İdare ediver azcık

Yaslı gittim şen geldim, aç kollarını sar boynuna güzel okuyucum!Bir potporik giriş yapayım da şöyle neşeli, sevimli olsun dedim, iyi mi yaptım bence çok iyi çok da güzel oldu, tamam mı? İki haftadır yazamamanın vermiş olduğu ben diyeyim hüzün, sen de sevimsizlikten sonra nihayet yazabilmenin neşesi içindeyim okuyucum! Mektup gibi oldu ama idare ediver, n'apıcaksın edeceksin tabi.



Zaten hayatımız idare etmekle geçmiyor mu? Anne ayakkabım vuruyor, idare ediver şimdi indirimde alırız, baba bilgisayar lazım benimkiyle idare ediver şimdi alırım ben sana sonra. Suyu idareli kullan, kovayı doldur boşa akmasın, ışıkları mutlaka kapa boşa yanmasın. Tamam idareli olmak güzel şey de reklamda filmde bak ya ışıkları açık bıraktılar, oğlum o kadar açılır mı la musluk diyorsak halimiz biraz naynay tirilaylaylom hatta. Mesela ben. Bazen durup düşünüyorum da - yazar burada durmağı eylem olarak yazmadı, yoksa yolda yürürken durup düşünecek kadar henüz delirmedi - memleketim olmuş Neşe'nin kepek sorunu. Neşe'deki kepekler bitememiş yıllarca büyümüş büyümüş çığ olmuş, Neşe kocaman kepekle geziyor kafada, o da nesi bembeyaz ya pis pis insan bir yıkar Neşe diyesi geliyor insanın.


Hatırlar mısınız öyle bir reklam vardı. Neşe'nin bitmek bilmeyen kepek sorunu, kepeklerin de geliyor mu diyen terbiye noksanı arkadaşı, saçının yarısını kepek şampuanı ile yıkayan Neşe, acaba yumurtayı İpana ile fırçalarsam ne olur diye düşünen genç ve parlak zihinler. İşte bütün bunlar kirletti zihnimi, zihnimizi. Sonra o Clementine filan, bu hafta kesin yanacak, bak çıktı alev adam diye korkuyla ama yine de merak izleme, Küçük Ev Lucie'ye, bu Lucie de çok küçük ya kimse umursamıyor yavrucağı diye üzülme, ne bileyim daha saymakla bitmeyen türlü enteresan şeyin bana vermiş olduğu huylar.


Hayat tuhaf be okuyucum! Kurt Cobain'le Turgut Özal aynı senede vefat etmişti mesela. Geçen geldi aklıma. La dedim 20 yıl olmuş. O zamanlar orta okul bebesi olmam lazım belki de ilkokul bak sen düşün matematik iyice sıfırlamış, bir yaştan sonra kafa yavaşlıyor tabi sonra devreler filan yanıyor. Hayır derdimi anlatacak kadar mizah biliyorum çok şükür de koymuyor bazı şeyler. Ha bazı şeyler felaket düğüm boğazımda ama o konuya hiç girmeyelim sabaha kadar çıkamayız diyorum Nilşeker Sultan'ıma. Radyoterapinin ona vermiş olduğu sersemlikle ve de kendine has muhteşemliği ile ne diyorsun be kızım diyor yine bana, boşa koyuyorum olmuyor, doluya koyuyorum almıyor diyemiyor dilim, hiç konuşuyorum öyle diyorum, sonra bir türkü tutturuyorum.


Belki de beni böyle yapan Neşe'nin kepeklerim belki geçer ya diyerek saçının yarısı bir hafta kepek şampuanı ile yıkamasıydı bilemiyorum. Henüz o kadar derinlere inemedim, inmek istemedim. Ama her köşesinden terapist, analist, uzman çıkan memleketimin güzelleri sağ olsun çok şey öğreniyorum kendimle ilgili, her gün bir yaşıma daha giriyorum o derece sen anla okuyucum. Memleketimin her köşesi Freudyenle dolu. Herkes terapist, herkes analist. Senin çocukluğun şöyle geçmiş, aslında senin sorunun ne biliyor musunlar'la geçen muhabbetler. İnsan diyemiyor tabi - yani en azından ben diyemiyorum lanet olsun dostum senin sorunun ne adamım diye tabi - kibarlık elden gitmesin diye dinliyor, sonra dinliyormuş gibi yapıp esnemeye başlıyor - sizi bilemem ama gerçekten tanımadığım biri beni analiz etme hatasına düşüyorsa esniyorum. Evet tabi diyip kafamı sallıyorum.


Benim sorunum ne mi dostum lanet olası kepekler diyemiyorum, susuyorum, en iyi bildiğim şeyi yapıp komiklik yapıyorum. Zaten yapmayacaksın da n'apıcaksın.


İdare ediver işte azcık.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.