Lütfen elinizi bedenimden çekiniz

Sezaryenin, tıbbi zorunluluk olduğu durumlar dışında, yasaklanmasını Anayasa Mahkemesi onayladı. Mahkemenin kadın üyesi, karara direndi; ama dinletemedi.


Sezaryen meselesiyle ile yıllardır haşır neşirim. Benim kızı doğal doğurabilmek için, 43 hafta beklemişim, 37’nci haftada doktorun niyetinin bozuk olduğunu anlayıp, doktoru değiştirmişim. Tıbbi nedenlerle doğal doğuramamış olmak, içime oturmuş. Bu muazzam deneyimi yaşayamamış olmaktan hayli üzgünüm. O gün bu gündür, yazıyorum çiziyorum, doğal doğumu destekliyorum.


Dünya, doğumla ilgili her türlü tıbbi müdahaleyi artık bir kenara ya çoktan bırakmış ya bırakıyor. Hollanda’da hastanede doğum oranları, evde doğuranların gerisine düşmüş. Hükümet, “Hastaneye gelin, vallahi rahat ettireceğiz” diye yalvarıyor.


Sezaryen, bana göre kadına yönelik bir tür şiddet. Epizyotomi (Doğal doğum sırasında, perinenin doktor tarafından kesilmesi) ise, Türkiye’deki en büyük kadın hakları sorunlarından biri. Türkiye’de doğal doğumlarda epizyotomi oranının, yüzde 90’larda olduğu sanılıyor. (Her şeyde olduğu gibi, bunda da sağlıklı istatistik yok memlekette.) Halbuki bu oranın, yüzde 25’lerde olması gerekiyor. Her uyandığımız yeni günde, yüzlerce kadının cinsel organı, hiç gerekmediği halde sanki doğumun gereği gibi kesiliyor. Biz de bu durum yok gibi davranıyoruz. Birçok doktor, rutin epizyotomiyi hala gerekli sayıyor. Halbuki sadece geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinde artık rutin olarak uygulanıyor, epizyotomi.


20 dakikalık sezaryenler; doktorların, özel hastanelerin işine gelmiş. Kadınlara, korkunç doğum hikayeleri anlatılmış. Ebe diye bir şey kalmamış. Anneler, devlet hastanelerinde güven ortamından uzak, korkutucu doğum deneyimleri yaşamış. Doğal doğum denen şeyin, doğallıkla uzaktan yakından ilgisi kalmamış. Ver suni sancıyı, kes perineyi, çıkar çocuğu olmuş. Büyük şehirlerde artık kimse normal doğurmuyor ya da istese de doğurtulmuyor.



Hal böyle. Kimse bir şey yapmamış. Şimdi hükümet, bir şey yapmak istiyor. “Hükümete ne!” denmez, hükümetler kadınların yaygın bir şekilde şiddet gördüğü böyle bir konuda bir şeyler yaparlar.





Sorun hükümetin ne yaptığında ve yapış şeklinde. Nasıl doğuracağına, kadının karar vermesi gerekir. Bir insanın, bedeninden başka bir insanı nasıl çıkaracağı konusunda, başka insanların söz söylemeye hakkı yoktur. Bu zor bir iştir ve kadının kendi bedenini ve ruhunu ilgilendirir. Sezaryene yasak getirmek, sezaryenin kendisi kadar şiddettir.


Hükümet bir şeyler yapmak istiyorsa, yapılacak çok şey var. Öncelikle, ölüp gitmeye yüz tutan ebelik müessesini diriltsinler, toplumdaki yerini yükseltmeye çalışsınlar. Doğumlarda ebeler etkin olmaya başladığı anda, zaten tıbbi müdahale oranları düşüyor. Dünyada bunu gösteren çok sayıda araştırma var.





Doğal doğum diye kendimi paraladım, devlet hastanesinde doğuracak olsam hayatta doğal doğurmazdım. Doğal doğumda, annenin rahat olması, kendini güvende hissetmesi çok önemlidir. Devlet hastanelerinde bu ortamın var olduğu söylenebilir mi?


Biz kadınlar biliriz. Bizim bedenimizin üzerinde, hep çok el vardır. Herkes söz hakkına sahiptir. Birileri kesmeden olmaz der, nedensiz sizi kesip biçer; ötekisi senin adına karar vermeye kalkar, yasak koyar. Güzellik endüstrisi, “Aç, açmadan olmaz” der; muhafazakar kesim, “Ayıp kapa” diye parmak sallar. Kadın bedeninin içinde olmak, bir cenderede yaşamak gibidir.

















Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.