TV 5 kilo ekliyor şekerim

Televizyon izlemeyi seviyor muyum emin değilim. Bence o kadar da sevmiyorum çünkü özellikle yazın Akyaka'da aklıma dahi gelmiyor. Hatta geçtiğimiz yaz neredeyse 3 ay hiç tv izlemeyerek kendi çapımda bir rekor da kırmıştım. İstanbul'da ise tatlı Akyaka saatlerinden uzak olduğum için bir şekilde yine mahkum kalıyorum kendisine.


Hani o "bu kanalları kim izliyor" diye sorduğunuz kişiler var ya, ben onlardanım. Belgesel kanalı izleyen o kişi benim işte... Sadece o da değil reality şovlar ve gün yüzü görmemiş kanalları da takip eden bir insanım. O kadar uzun zamandır E Entertainment ve Mtv'deki reality şovları izliyorum ki şu an Los Angeles'a gitsem kaybolmam, emlak fiyatlarına kadar biliyorum. Uçaklar, dev binalar, yemekler, hayvanlar, uzay... Muhtemelen karşıma asla çıkmayacak binlerce şey hakkında fikrim var bu kanallara olan ilgim sayesinde. Beni başka bir yerde hissettiren ve bana bir şeyler öğreten her şeyi izlemeyi seviyorum, özetlemek gerekirse.


Yerli kanallar ise bu açıdan resmen hayatımı karartıyor. Gündüz kuşağında evlilik ve yemek programları gibi kadınlarımıza yemek yapın ve başkasının ilişkisine burnunuzu sokun mesajı veren içerikler varken akşamları ise birbirinden kabus iç kıyan dizilerde boğuluyor milletimiz. Bundan nasıl tuhaf bir haz alıyorlar bilmem ama bir dizi ne kadar kanser ediyorsa, o kadar çok tutuluyor. Ayrıca tutulan bir dizinin yaklaşık 5 adet farklı versiyonu yapıldığı için içeriği değişik bir seçenek bile olmuyor insanların karşısında. Yarışma programlarında bile dövüş ve drama var, eğlenceli olanı izlenmiyor. Komik adı altında yayınlanan diziler ise zekaya hakaret niteliğinde adeta, delice izlenmeleri ise ayrı bir trajedi... Hal böyle olunca da aklı biraz da olsa başında olan bir insanı yaklaşık yarım saat içinde çileden çıkarabilen bir performans oluşuyor.


Gerçekten en anlamadığım şey bu, neden eğlenemiyoruz? Zaten mutlu olduğumuz zaman bile "ben neden mutluyum şimdi" diye kendimizi sorgulayacak kıvama gelmişken bir de televizyonda izlediğimiz şeylerin bizi bunaltmasına neden izin veriyoruz? Anlamam imkansız, gençlik dizisinde bile sürekli dram, kaos ve sinir hakim. Bir de dizilerimizin olmazsa olmazı sürpriz ve genelde istenmeyen gebelikler... Asla bir çift bilinçli ve isteyerek hamile kalmıyor, mutlaka hezeyanlar içerisinde oluyor bu hamilelikler. Her iki bölümde bir hastane ziyareti, sürpriz bir çocuk ve kan davası da eklerseniz standart bir Türk Dizisi elde etmiş olursunuz. Tamam her şeyler harika, çizgi film kıvamında olmasın, biraz gerçekci duygular olsun ama bunun hiç mi ortası yok? Dünyada bu kadar çok başarılı örnek varken bir de, bunlara ulaşmak çok kolayken gözümüzün içine baka baka bunların dayatılması hiç mi sinirinizi bozmuyor? Bu ülkenin gençleri artık internet sayesinde her şeye ulaşabiliyor ve aradaki farkı görebiliyorken onları enayi yerine koymak değil mi bu... 2 tatlı flört, güzel kıyafetler, bilindik atışmalar ve klasik tartışmaların olduğu bir gençlik dizisi yapılsa mesela, bana çok imkansız geliyor açıkcası, potansiyele bakınca.


Mutsuzluğu o kadar kabullenmişiz ki hayal dünyamızda bile güzel şeyler görmeye gerek yok gibi düşünüyoruz. Dram yüklü şeyleri izlerken belki de "benden beteri de var" diyip teselli oluyoruz. Güzel ve başarılı birinin hayatı tepetaklak olunca "oh be" diyoruz çünkü mutlu olmaya üşeniyoruz. Mutsuzluk o kadar kolay ve mücadele gerektirmiyor ki, kumandaya uzanıp kendimizi yormak istemiyoruz.


Şöyle iç ferahlatıcı şeyler izleyip hafiflemek yerine, en dramatik şeyleri izleyip mutsuzluğumuza bir beş kilo daha ekliyoruz...


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.