İlişkiler ve ego!

Seninle yaşamak ne ki, seninle öldüm ben.


Ölüm, sonsuza dek seni yaşamaktı.




Bu yüzden, seni içime katarak, öldüm ben.


Eğer bütünleşmek ise bu, ve artık hiç ayrılmayacaksak, “Ben” i öldürdüm.


İlişkiler ile ilgili çok fazla problemler yaşanıyor. Ayrılanlar, barışanlar, aldatılanlar, intikam almak isteyenler, acı çekenler, unutamayanlar, hepsinden görüyoruz çevremizde.


Siz hangisine giriyorsunuz bilmiyorum ama hayatınızın bir döneminde mutlaka bir tanesini yaşamışsınızdır diye düşünüyorum.


İlişkilerde bu kadar acı çekilmesinin en önemli sebebi ego ile sevmekten kaynaklanıyor sanırım.


“Benim” olsun istiyoruz. Toplumsal koşullanmalar ile kalıp düşünerek, kendimizi o ilişkinin merkezinde görerek sevmeye çalışıyoruz. “Benim dediğim olsun, ben doğruyum” çatışmaları da bu şekilde başlıyor.


İlişkilerimizi egolarımızdan arınarak yaşamak ne şekilde yapılabilir?


Farkındalıkla, korkulardan arınmış ve özgürce nasıl sevilebilir?


Aslında birisini gerçek anlamda sevmeye başladığınızda, aşk geldiğinde, egonun da bunun içinde eriyip gitmesi gerekir. Ama egomuz buna izin vermemeye çalışacaktır. Çünkü yok olmak istemez.


Direnmeye başlarız, aşkın içinde eriyip yok olmak yerine, tahakküm arzumuz ortaya çıkar. “Ben iyisini bilirimler, senin şuyun eksikler, bu huyunu sevmiyorumlar”


Birbirine karışmak, kaynaşmak, sevgiyi koşula bağlamamak ne demek bilmiyoruz.


Neredeyse karne ile seviyoruz biz. “…… olursa, …… yaparsan, …… ya sahip olursan” se, sa ekleri bitmek bilmez.


Evlenmek için aradığımız kişilerin özellikleri, destan gibi uzar gider, sanki kendimiz dünya güzeliyiz.


Yanlış anlamalar içinde aşkı yaşamaya çalışır dururuz.


Sevginin, aşkın bir oluş olduğunu, unutarak, kalbimize onun dolmasına izin vermek yerine, aşkı bir zaaf olarak görüp, korkularımızı, kaygılarımızı, geçmiş düşüncelerimizi ve gelecek planlarımızı ve beklentilerimizi yerleştiririz.


Hep bir ölçü arayışı vardır. “Falancanın buyu var. Öteki şöyle yapmış. Beriki bunu almış. Seninki yetmez. Daha fazla istiyorum.”



İhtiyaçlar nedeni ile severiz, yalnız kalmama ihtiyacı, tek başına olma korkusu en büyük sebeplerimizden biridir, ilişkimizi sürdürmek için. Alışkanlıklarımız diğer bir önemli sebeptir. Adına da sevgi deriz.


Aşk insanın canını yakmaz. Canınız yanıyorsa, sizin canınızı yakan başka bir şeydir.


Aşkta korku yoktur, korku sizi geriletir, olumsuzdur, aşk geliştirir, enerji verir, sonsuzdur.


Sevdik mi hemen karşı tarafı özgürleşmekten alıkoymaya başlarız. Birlikte kısırlaşmaya başlarız. Oysa aşk, sınırsızdır, karşındakini atıllaştırdıkça, sen de, sevgin de atıllaşır. Enerjisi gittikçe söner. Kısır insanlar bir şey üretemez. Biz o zenginleştikçe kaybedeceğimizden korkarız o yüzden özgürleşsin, zenginleşsin istemeyiz, bastırırız.


Kendini onun içinde yok edip, birlikte aşk içinde eriyip, yeniden doğabilmek. Tekrar tekrar.


Hakikatle sevebilmek, yalan, gizlilik, kaygılar, korkuların gölgesi ile değil.


Ve böylesine sevebilmek bizim içimizde olan bir şeydir. Sonradan öğrendiğimiz sevgiye dair öğretiler, ancak ona gölge düşürür.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.