Örf ve adetlerimiz

Örf ve adetlerimizin tanımına baktığımızda, “geçmişten günümüze kadar gelen, toplum içinde benimsenmiş, kabul görmüş yazılı olmayan kurallar” şeklinde bir tanım karşımıza çıkar.


İnsan doğduğu andan itibaren bu kurallar silsilesi ile karşılaşır. Bu kurallar yaşanan aileye, çevreye, ülkeye, şehre, toplum yapısına göre değişiklikler gösterir.


Dini ve ahlaki öğeler de bu kuralların içinde yer alır. Her toplum kendi örf ve adetlerini sürdürmek konusunda çaba gösterir ve eğitim yolu ile çocuklarına aktarır. Hemen hemen her anne babanın “örf ve adetlere uygun” çocuk yetiştirmek gibi bir ideali vardır.


Örf ve adetleri ikiye ayırarak incelemek istiyorum.


Bunlardan birincisi, evrensel değerler olarak da adlandırabileceğimiz, manevi değerler, ikincisi ise, daha çok ahlaki ve dini kuralları içeren, toplum yapısına göre değişiklik gösteren değerler diyebiliriz.


Başkasının hakkına saygı göstermek, hoşgörülü olmak, misafirperver olmak, karşısındaki kişiyi dinlemek, teşekkür etmek, günaydın demek, hatır sormak, vicdan, kendinin ve çevrenin temizliğine dikkat etmek, zarar vermemek, kendini sevmek ve kendine saygı göstermek gibi değerler dünyanın her yerinde evrensel olarak benimsenmiş ve insanlığın ileriye gitmesi için son derece önem arz eden ve bireyin gelişimi için de aynı şekilde önemli olan değerlerimizdir.


Ancak burada ikinci tip değerleri incelemeden önce “örf ve adetler her zaman, bireyin ve toplumun gelişimine olumlu yönde hizmet eder mi?” sorusunun sorulması gerektiğini düşünüyorum.


“Töre cinayetleri, kan davası,

Evlenme yaşına gelmemiş çocukların, adetler gereği evlendirilmeleri,

Başlık parası,

Evlendiği gecenin sabahında, kanlı çarşafın asılması,

Bekaret ve namus cinayetleri,

Adet (menstruasyon) görmeye başlayan kızlara tokat atılması,

Görücü usulü ile hiç tanımadığı bir insan ile evlendirilme,

Kocası öldüğünde onun kardeşi ile evlendirilme,

Çocuklarına ve eşine büyüklerinin (kendi ebeveynlerinin) yanında sevgi gösterememe…”


Bunun gibi, şu an aklıma gelmeyen ama çoğaltılabilecek pek çok örf ve adetin, ahlaki ve dini öğelerle ve içinde yaşanılan topluma göre değişken olarak oluşturulduğunu düşündüğümüzde, “örf ve adetlere bağlı olmayı bir erdem kabul etmenin” ne derece doğru olduğunu sorgulamak gerektiğini düşünüyorum.


Toplum tarafından yapılan kodlamalar her zaman doğru mudur?


Otomatikleşmiş davranışlarımızı, tabularımız çerçevesinden değil de, başka bir pencereden bakarak incelediğimizde, acaba karşımıza neler çıkar?


Değerleri “kutsal” görmek, onları sorgulamamaya neden olur. Tıpkı aile kutsaldır deyip, aile içi şiddetin üstünü örtmek gibi. “Kocandır döver de sever de, bir kereden bir şey olmaz”


Aldatılan kadın evde kocasının dönmesini bekler, çünkü “Erkektir aldatır.”


Böyle öğütleniriz toplum tarafından, en çağdaş ailelerde bile.


Eşcinseller kötüdür, onlara her türlü hakareti yapabilirsiniz, küfür sallayabilirsiniz, çünkü lanetlenmişlerdir, size direk olarak hiçbir kötülük yapmadıkları halde, sırf var oldukları için onlara her türlü eziyet ve hakareti yapmakta kendinizi haklı bulursunuz, onurlarını çiğnersiniz, çünkü örflerimize göre, eşcinsellik kötüdür.


Fahişelere kötü davranırsınız, çünkü onlar ahlaksızdır, örflerimiz kabul etmez. Ama birileri fahişelerle birlikte olur ve onlar günahsızdır.


Sizden farklı olan herkesi her düşünceyi dışlarsınız, çünkü onlar örf ve adetlere uygun klasik düşünceler sergilemezler, dolayısıyla kötüdürler.


Ateistler, sizin dininizin dışında başka bir dine mensup olanlar, başka bir kültürden gelenler, hepsini dışlarsınız, ötekileştirirsiniz, adetler pek çok şeye izin vermez, pek çok seven sadece mezhep ayrılığı yüzünden kavuşamaz.


Pek çok adetin kökü dine dayandırılsa da, gerçekte dinde böyle şeylerin yeri yoktur.


Tercihimi sorarsanız örf ve adetlere uygun davranmak ve o şekilde çocuk yetiştirmek istemem. Yani sorgulamadığım, içsel süzgecimden geçirmediğim, sadece bana dayatılıp küçükken “öyle” öğrendiğim ve “mecburen, dışlanmamak için” yaptığım kuralların hayatımda yeri olmasını istemem.


Evrensel değerlere ve vicdana sahip, toplumlarda ikiyüzlü hale gelmiş ahlak kavramından uzak, hiç kimseyi dışlamayan ve olduğu gibi kabul eden, adalet duygusu gelişmiş, farkındalık sahibi bir birey olabilmeyi tercih ederim.


Ve eminim ki bu şekilde yetişen çocuklar, dünyaya daha çok sevgi ve saygı vereceklerdir.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sallamışsın ben bu örf ve adetlerini hiç duymadım.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.