Ayrılık Güncesi:Suskunluğun bozuluşu

Buradayım ben. Bir süre daha yanındayım. Ne kadar süre, onu bilmiyorum. Kalbimi terk etmenin planlarını yaparken… Bizim evdeyim. Dur durak bilmeden sorular sorduğum odada. Sonra kendimi ağlarken bulduğum. İhtiyacın olan sadece benim. Belki bir arada olmak hiçbir şeyi çözmeyecek. Yine de soruları ve sorunları düşünmeden birkaç gün geçireceğin yer de benim.


Yine dolaş bu evde. Sana ait hayaletler yerine sen yaşa benimle birkaç gün daha. Durmadan seni hatırlatan her şey gözüme olduğu gibi görünsün. Şu birkaç gün, giysilerimin arasından çıkan saç telin, kâğıt kesiği bir çizik atmasın kalbime. Unuttuğun diş fırçan yokluğunu işaret eden bir saat gibi her sabah seni hatırlatmasın. Soluğun, bir doğup bir ölerek, bir doğurup bir öldürerek yanımda uzanmasın. Sadece birkaç gün daha… Salonda, televizyon karşısında, mutfakta... Banyoda, koltukta, evin herhangi bir yerinde... Eskiden olduğu gibi. Biz olamıyorsak, başkaları olalım. Zaten birbirimize başkaları değil miyiz artık?


Olsun. Belki birkaç gün hiçbir şey olmamış gibi davranabiliriz. Yine sokakları dolaşırız. Belki el ele tutuşuruz, belki yan yana yürürüz. Birlikte olduktan sonra ne fark eder ki. Mutlu olacağımız kesin değil mi. İstersen eve de dönmeyiz hiç. İçip içip sabahlarız. Sarhoş kahkahalar atarsın sen. Ben, varlığınla kendimden geçerim. Ama n’olursa olsun, ağlamamalıyız bütün bunların sonunda. Benim göğsüm sana, senin ellerin bana sığınak olmamalı. Birkaç gün mutlu olmak için sabretmeliyiz. Ve birbirimize dokunmalıyız. Konuşmadan. Göz göze. En çok gözlerinde kaybolup kendimi bulmayı özledim çünkü. Sonra birlikte uyumalıyız. Birbirimizin kuytusunda. Bütün vücudumuz birbirine değerken. Sonra ensenin gün ışığı tüyleri... Sonra kokun... Sonra sevişmek... Kim ne diyebilir ki! Kim bunun yapılabilecek şeylerin en masumu olmadığını iddia edebilir! İlk kez sevişir gibi... Sonra herkes kendi cehennemine geri döner. Nerde kaldıysa en son, oradan devam etmeye... Sadece birkaç gün. Ya da sen ne kadar istersen. Ya da biz ne kadar istersek. Çünkü mutluluğun ne kadar değerli bir şey olduğunu biliyoruz artık.


Bekliyorum. Kulağım kapıda. Kapı çalacak ve "Kim o?" bile demeden açacağım. Ve gelen sen olacaksın. Az önce göğe bakan kediyi pamuk gibi gıdısından sevmiş olarak.



Ve sonrası anlattığım gibi işte... Ya da gereklilikler, zorunluluklar, -meliler, -malılar... Kendi içinden gelmeyen ne varsa, onların hepsi... Kısacası, cehennem!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.