Boyu geçiyor mu?

Bu aralar hayat lölölö canım okuyucum. Kafamda adeta bir arena, bir hipodrom, atlar kişneye kişneye dört nala koşuyor. Hafıza desen filden hallice, insan sıfatında fil hafızasında bir şey oldum çıktım. Türkçe sözlü hafif batı müziği gibiyim, şu köşe göz göze geldiğimiz yer, şu köşe yaz köşesi, ikimiz bir fidanın gülleri dalları. Aman ulumanitu sana gelmem yakındır!


2013 biterken nefesimi tuttum, 2014’e hızlı bir giriş yaptım. Hani yüzerken böyle az biraz boyu geçer de ayak parmağınla yoklarsın ya derin mi acaba, boğulur muyum burada diye, ayak parmağın az da olsa yere değer de rahat bir nefes alırsın ya oh ölmem ama ölürsem de napalım diye işte hal ve durum öyle. Ayak parmağımla sürekli zemini yokluyorum, yere değince seviniyorum, boyumu geçerse her an dizlerden kuvvetle bir topuk yüzeye çıkayım diye dikkatli bir şekilde ilerliyorum. Tünelde ışık az, loş ışıkta daha bir güzel gözüküyorum ama gözler biraz bozuk olduğundan gözlükler her daim gözde, bir diğeri de boynumda örgü ören teyze gibi. Örgü ören teyzeler ve ne teyzesi ayol, sen teyze görmemişsin diyenler sözüm meclisten dışarı, yazar burada benzetme yaptı, yapar öyle arada.


Bu aralar bünyede bir Badi Ekrem koşuşu. Koşuyoruz, koşuyoruz, kaçıyoruz. Kafamdaki atlarla depar konusunda yarışabilirim. Ha memnuniyetsizlik? Yok canım daha neler ama insan Serhat neler oluyor, Esteban nerdesin kör olasıca diyebiliyor bazen. Bu günlerde benim en sadık yarim kredi kartım ve alışveriş siteleridir diyor iç sesim. Aldıkça alasım, salak saçma egomu doyurasım geliyor, sonra saçmalama İdil diyorum, kafam önümde yürüyorum, eve gidip bir sayfa okuyorum, sonra uykuya yeniliyorum.


İnsan bazen bazı şeylere yeniliyor be okuyucum. Güzel bir yemek olsun, güzel bir kitap olsun, güzel bir söz olsun yeniliyor, sonra düşünüyor acaba öyle mi yoksa böyle mi, şimdi ne oldu, ne olacak diye. Sonra bir zaman geliyor, hay bin kunduz diyip düşünmekten sıkılıyor, en azından hayattayız be abi repliği geliyor aklına, her şey çok güzel olacak abi, barı açacağız bu yıl, bak tabureler hazır. Ne de olsa tabure barın bel kemiği, öyle değil mi? Bazı filmlere olsa da izlesem diyorum, sonra uyuyakalıyorum.


İnsan bazen bunalıyor be okuyucum, böyle konuşası oluyor ama konuşamıyor. Ne konuşacağını bilemiyor, heyecandan hani elini ayağını nereye koyacağını bilemezsin ya öyle saçma salak bir hal tavır oluyor. Bebek saçlı annem gözlüklerinin üstünden bakıp geçer elbet diyor, kafamı sallayıp Pamuşka’nın camdan baktığı yere bakıyorum, evet diyorum içimden, geçer elbet. Sonra kırmızıçizgili eşofmanlarımı giyip koşuyoruz, koşuyoruz, kaçıyoruz yavrukurtlar haydi diye koşasım geliyor. Artık izcilere yavrukurt denmiyor, oymak beyleri de oymak beyi değil. Zaman değişiyor her şey değişiyor, yavrukurt küçük izci oluyor. En sevdiğim filmi seyrederken izci selamı nasıl verilirdi diye aklıma takılıyor, fil hafızam derinlerden göz kırpıyor.


Parmaklarım alnımda selam veriyorum 2014’e, ayak parmağım zemin araştırmasında, boyu geçerse dizi kırıp topuklarım diye.


2014 şimdiden hey hat sen nelere kadirsin dedirtiyor, gözlüklerim gözümde, bir diğeri boynumda ne olur, ne olmaz.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.