Ümitlenmek için sebeplerim var

Dünyada bazı şeylerin değişmesi, daha doğrusu ‘hatırlanması’ için bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdiğimden beri; her aktivist gibi, kâh umutlanıyorum, kâh kara bulutlardan bir şey göremez oluyorum.


Bir şeyleri değiştirmek için büyük - küçük fark etmez, harekete geçen, geçmeye hazır olan herkesin aktivist olduğunu söyleyebilirim herhalde. “Bu işte bir yanlışlık var” demek, bunu başkalarına anlatmak bile yeterli olabiliyor bazen. Büyük değişimler bir gecede olmuyor. Bir sabah uyandığımızda dünyanın başka türlü bir yer olduğunu görmeyeceğiz.


Ama değişimi görüyoruz. Ümidi görüyoruz. Geçtiğimiz hafta düzenlenen “Değişen Dünyada Değişen Doğumlar” sempozyumunda gördüm. Açılış konuşmasını yapan Sare Davutoğlu, mevcut doğum anlayışının kadına ve aslında tüm insanlığa nasıl zararlar verdiğinden, hatırlamamız gereken bilgeliğin çok da uzakta olmadığından dem vurdu konuşmasında. Ebeliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu hatırlattı ve ülkemizdeki sağlık sisteminin ebeler, doktorlar, kadınlar ve bebekler için henüz yeterli olmadığına da dikkat çekti. Konuyla ilgili haber şurada.


Konferans salonuna girebilmek için uğraştığım saatleri saymazsak, harika bir sempozyumdu. Başbakanın eşinin konuşmacı olarak katılacağı bir etkinlikte üst düzey güvenlik önlemleri var tabii. Buna bir de organizasyon şirketinin iletişim konusundaki beceriksizliği eklenince, “isminizi listede göremiyorum”la karşılaştım. Çok şükür insaf ettiler de girebildim içeriye sonradan. Bu bambaşka bir hikâye.


Ortamdaki “üst düzey güvenlik önlemleri” insanı ister istemez geriyor. Sürekli izleniyorsunuz, her yanda kulaklığına bir şeyler mırıldanan koyu renk kıyafetli insanlar var. Hem fiziksel hem manevi, arada tuhaf bir bariyer oluşuyor konuşmacıyla. Şöyle kahve molasında yanına gidip ‘ne güzel anlattınız’ deme şansın yok yani.


Buna rağmen, konu başlıklarıyla, söyledikleriyle hepimizi etkiledi Sare Hanım, biz de ayakta alkışladık. Bunları devlet erkânından birinin ağzından duymak da çok çok önemliydi. Özellikle doğuma ve anneliğe “annelik kariyerdir”, “sezaryenle doğum fıtratta yok”, “tecavüze uğrayan kadın ölsün, bebeği ölmesin” şeklinde söylemlerle yaklaşan siyasilerin olduğu bir ülkede önemliydi. 2013’te %48 olan sezaryen oranını düşürebilmek adına çalışmalar yapılan ve bugün bu oran %50’yi bulmuş olan bir ülkede önemliydi. Yapılan çalışmalar sadece kadınları korkuttu, doktorlara performans baskısı getirdi, ebelerin kafasını karıştırdı ama sezaryen oranları düşmedi. “Neyse,” dedik “en azından gerçeği söyleyebilecek, sesimizi duyurabilecek biri var aralarında…”


Sare Davutoğlu, ‘öncelikli olarak maksadımız sezaryen oranlarını düşürmek değil, olmamalı’ dedi. Çünkü kadına, aileye, bebeğe saygılı bir doğum anlayışını yaygınlaştırabilirseniz, pozitif bir doğum algısı oluşturabilirseniz doğum kendiliğinden normalleşecek zaten. Kadınlar doğumdan korkmadığında, korkutulmadığında, sezaryen oranları kendiliğinden düşecek.


Benim sesimi duyuracak kimsenin olmadığı, benim gibi sıkıntıları olan insanların (bilhassa kadınların) barajları aşıp meclislerde temsil edilemediği bir ülkede, o asla (amcanızın oğlunun bir şeyi milletvekili değilse tabii) ulaşamadığınız insanlardan birinin, tam da benim derdim olan bir şeyden samimiyetle bahsettiğini gördüğümde duygulanıyormuşum demek ki.


***


Sempozyum için Türkiye’ye gelen 76 yaşındaki dünyaca ünlü ebe Ina May Gaskin’e de sarılma fırsatım oldu o hafta. Bu muhteşem kadın doğumun doğasından bahsederken, bunun kutsal birşey olduğuna ikna edemeyeceği kimse olamaz herhalde diye düşünüyor insan.





Bugüne kadar yüzlerce doğum görmüş, bu işe başladığından beri doğuma gereksiz yere müdahale edilmediğinde kadınların ne kadar rahat, ne güzelliklerle doğurabildiğine yüzlerce kez şahit olmuş, pırıl pırıl enerjisi olan bir kadın. Deneyimleri, yazdıkları, anlattıkları hepimiz için çok önemli. Bu Cumartesi Damla Çeliktaban’ın Ina May ile yaptığı röportajda da okuyacağız bunları.


Şu anda hamile olan bir arkadaşım hala hangi yolu izlerse kendi istediği gibi, kendisine saygı duyulacak bir doğum deneyimi yaşayacağını tam bilemiyor olabilir. Bu kötü. Ama gidişatın iyi olduğuna bir kez daha ikna olduğum, ümitlendiğim bir hafta oldu bu.


Anlattıklarına tav olduk, başardıklarını da görürüz umarım. Başarabiliriz umarım. Çünkü aynı zamanda, doğum alanında değişmesi gereken çok şeyin olduğunu düşünen başka insanlarla da bir aradaydım. Hepimiz bir ucundan tutmak, bir şeyler yapmak istiyoruz. Şimdilik bir farkındalık oluştursak yeter diyoruz ama yolumuz uzun. Yolumuz açık.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.