Survivor

Yıllar önce kalabalık bir ekiple yaptığım bir yolculuk esnasında yine o boş boş birbirimize sorular sorup vakit geçirdiğimiz anlardan birisiydi... O günkü geyik konumuz "bir adaya düşsen yanında bu ekipten kim olsun isterdin" idi. 20 kişi kendilerince birisini mutlaka seçerken ben "asla seçilmeyecek kişi" seçilmiştim. Genel fikir işe yaramazlığımdan ziyade kendilerini köle gibi çalıştıracağım ve asla memnun olmayacağımdı. Kendimi bildiğim için ekibe hak verip ıssız adaya düşmek zorunda bile kalmadığım için kendimi şanslı hissetmiştim.


Ne kadar süredir yayınlanıyor hiç bilmiyorum ama ne zaman survivor izlesem kafamda hep aynı sorular oluyor. Sadece o da değil "Cast Away" , "Lost" gibi diziler ve filmler izleyince de aynı şeyleri hissediyorum. Kendimi asla o durumlarda hayal edemiyorum. Yarışma zaten başlı başına çok tuhaf geliyor. Günlerce aç, kokonattan başka şey yememiş halde gezip ödül oyununda kola içip kebap yemeler... Buna hangi mide dayanır? Ben sabahtan akşama kadar bir şey yiyemediğimde bile akşam ağır bir şey yesem saatlerce kıvranıyorum, o yarışmacılar nasıl oluyor da aç karnına kola içip ülser olmuyorlar aklım almıyor. O sıcakta saatlerce boş mideyle yarışıp ödül olarak baklava yemek mesela... İnsanın normalde yaklaşık 2 gün ishal olması gerek, hadi onu da geçtim deli gibi iç kıymaz mı o şerbetli haliyle demekten kendimi alamıyorum. O kadar koşmalı atlamalı oyundan sonra safari yapmalı, dans etmeli yorucu ödüller de ayrı bir tuhaf. Ben olsam öyle ödül yerin dibine batsın zaten her yerim koptu derdim. Zaten yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü kimsenin beni Survivor adasına çağıracağını sanmıyorum ama yine de bazen o yarışmada olsam diyorum, sanırım beni sinirden kesip yerlerdi... Yarışmada o kadar mantıksız şey oluyor ki ben her şeyi sorgulamaktan BBG Eray gibi adadan elenirdim.


Tom Hanks gibi bir adada yalnız kalsaydım ne yapardım diye düşünüyorum, sonuç, kendimi yeter artık diyip en yüksek tepeden atmak olurdu çıkıyor. Öyle dişim ağrıyacak da taşla vurarak dişimi çıkaracağım... Düşüncesi bile kabus gibi. Herkes için böyledir gerçi, kaç kişi bir adada uzun süre yalnız kalabilir ki. Eminim böyle pek film gibi olmaz, daha çok “idrarını içerek hayatta kaldı" gibisinden klişe manşetlere sebep olurdu gibime geliyor. Yaratıcılık gerektiren aletler üretmek, çadırlar kurmak, balıklar avalamak Lost adasında kutup ayısı görmek gibi fantastik geliyor bana. Zaten açıkcası bir adaya düşsem ben de ilk şoku atlattıktan sonra güneşlenip denize girme havasına girebilirim... Tabii ilk kokonat kavgasına kadar sürer bu tatilvari hareketler. Ya da birisi beni sinirden öldürebilir. Bakın yine öldüm yani doğa beni öldürmese bile birisi mutlaka öldürme kıvamına geliyor...


Yine yıllar önce, bir Survivor adası olmasa da, Gökova semalarındaki Sedir Adası'na gittiğim günlerden birisiydi. Normalde kalabalık olan ada benim erkenden gittiğim saatlerde şansıma bomboştu ve ben o sahilde, insanların değerli kumuna basmasının bile yasak olduğu o sahilde, tek başıma dolaşıp yüzmüştüm. Sanırım bir adaya düşsem ve o ada burası olsa yanıma hiçbir şey almazdım demiştim kendi kendime. Bu hislerimin temelinde hemen arkamdaki bölümde bulunan tuvalet ve büfenin de etkisi vardı ama yine de kendimi koskoca adada yalnız hissetmiştim ve çok güzeldi. Tıpkı uçağım yeni düşmüş ama ben yaşam derdine düşmek yerine balıkların kıyısında gezdiği sahilde keyif yapıyordum. Yalnız olduğum için de kimse beni kesmek istememişti...


Sanırım artık bir adaya düşseniz yanınıza kimi almamanız gerektiğini gayet iyi biliyorsunuz.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.