Yeniçağ yeni enerji


Elindeki kâğıda AÇIM diye yazıp, yolun kenarında bekleyen çocuk,

Kâğıt mendili uzatıp LÜTFEN YARDIM ET ANNECİĞİM, diyen yaşlı teyze,

Otobüslerin içinde, yorgun gözlerle ayakta durmaya çalışan insanlar,

Çiçek satmaya çalışan çocuklar,

Para isteyen, saçı başı birbirine karışmış meczup,

Çöpleri karıştıran, bu devirde açlıktan ölen, soğuktan donan insanlar,

Çürük binalarda hayatı tehlike altında yaşayanlar,

Sosyal güvencesi olmayan bir sürü insan,


Ve diğerleri...


Hiç huzurlu değilim arabamla giderken yollarda sizleri gördüğümde. “İyi ki bir şeylere sahibim” diyemiyorum hiç. Hatta sahip olduklarım da batmaya başlıyor. Ve şu bakış açısına da sinir oluyorum; kendimden kötülere bakarak, sahip olduklarımla mutlu olmak…


Benim içim paramparça,


Arabesk olsun diye yazmıyorum…


Gerçekleri kimse duymak istemez, ama şu fakirin gözü hep gerçekleri görmeye odaklanmış, sizlere de başka şeyler yazamıyor…


Bu bizim yarattığımız DÜNYA. Tanrı’nın değil. Bir de Tanrı’ yı suçlarız adaletsiz olduğu için. Herkesin şartlarını eşit yaratmadığı için. Ayrıcalıklı insanlar grubu yarattı sanırız. Kaderimize küseriz.


Adaletin bu mu dünya?


Bu dünya düzenini kendimizden bağımsız bir şeymiş gibi suçlamak kolay olanı sanırım. Sorumluluk üstlenmemek, olan biteni kendi dışında bir süreç gibi görmek…


“Ben ne yapabilirim ki?” diye düşünmek…


Oysa tüm olan biteni, şikâyet ettiğimiz her şeyi, bu düzeni biz yaptık. Mimarı biziz. Tanrı, bir yerlerde açlıktan insanlar ölürken, bir diğerlerinin kara paralarını bir güzel aklayarak, midelerinin şişirdikleri bir sistem yaratmadı.


Olan biten her şey bize aslında çok şey anlatıyor.


Görmek istemiyoruz. İnsanlar gerçeklerden hoşlanmıyor…


Yeni bir çağa girdiğimiz konuşuluyor. Sizler de duyuyorsunuz. Umarım bunu yılbaşı kutlaması gibi algılamayız. Her yeni yıla girerken, yaşasın yeni yıl deyip, bir sürü iyi dileklerde bulunup, bir geceliğine bir sürü kararlar alıp, ertesi gün eski hayatımıza döndüğümüz o yılbaşı geceleri gibi olmaz umarım.


Bu çağ, bilinçlerimizde yeni yeni farkındalıklar yaratmalı. Büyük bir dönüşümün içinde olduğumuzu hissediyorum. Ama bu gökten birilerinin gelip bizi dönüştürmesini bekleyerek olmayacak bunu da biliyorum.


Olan biteni fark ederek işe başlayacağız.


İnsanın mutlu ve özgür bir dünya yaratabilmesinin tek yolu, bilincini yükseltmesi ile alakalıdır. Yüksek teknolojiye ulaşması, bilim alanında ilerlemesi yetmez.


Düşük bilinçli insan, kalıplar, gelenek, görenekler, katı ve olumsuz düşünce yapısı, ego, kendisinden başkasını ötekileştiren, ayrımcı, güç kullanmayı seven, korku ve güvenlik duyguları ile aslında kolayca yönetilebilen bir yapı içindedir.


Yüksek bilinçli insan, hiçbir kalıbın onu yönetmesine izin vermez, karşılıklı destek ve sevgiye inanır, sezgisel düşünmeye önem verir, ayrımcılık yapmaz, hoşgörü içindedir, görüşlerini zorla dikte etmeye çalışmaz, iç görüsü ve empatisi yüksektir. Korkmaz, evrenin işleyişine güvenir. Onarıcı ve yapıcıdır.


Şimdi uzaydan birilerinin gelip bizi yüksek bilinçli canlılar haline getirmesini beklemeyelim. Önce kendimizi bu bilinç seviyesine çıkarmak için uğraşalım. Sonra da etrafımız için çaba gösterelim.


Bir hareket başlatalım. Her gün kendimizin ve dünyamızın bilinç seviyesini yükseltecek bir şey yapalım.


Kıyam “uyanmak” demektir.


Uyanalım, uyandıralım…


Yeniçağa bu şekilde gireceğiz sanırım…


KOŞULSUZ SEVGİ, DÜNYAMIZI GERÇEKTEN CENNETE ÇEVİRECEK ENERJİDİR.


VE BUNU YAŞAMAK, YAYMAK İSTEYEN HERKESE YARDIM ELİ UZATILACAKTIR.


YETERKİ BİZ ADIM ATALIM…


Bana dünyayı “sevgi ile düzeltebileceğini zanneden bir hayalperest” gözü ile bakabilirsiniz, unutmayın ki dünya bir avuç hayalperestin sayesinde, ayakta duruyor…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.