Tek ojeli parmak...

Burası hızlı bir şehir. İstanbul’un nüfusunun yarısı kadar insan var lakin hayat hızlandırılmış bir film gibi. 5 dakkada değişiyormuş işler. Buradakilerin yalancısıyım.


Misal şu köşedeki dükkan geçen sene şapkacıymış, bu yıl café. Öbür iki katlı dükkan kitapçıymış, bu sene terlik satıyor. Hız tarifleri bu. Belki de hızla başetmek içindir şehrin sakinlerinin her sabah işe güce sırtlarında yoga matlarıyla koşması. Öğlen rakısı olmadığı içindir belki de. Bir iki kadeh yuvarlayıp, peçeteyle ağzını silip efendice kalkacağın bir Asmalımescit masası olmadığındandır..


Burada hiç olmazsa ruhları yavaşlatmak için bir yöntem yoga. Yoga yavaşlatıyor hakikaten insanı. Seans önce kalbini sessizleştirmek için bir duayla başlıyor. Kalbini aç, dünü affet ve bugüne odaklan, hatta o ana. Zira derinlerde bir yerlerde herkes yaralı, iyileşmek lazım, hep beraber. Hoca diyor ki, "Canınızı sıkan şey neyse aklınızdan şimdi gönderin"



Aklıma gelen insan: Erdoğan Bayraktar. Çevre ve Şehircilik Bakanı. Kalbimden ne geçmişe ne de ana dair geçiş izni alacak son isim bile değilken, listenin başında. Dünyanın bir yerinde ‘Kalp kıranlarda bu hafta’ listesi varsa, alsınlar beni de aralarına, Erdoğan Bayraktar yazıyor elimdeki kağıtta. Survivor Adası’nı terketmesi gerekenlerin isimlerin yazılıp yazılıp bir kutuya atıldığı anda kameralara bakıyor gibiyim: "Erdoğan, arkadaşlarını özlediğini düşünüyorum, adadan gitmelisin"



Bu bizim ilk aldatılışımız değil. İlk kandırılmamız da değil. Hani hükümet ‘Biz başkayız, bu sefer başka, önce vatandaş’ diye gelmişti iş başına, ben mi yanlış hatırlıyorum? Vatandaşa yakın olacaklardı, oldular da, bir beş kardeşlik, bir Osmanlı tokatlık mesafe kaldı aramızda. Affetmekse hangisinden başlayalım? Sinirliler ve hep azarlıyorlar. Ayıp dediğimiz dört harfse; bir şuna baksanıza: Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Erzurum’da bilgisayar öğretmeni Hüda Bucuğa’yı kendisine ‘Müdürüm’ deyince ‘Bakanla müdürü karıştırma’ diye azarladı. Azar listesinin başını Suat Kılıç çekiyorsa demek, Trabzon’da bir Gençlik Çalıştayı’nda okuduğu şiirin sonunu getiremedikleri için salondaki öğrencileri haşladı. Sonra şiirin Fetullah Gülen’e ait olduğu ortaya çıktı. Meğer şiiri de Fetullah Gülen yazmıştı.



Atanamayan öğretmenleri azarlayan da aynı isimdi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ Batman gezisi sırasında kendisinden yardım isteyen görme engelli bir vatandaşı "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz" diye azarladı.


En az üç çocuk isteyen, çocukları baş tacı ettiğini söyleyen Başbakan, "Çocuğum işsiz" diyen vatandaşı "Senin çocuğun da işsiz kalsın! Otur, otur! Bana kişisel sorunlarını getirme…" diye azarlamıştı ya..


Bizim başbakanımız kendisinden yardım isteyen vatandaşlara bağırıp, ‘Bizim özel amigolara ihtiyacımız yok. Nankörlük yapmayın oturun’ deyip oturttu yerlerine.


Eski Tarım Bakanı Sami Güçlü çiftçilere ‘Gözünüzü toprak doyursun’ diye bağırdığında toprak bile küsmüştü ona. Azar listesinde başka kimleri istersiniz? Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker? Bağlı oldukları mercii adeta: Azarlama Bakanlığı. ‘Yaradılanı severiz yaradandan ötürü’ derlerken azarlamaktan yaradılanı sevmeye fırsat kalmadıysa..



Ve uzaktan Türkiye’ye bakınca gözümün önüne gelen bir resim şimdilerde: Bir kadına ait bir ayak. Tarifi bayağı gibi gelse de hayattan. Hani ucu açık kadın ayakkabıları vardır, sadece baş parmak Don Kişot gibi fırlar bir başına. Ve bazen bazı kadınlar, oje sürmeye vakti kalmadıysa, tek parmağına basar kırmızıyı, pembeyi fırlar sokağa.Allah muhafaza misafirliğe bir yere gidecek olsa kalır o tek boyalı parmağıyla. İşte o kadındaki şuursuz, umursamaz rahatlık var bakanlarda.


Aynı telaş, aynı acele, aynı özensizlik. Şimdi geliyorlar dibimize, şehirlerimize, tam dertleşeceğiz, tam içimizi dökeceğiz, o esnada çıkıyor ayakkabı, kafamıza vuracak ya, ‘Sen ne bilirsin’le giriş, ‘Haddini bil’le gelişme, ‘Parayı düşürme ha çok para var orda’yla sonuç! Bizse kafamızı eğiyoruz. Bazen utançtan, bazen üzüntüden, bazen mahcubiyetten. Bir de bakıyoruz ki dört parmağı ojesiz bir ayak. Kalıyoruz o sakillikle başbaşa.



Gidiyorum ben yogaya. Tüm kalbimle bu azarları bu sakilliği affetmeye.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.