analiz ettim tabii ki. Ve hayatın içinde ki eş zamanlılıkları da.


8 Aralık'ta gidip 9'unda dönecektim ancak etkinlikleri için 7'si bilet bulmuştu arkadaşım İpek. Ben de 7'si gelir 9'u dönerim diye planlamıştım.Ardından rüya ve diğer gelişmeler.


Konya’da rüyamı arkadaşım ile paylaştım. Sevgili Yurdagül'ümle. Ardında “ya Yurdagül şimdi sekizi dön dedi ya acaba bu eve mi yuvaya mı dönüş."


Gülüştük.


Bakalım hangisi olacak, ikiside kabulum dedim.


O an aklıma ilk gelen çocuklarım oldu tabii. Sonra onların zaten koruyanı, gözetini olduğunu hatırladım. Şimdi gel diyorsa gitmemek olmaz değil mi?


Arkadaşım değiştir biletini dedi.


Neden ki? dedim.


Ama ya… ama ne? ….


Yurdagül’ün de şahit olduğu çok özel bir deneyimi de yaşadım. Bana “la ilahe illaallah” üzerinden çok güzel bir mesaj verdi o an gözlerimiz dolu doldu oldu.


O akşam bu güzel manevi mesajın verdiği haz ile Ahmet Özhan’ın tasavvuf konserini izledim.


Mevlevilerin semazen gösterisini izlerken içimde tarif edilmez bir sevinç vardı.


Ya dönüş yuvayaysa.


Hayatımı, kalbimi gözden geçirdim.


Ehh fena değil.



"Karşısına çıkabilirim" dedim içimden.


Dualar ettim.


Öncelikle evlatlarım için tabii.


Sonra tüm insanlık için.


Bana verdiği hayat için. Sonra nasıl bir vuslatta kavuşma isterim ardımdam neler olmalı nasıl uğurlanmayalım onları planladım.


Renkli balonlarla uğurlanmak... Herkes elinde ki balonu havaya bırakacak.


Çok severim neşe ve sevinç.


Gelemeyenlere bulundukları şehirde yaparlar.


Ne alkıp gelecekler.


Sonra Sezen aksu’dan “Şu İzmir'in kızları” şarkısı çalmalı.


Güle oynaya gittiğimin İzmirli olmaktan ne kadar gurur duyduğumun bir işareti.


Sonra öyle mezar taşı falan istemem.


Sevmiyorum süslü mezar taşlarını, yazılar çiçekler vs.


Toprak olmalı sadece o kadar.


Nasıl olsa karışıp gidecek bedenim.


Evlatlarım istedikleri zaman oldukları yerde ansınlar, sevgilerini göndersinler yada dostlarım yeter.


Ağlayacaklar tabii, ben farkettimeden onlara rüzgar olup gözyaşlarını sileceğim.


Sonra her zaman ki muzip lafımı edip” bo..çıkarmayın “ diyeceğim .


Nasıl olsa vusllata kavuşmanın bana verdiği mutluluğu bilecek herkes.


Daha pek çok şey planladım.


En hoşuma giden bu renkli balonlar oldu.


Sonra neden bilmem Pınar Reyhan geldi gözümün önüne.


Kalbine güvendiklerimden olduğu için mi, yoksa bu balon işini en iyi o mu organize eder düşündüğüm için mi bilmiyorum.


O balonları yüklemiş bir kamyona uçmaya hazır.


Tabii hepsi 0, işinizi tam yapar her zaman.


İşi iş olarak görmez çünkü.


Hem ağlıyor, hem gülüyor dağıtıyor balonları.


Güzel değil mi vuslata kavuşma planım?


Sonra mevleviler çıkarken tek tek o an içimden “hayatımda ne olduysa her şeyi kabul ediyorum” dedim.


İyi olanı da olmayanı da.


Senden gelen her şeyi.


Hep söylerim ya kabul etmek inanılmaz bir özgürlüğü ardından getirir.


O sırada şunu fark ettim "Gerçek kulluk; Yaratan " gel "dediğinde her şeyi bir kalemde bırakabilmekmiş. Meğer dünya meseleleri kendimizi oyalamak imiş.”


Şimdide oyalıyoruz kendimizi, bizi her yerde her daim görenle saklambaç oynuyoruz.


Ertesi sabah güzel bir rüya ile uyandım İstanbul’a bir tepeden bakıyorum. Çok güzel bir manzara var. Minareler ve camiler görüyorum.


Burada oturmalıyım diyorum rüyamda.


Sanki bir ressamın yağlı boya tablosu gibi canlı parlak renklerle bakıyorum o eşsiz manzaraya.


Ertesi gün sabah erkenden Mevlana’yı ziyaret ediyorum. Sonrası eğitim. Ardından heyecanla yola çıkış. Teslimiyet ve bırakma.


Sonuç mu? Yuvaya değil eve döndüm.


Ama bambaşka bir ben olarak. Yeni kararlar alarak.


Evi, dünyayı daha bir yuva olarak hissederek.


Cebimde tekâmülüme hizmet eden güzel deneyimlerle.


Kendimizi kendim mi sınadım yoksa yaratan mı sınadı bilmiyorum.


Gerçekten aşk var mı yok mu?


Evet, korkunun yerini teslimiyet ve güven alsa.


Bu aklı yüreği devreden çıkarmak anlamında değil.


Tam tersi akıl ve yürekle teslime, güven içinde olmaktan bahsediyorum.


Kimse elini yakacağını bildiği halde kaynar suya sokmaz sokarsa bu onun seçimi olur değil mi?


Orası ya da burası dosdoğru yolda olmak önemlidir insan için. Dosdoğru yolda olmak ise Allah’ın sana verdiklerini hayır da, güzellikteki iyilikte kullanmaktır.


Nefesi hayrı ile devam ettirebilmektir. İşte bundan sapanlar korkarlar Allah’tan.


Allah korkutmaz, Allah ceza vermez. Bizim seçimlerimiz, irademiz sonucu belirler.


Neye baktığın, neyi duyduğun ne yaptığın belirler sonu.


21 Aralık gelince birden aydınlama mı olacak?


Karanlık ışıkla mı dolacak?


Sevgisiz yürekler sevgi mi bulacak?


Çalan çalmayı mı bırakacak?


Sevgisizlik sevgi mi bulacak?


Hayır.


Öyle olsa bu günlerde özellikle maya takvimine inanları daha sevgi, daha paylaşımcı görürdük.


Hala nefis ile hareket edip paçasını kurtarmaya çalışan çok insan var ya da işi ticarete dökmüş olan.


Ben ne mi yapacağım?


Gidene kadar dosdoğru yolda olmaya, aynayı kendime tutup kendi gerçeğimle yüzleşmeye bana verilenleri hayrı ile devam ettirmeye emek vereceğim.


Çünkü biliyorum korkunun ecele faydası yok.


Çünkü biliyorum, dünya sadece bir prova yeri.






Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.