Battaniye ve çerçeve

Araştırmalar yapılmış, rakam bu:

2014 yılında elimizdeki telefonlarla en az 1 trilyon fotoğraf çekecekmişiz, çoğu selfie. O fotoğraflar çekilirken biz de bir yerlere yetişiyor olacağız. Haberimiz bile olmayacak dünyanın kaç telefonunda, kaç kareden geçiyoruz o esnada.


Kimbilir kaç kişinin telefonundayız? Sokaktayız, orda burda, bir fotoğraf karesinden ayağımız, birinden bileğimiz, birinden gözümüzün kenarı. Başka birinin çektiği bir fotoğraftan saçlarımız geçiyor. Biri vapurdan çıkanları, biri metronun merdivenlerinden inenleri çekiyor. Biri bizi otobüsün camından dışarı bakarken yakalamış. O gün de canımız sıkkınmış. Suratımız beş karış, elimizde torbalar. Market poşetlerinden eve aldığımız makarnanın karton kutusunun kenarı fırlamış. Poşet de patladı patlayacak.


Tanımadığımız, bilmediğimiz ceplerde çantalarda dolaşıyoruz. Bir akşam vakti, ya tuvalette vakit geçiren ya da televizyonda dizi bekleyen birinin elinde belki de bir saniye içinde çöpe gideceğiz. ‘Aman ya şu kız geçmeseymiş arkadan, bak ne güzelmiş aslında fotoğraf!’ Alınacak halimiz yok biz de atıyoruz kaç kişiyi telefonumuzun çöpüne. Günün birinde bir yerlerde tanışırsak diye, ondan soruyor telefonlar defaatle: ‘Fotoğrafı siliyorum, emin misin?’

Keşke bütün fotoğraflar böyle kolay silinse. Hayatta olsa, Goya’nın resmetmeyi reddeceği kadar karanlık bir dönemin karelerine bakıyoruz. Meğer varaklı bir çerçeve gelmiş yine. Kareye girmek için nar ekşisi ceketiyle koşup gelen var, çek çek beni de çek, hatta beni tek çeksene! Nitekim o kareye girdin girdin. Çünkü bu memlekette ya elinde yakınının vesikalığıyla cesedini beklersin ya da sırf bir fotoğraf karesiyle ihaleler alırsın: ‘Başkanım beni tanıdınız mı? Hani poz vermiştik mecliste?’


Poz verirlerken tam da o çerçeve madenin girişine örülen duvar gibi duruyor, arkasında birtakım bordrolu, SSK’lı yalakalar! Tabloda iki madenci kapkara, ortadaki hiç pislenmiyor neyse ki. Halbuki bir eğilip baksalar, o varaklı çerçevenin içinden dönemin battaniyelere sarılmış cesetleri geçiyor. Hep aynı battaniye, made in Turkey yazıyor köşesinde. Uludere’yi, Reyhanlı’yı, Soma’yı, Van’ı sar gitsin battaniyeye. Lakin bu yalakalığın çerçeveleri de köşkleri terkedip kamyonlara yüklenirken yine sarılacak battaniyelere!


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.