Şehzade düğünleri sezonu açılmıştır

Koskoca vali yardımcısının oğlu. “Yumurtanın sarısı, gitti çükün yarısı”yla yetinecek değildi elbette. N’apılacaktı o zaman? Tez haber salındı. Murat Hüdavendigâr Camii’nin avlusunda düğün merasimi için tertibe başlandı. Mehteran Bölüğü has dur ayarıyla esas duruşa geçirildi ve haydi, ya Allah nidasıyla cenge değil, düğüne başladı. O sırada küçük şehzade, ola ki lalasıyla beraber, beyaz bir atın sırtında avluya getirildi. Yedi düvele meydan okuyan ve yetmiş iki buçuk milleti adaletiyle bir arada tutan vali yardımcısı, oğlunu oturtacağı tahtın başında, adeta el pençe divan bekliyordu. Nihayet altı yaşındaki oğul, ateşbazların ve kılıç kalkan ekibinin arasından ağır adımlarla geçerek sedef kakmalı tahtına bütün heybetiyle oturdu ve gözleriyle tebaasını şöyle bir süzdü. Yeniçerilerin emniyeti aldığı malumatı kendisine iletildikten sonra büyük bir vakarla sağ elini havaya kaldırdı ve Uludağ’ı inleten o kadife sesiyle “Düğün başlasın” dedi. Bursa, Bursa olalı böyle düğün görmemişti. Tilavetli hocaların okuduğu Mevlid’i Şerif’in ardından Bursa Ovası’nın nadide av hayvanlarının etleriyle dolu tepeleme siniler pilavdan dağlar oluşturmuş, pınarlarından akan ab-ı hayatla yapılmış ayranlar cömertçe halka sunulmuştu. O güne kadar Bursa ilinde böyle şaşalı ve debdebeli şehrayin görülmemiştir. Ve hâlâ yedi düvelin bir arada bulunduğu zındık yuvası Matbuat-ı Beşeri’de (Sosyal Medya) büyük bir kıskançlıkla anılagelir. Allah, Bursa vali yardımcısını kem gözlerin şerrinden korusun, makamını daim eylesin.



Çok değil, daha yirmi yirmi beş gün öncesinin haberi. Hükümetin Neoosmanlıcı politikalarının sünnet düğünü ölçeğindeki yansıması bu. Bazıları Ortadoğu’da Kanuni’nin üç kıtadaki topraklarına kavuşmanın hayaliyle at koşturup her seferinde tökezlerken, bazıları da sünnet düğünü üzerinden de olsa kendince padişahçılık oynuyor. Bu işin bir boyutu. Diğeriyse, buldukları her fırsatta kendi yaşam tarzlarının doğruluğunu iddia eden muhafazakârların, avlusunda Murat Hüdevendigâr’ın türbesinin bulunduğu bir camide sünnet düğünü düzenlemeleri. Tarihe ve tarihi esere saygıyı ise geçiyorum. Restorasyon deyince akıllarına eserlerin dışını çamaşır suyuyla yıkayıp yepisyeni yapmak fikri gelenlere ne söylenebilir ki. Ha bir de eserler Osmanlı’ya falan ait değilse o zaman fena. Çamaşır suyunu bile esirgiyorlar. Sekiz bin beş yüz yıllık kadırgaların bulunduğu Marmaray Kazıları’na üç beş çanak çömlek dendi o zamanlar. Oysa buluntular arkeoloji tarihini değiştirecek nitelikteydi. Zira, bölgedeki en eski yerleşimin dört bin beş yüz yıl öncesine ait olduğu sanılıyordu kadırgalar bulunmadan önce.



Şimdi de Eti Eskişehir Arkeoloji Müzesi'nde yine sünnet düğünü düzenlemiş zat-ı şahanelerinden biri daha. Henüz kim olduğu bilinmiyor. Binlerce yıllık kültür mirasının ortasına masalar kurmuş, eserlere zarar vermesi kuvvetle muhtemel ses sistemleri yerleştirmiş, düğün etmişler. Halaylar, horanlar artık neyse. Buna görgüsüzlük demek falan da yetmiyor artık. Bana kalırsa çük fetişizmi de var bu işin içinde. Oğlununkine düzenlediği saraylara layık düğün üzerinden kendini ve erkekliğini yüceltme var. Dolayısıyla büyük bir eziklik de. Ötesini psikologlara bırakıyorum.



Şimdi yetkililerden tek istediğimiz, Bursa’daki sünnet düğününün ardından vali yardımcısı Mehmet Özcan nasıl cezalandırıldıysa, aynı şekilde Eskişehir’deki zatın da bulunup hukuk çerçevesinde cezalandırılmasıdır.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.