Kadının Doğası : Ego'nun İşine Gelmeyen Dişi

Uyanışın temel bir parçası, uyanmamış seni tanımaktır; yani diğer bir deyişle, egonu. (1)


İnsanlık, artık dünyayı daha iyi ve yaşanılabilir bir yer haline getirmeye çalışırken nasıl da amacından saptığını ve çuvalladığını görebilir hale geldi; gezegenin düzeni için yapılanların doğasına nasıl da zarar verdiğini tehlikeli bir biçimde fark ederek hem de. Küresel ısınma, açlık, eşitsizlik gibi sonuçlar, tokat gibi her bireyin yüzüne birer birer, şiddetle çarpmaya başladı artık; kayıtsız kalmak mümkün değil.


Meselenin özünü anlayabilmek için, modern anlamda zamanın başladığı noktaya bakmak gerekiyor aslında. İsa'nın doğumuyla başlatılan zamana. Ve öncesine. Ve Kadın ile Erkek'in anlamlarının ve konumlarının önemine.


Anaerkil yaşayıştan Ataerkil düzene nasıl gelindiğini hiç merak ettiniz mi?


Bastırılan Tanrıça Miti


Kadının doğurganlığı ve doğası gereği kutsal kabul edildiği doğa tabanlı inanışlar erkek egosu tarafından bastırılmaya başladığından beri kadın, doğasından uzaklaştırılarak farklı rollere büründürüldü.


Kadın doğası savaşmaya, hükmetmeye, düzen kurmaya ve yönetmeye değil; doğurmaya, hayat vermeye, sürdürmeye müsaitti.


Tanrıçanın bir sürü adı ve rolü vardı. O bakireydi, gelindi, anaydı, fahişeydi, cadıydı ve idam eden yargıçtı; bunların hepsi girdap gibi dönüp onda birleşirdi. Aydan daha çok evresi vardı. Ayın karanlık yüzünü avucunun içi gibi bilirdi. Oralarda dolaşır dururdu. (2)

Ancak kadının bu özellikleri, erkek egosunun gerektirdikleri ile bağdaşmıyordu.

Tanrıça çok değişken ve oyunbaz olduğundan, doğal düzene olduğu kadar doğal kaosa da sevecenlikle baktığından, onun sıcak dişi sezgileri soğuk erkek mantığıyla genelde hiç geçinemediğinden, kızlarının rahimsel büyüleri, taa bilincin şafağından beri oğullarının penis gücüne gölge düşürdüğünden, dört bin yıl önce, göçebe İbranilerden oluşan bir kabilenin gücenik rahipleri ona karşı bir darbe yaptılar ve sonuç, Batı uygarlığı diye bildiğimiz şeyin büyük çoğunluğudur. (3)


Erkek egemen uygarlık yaygınlaşmaya başladığında, dişil kutsallığa inananlar bir bir bastırılmaya ve yok edilmeye başlandı. Ortaçağ'da cadılıkla suçlanarak diri diri yakılan kadınlar, ormanlarda dolaşıp şifalı bitkiler toplamaktan ve Tanrıça'ya olan inançlarını korumaktan başka suçu olmayan kadınlardı. Onların infazına karar veren Erkek egemenliğinin kaçırdığı bir nokta vardı, bu onun doğasıydı ve baskılanabilirdi, göz ardı edilebilirdi ama yok edilemezdi.


Bugünün Cadıları


Bugün yalnızca kadınlar değil, bütün insanlık; uygarlığın ve toplumsallığın geldiği noktadan rahatsız. 21. yüzyılın başında, insanlık artık zihninin köşelerine itilmiş olan gerçeğe olan özlemini inkar etmiyor.


Hiçbir çağ, bu çağın bildiği bunca şeyden daha çoğunu bilmedi, hiçbirinin her şeyi bilivermek ve ustaca aşılamak için bunca olanağı olmadı. Ne var ki hiçbir çağın asıl olan hakkındaki bilgisi, bizim çağımızdaki kadar az olmadı. (4)


Doğal yaşam alanlarımızın hızla azalıyor olması, elindekinin değerini kaybedince anlayan standart insan anlayışı gibi, artık herkesi rahatsız ediyor. Günümüz modern insanlarının çoğu, doğal hayata, kendi doğasına yöneliyor. 21 yüzyıldır – ve aslında elbette daha uzun zamandır - Ego'nun hüküm sürdüğü dünyanın halini gören ve bundan rahatsızlık duyan herkes, kendi egosuyla yüzleşme yolculuğuna başlıyor.

Zihinlerindeki arketipik ‘Tanrıça’yı inkar etmeyen kadınlar ve erkekler, bugün Ego temelli sisteme baş kaldırıyor, kendini yeniden gerçekleştirme yoluna gidiyor, sesini yükseltiyor.

Son 20 yılda kadın, kendi tanımıyla ilgili yanlış yorumlamaları bile düzelterek, kendi doğasına dönüş yapıyor. Feminist hareket, siyasete katılım, sosyal özgürlükler gibi belirtilerle kadın kısmını hareketlendiren yükseliş; doğaya ve doğala dönüş ile bütün insanlığı yerinden kaldırıyor.


Şimdiye kadar "tarihi bir hayalkırıklığı" olarak yorumlanabilecek gelişim, bugün küreselleşmenin de ve doğu-batı kutuplarının sivriliğinin törpülemesiyle umut verici bir yeniden-yolculuğa dönüşmüş durumda.

Modern insan içe dönmekten çekinmiyor artık.


Ne mutlu bize, biz kadınlara, ‘Tanrıça’yı tam göbeğinde hisseden kadınlara da çok iş düşüyor. Doğal alanlarla, doğallığın ta kendisiyle birlikte kadınlığı da ezmeyi ilahi görev bellemiş Ego’ya karşı duracak kadar cesuruz, biliyoruz.


Alıntılar:

(1) Eckhart Tolle , "A New Earth: Awakening Your Life's Purpose"

(2) (3) Tom Robbins, "Skinny Legs And All"

(4) Martin Heidegger


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.