“Akışına bırak bebeğim!”

“Yahu sen ne diyorsun allahaşkına! Akmıyor ki namussuz, bir yerinden dürtmek icap ediyor illa. Ya da bazen öyle kontrolsüz akıyor ki bıraksam maazallah parça pinçik olacağım…”


“İyi ama bak şu kuşa. Ne o? Martı galiba. Hah! O şimdi bilmiyor mu yani kanat çırpmazsa düşeceğini? Eyvallah. Ama bir düşün. Ne zaman kanat çırpacağını ve ne zaman süzüleceğini denizin rengi gibi biliyor. Şu neokorteks zımbırtısından onda da olsa demek ki bayağı enteresan, kafası karışık martılardan geçilmeyecekti ortalık. (Gelişkin neokorteksin mi var derdin var bir yerde.) Ne yapalım yani? Rasyonalizmi icat etmek suçsa suçluyuz gülüm…”


Eh karışıyor da tabii. Akıl bu. Yahu bırak karışsın! Evrende arada sırada karışmayan ne var sanki? Akışına bırakmayı biraz yanlış mı anladık biz nesilcenek? Bütün evren mücadele hali ile durma hali arasındaki denge üzerinde durmuyor mu? Dev bir yin-yang öküzünün iki boynuzu üzerinde değil mi dünya?


O zaman madem öyle, her şeyin ve herkesin sorunu, denge yitirildiği anda ortaya çıkıyor.


Buradan nihai cevaba ulaşamayacak olabiliriz (ve “42” deyip saygıyla eğilebiliriz de, bunu yapıp mevzuyu hemencik kapatacak bazı insanlar tanıyorum). Lakin nihai soruya birazcık da olsa yaklaşabiliriz birkaç minik soruyla:


Neyin dengesi bozuldu? Nerede dengeye ihtiyaç var şu an? Hangi dengesizlik bu soruna neden oluyor?


Bu bakış açısı eğer yeterli ısıda yeterince kaynatılıp uygun ölçüde demlenip güzelce süzülürse, nefis bir gönül ferahlığı olarak içinize yerleşebiliyor. Kaosun doğasını ve doğadaki güzelim kaosun muazzam dengesini biraz olsun kavrayabilir ve tedirgin horozlar gibi ötüp durmayı bırakabiliriz. Durmayı, dinlemeyi ve nefes alabilmeyi denediğimizde hiç beklemediğimiz şeyler olabilir ve bu mini-aydınlanmalar sayesinde yolculuğun daha ışıklı ve eğlenceli olmasını sağlayabiliriz.


Sıcak Ülkelerden Dönen Vahşi Sakatlar’da sürekli “Dünya insanları! Gevşeyin!” diye bağırıp duran bir papağan vardı.


Bugünlerde ara ara omzumuza konsa o papağan, ne iyi olur. Birbirimize selam, günaydın der gibi “Rahatla! Nefes al!” da desek keşke sık sık. Hatırlasak hep: Her şey olması gerektiği gibi, hatta sadece olduğu gibi olur!


Sen elinden geleni içinden geçeni yap ve sonra güzel bir nefes alıp dur. Böylece bak, gerçekten, her şey olur!

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.