Göz dönmesi

Bir süredir yüzüyor bizim oğlan. Ne zaman onu kursa götürsem, seyretmek için bekleme tribününe çıktığımda, kendimi P&G’nin ‘Dünyanın En Zor İşi ama En Güzel İşi’ videosundaki olimpik annelerden biri gibi hissediyorum.


Niye böyle hissediyorum, bilmem... Çocuğumu yüzmeye ‘olimpik yüzücü olsun’ motivasyonuyla başlatmadım. Hayatında spor olsun diye başlattım. Önce jimnastik, ardından yüzmenin gelişimsel açıdan uygun olduğunu öğrendim, öğrendik babasıyla, ve böyle bir yol çizdik çocuklarımıza... Yüzücü olur mu, olmaz mı bilmiyoruz, spor yapan bir insan olsun, bize yeter.


Böyle hissetmemize rağmen, bir süre önce bir üst gruba aldıklarında bizim çocuğu, bizdeki heyecanı göreceksin. Sanki milli takıma seçildi!


Ebeveyn olup da çocuklarının başarılarıyla kıvanmamak mümkün değil. Yeni doğduğunda başlıyor bu: İlk doktor randevusunda doktor ‘Güzel kilo almış annesi’ dediğinde bir gurur kaplıyor içini... ‘Aferin benim kızım/oğluma...’ Sonra yürüdüğünde, kendisinden ‘beklenen’ gelişimsel davranışları –hele de erken- tamamladığında ah bir gurur bir mutluluk...


Okul yılları izliyor bunu... Okulda başarılı olması, okuma yazmayı öğrenmesi... Her şey, her dönemeç çocuklarımızla gurur duymak için bir sebep. Ne güzel!


Ama çocuğunun başarılarıyla gurur duymakla, bunu bir hırsa dönüştürmek arasında çok da ince olmayan bir çizgi var...


Geçtiğimiz sene içinde basına iki haber yansıdı: İstanbul’un, daha doğrusu Türkiye’nin önde gelen özel liselerinden ikisine, puanı tutmadığı halde MEB’in özel talimatıyla iki öğrenci yerleştirildi. Okulların, velilerin ve öğrencilerin itirazlarına rağmen yerleştirilen öğrencilerden ilki ‘talimatla’ yerleştirildiği okulda kalırken, ikincisi –basında çıkan haberlere göre- öğrencilerin tepkisi sebebiyle ailesi tarafından geri alındı.


Üstelik her iki öğrencinin de talimatla yerleştirilmeden önce kazanmış oldukları okul, yine Türkiye’nin en iyi 10, belki de 5 okulundan biriydi. Ancak gel gör ki bu çocukların ebeveynleri için bu yeterli değildi, en iyide olmak gerekliydi.


Yaşadığımız ülkedeki eğitim sistemi öğrencileri yarışa zorluyor, bu kesin. Hoş, dünyanın düzeni yarış üzerine kurulu... Ancak Türkiye’de, çok genç yaşta başlıyor bu çekişme, ve haksız yere...


Çocuklarımın iyi okullarda okumalarını çok isterim. Ben de Türkiye’nin sayılı okullarından birinden mezun oldum. Evet, keşke herkes iyi okullarda –para vermek zorunda kalmadan- okuyabilse, ancak eğitim sistemi bizi yarışmaya zorluyor. Ben bu yarışı lehine tamamlayan şanslı azınlıktaydım.


Dilerim çocuklarım da öyle olsun. Ama ya olmazsa?..


Ya, ilkokulun masum dünyasından çıkıp kurtlar sofrasına atıldıklarında sistem onları çiğ çiğ yutarsa?


Dahası, ya BENİ yutarsa?


Ya çocuklarının başarısı için elinden geleni yapan ebeveyn olmayı, çocuklarının iyi bir etiket taşıması için gözü dönen ebeveyn olmakla karıştırırsam?


Karıştırmam, değil mi? Bu o kadar kolay değil.


Yukarıda bahsettiğim iki olaydan birincisine bir arkadaşımın oğlu dahil. Çocuğun talimatla yerleştirildiği okulda okuyor. Öğrencilerin, çocuğu aralarına almamak için yaptıklarından, ona taktıkları lakaplardan haberim var.


Diğer okulda zaten daha baştan reddettiler ‘yeni’ öğrenciyi. Etten duvar yapıp almamışlar okula...


O çocukların hissettiklerini düşünebiliyor musunuz?


Değdi mi şimdi Türkiye’nin en iyi okullarına girmiş olmaya?


N’olurdu ki Türkiye’nin en iyi ikinci-üçüncü-beşinci okullarında okusaydı çocuklar?


N’olurdu ki derece yapmamış olsalardı?


Hiçbir ebeveynin gözü, çocuğunun başarısını, çocuğunun mutluluğundan daha önde tutacak kadar dönmesin umarım.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • ozdenov çocuklarımız önce mutlu olmalı.
    CEVAPLA
  • Misafir çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. yazık bu çocukların lise hayatları ne oldu. 2. 3. olmuş okullara gitselerdi mutlu mutlu mezun olsalardı ah ahh. olan yine çocuklara oldu...
    CEVAPLA
  • dceliktaban@htgazete.com.tr doğru söze ne denir elif, çok haklısın... o çocukların yaşadığı travma ebeveynin elde etmeyi hayal ettiği her türlü kazanımdan büyük olmuştur...
    CEVAPLA
  • Misafir çok güzel anlatmışsınız o ince çizgiyi, son cümle özetliyor herşeyi. teşekkürler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.