Sadece bir açıölçer, duyduklarım ise bir ömre bedel…

Biliyor musun sen benim tatlımsın dedi. Sabah saat 06.20…


Yaptığım tek şey açıölçerini bulamadığı için bire bir boyutta bir açıölçeri baskı alıp, kesip okul defterinin arasına yerleştirmekti. Benim için küçük ve birkaç dakikada yapılan bir iş onun için ne kadar değerli idi. “Sen de benim canımsın” dedim.


Sonra düşündüm işler hep yoğun, bakılması gereken mailler hep var. Projeler bitmez, bitmesin de zaten…


Telefon her zaman çalacak bununla beraber çocuklarımızla geçen zamanlar bir daha tekrar edilemeyecek her saniye bir öncekinden daha değerli, gözlerimizin içine bakan o sevgi dolu gözler ise her şeyden daha değerli…


40’lı yaşların armağanı mı bu hisler?


Bu sıralar benim gibi çalışan kadın arkadaşlarım ile konuştuğumda aynı konuları derinlemesine düşündüğümüzü, aynı çözümleri aradığımız fark ettim. Belki de 40’lı yaşların bir armağanıdır bu hisler…


Hani bir adaya yerleşip keçi yetiştirme, bir köy evi alıp kitap yazma, teknolojiden uzaklaşma, cep telefonu kullanmamak gibi hayallerin başladığı zamanlara HOŞGELDİK!


İşte bu zamanların sert bir rüzgâr gibi esip yüzümüze değdirdiği bir gerçek hiçbir iş, hiçbir proje, hiçbir telefon çocuğumuza ayıracağımız dakikalardan daha önemli değildir.


Ben hep işimi, işe ayırdığım zamanı organize edebilen ve kendimi işte, bununla beraber evde de hissettirebilen bir anne oldum. Kendi işimin sahibi olmanın avantajlarını değerlendirdim, tabi ki çok yolculuk ettiğim zamanlar oldu, gece havalimanına gitmeden önce defalarca odasına girdiğim, kapıdan çıkıp tekrar tekrar bir kez daha göreyim diye geri döndüğüm çok zamanlar oldu. (Ben bu yazıyı yazarken dışarıdan bir kedi miyavlaması geldi, omzuma dokundu anne kediler çıldırmış dedi ve gülmeye başladı.) Yazımın verdiği hisler ile yüzüne uzun uzun baktım ve evet dedim daha çok zaman, daha kaliteli ve farklı zamanlar…


Yemek hazırlamaktan, banyo yaptırmaktan, oyuncakları ile oynamasını izlemekten, bugün okul nasıl geçti diye sormaktan bahsetmiyorum. Çok daha ötesi, sevginin bir ömür boyu kalıcılığının hissedildiği anlardan bahsediyorum.


Biliyorum yapacak işimiz çok…


Sabah erkenden kahvaltısını hazırlamalı, sonra okula uğurlamalı, evi toplamadan kapıdan çıkmamalıyız. Yol boyunca günü planlamalı, toplantı için hazırlanan sunuma son slaydı eklemeli, öğlen okuldan istenen pergel setini almalı, öğleden sonra ekip toplantısına katılmalıyız. Eve giderken alışverişi tamamlamalı, çorbayı ocağa koymalı, çamaşır makinasını çalıştırmalı, ödevlere de yardım etmeliyiz.


Yepyeni bir devir…


Tam bu sırada çalan kapıyı açmadan aynada kendimize bir bakmalı ve en sıcak tebessümümüzle yolculuktan gelen eşimizi karşılamalıyız. Yorgunluk ve yoğunluk gibi görünen bu tempo aslında mutlu bir ailenin manzarası…


İşte bu manzara içerisinde çocuğunuz ile paylaştıklarınızı alışılmışın dışına taşımalı, başka alanlardan zaman kısarak ve inanın bir an için işi gücü bir kenara bırakarak yepyeni bir devir açmalısınız.


Lütfen bu günleri yakalayın!


Değerli çalışan kadın dostlarım ben size çocuğunuza kitap okuyun, onunla birlikte yemek yapın, birlikte market alışverişinizi tamamlayın demeyeceğim.


Önce çocuğunuzun sizinle yapmaktan en çok hoşlandığı şeyi keşfedin, her anne-çocuk iletişiminde paylaşılanlar farklıdır. Önce keşfedin ve sonra onunla birlikte keşfinizi yaşayın. Onun gözlerinin içine bakarak ve göz seviyesine inerek konuşun, ne kadar sevdiğinizi söylemekten, sarılmaktan, öpmekten kendinizi asla alıkoymayın. Çocuklar sevgiyle büyür.


Ev işleri yapılır, yemekler pişer, belki biraz uykusuz kalırsınız bununla beraber o uyuduktan sonra işler de biter, teklifler de yetişir.


Lütfen bu günleri yakalayın, çocuklar büyüyüp evden ayrıldığında keşke dememek için, bebekken gözlerinde gördüğünüz sevgi ışığını yetişkin olduklarında da aynı parlaklık ile görmek için şimdi kendinize söz verin.


Bir liste yapın aslında zaman ayırmanız gerekmeyen, katma değeri olmadığı halde alışkanlık haline geldiği için zamanınızı çalan şeylerin bir listesini çıkartın. Ve şimdi yüreğinizde çocuğunuza duyduğunuz o karşılıksız büyük sevgiyi düşünün, o sıcak gülümsemeyi hatırlayın ve zamanınızı çalan her şeyi hayatınızdan atın.


İşlerinizi onun uyuduğu saatlere planlayın, eşinizden yapmak istediği, yapmaktan keyif aldığı alanlarda destek alın.


Zaman pastanızda kaç dilim var?


Bakın gördünüz mü? Zaman pastanızın bütününde şimdiden birkaç dilim serbest kaldı bile, aslında boşa giden zamanları buldunuz. Şimdi onların hepsini toplayın, evet toplayın güzel bir hediye paketi yapın ve çocuğunuza hediye edin.


Ben oğlumun verdiğim hediyeyi aldığında ne kadar sevindiğini gördüm, şimdi ona sık sık özel zamanlar hediye ediyorum, bazen sadece sarılmakla geçen bazen bahçede futbol oynadığımız çok özel zamanlar. İnanın insan 40 yaşında da kay kaya binebiliyor.


O.A. Batista diyor ki; Ana ve babaların çocuklarına bağışlayabilecekleri en güzel miras, günlük zamanlarından bir kaç dakikadır.



Sevgiyle ve çalışarak kalın tabi pastanızdaki dilimleri unutmadan…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

Yazarın önceki yazıları

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.