Neden kafamızı ekranlardan kaldıramıyoruz*

BU zamana kadar hep çocukları ekranlardan uzak tutmayı, TV başında, tablet başında vakit geçirmelerini sınırlandırmayı ve ebeveyn olarak bu konudaki sorumluluklarımızı yazıp çizdik. Bence artık bu konuda hiçbir kelime etmeye hakkımız yok. Biz yetişkinler akıllı telefonlarımızla ve öteki ekranlarla olan ilişkimizin suyunu çıkardık. Merhemimiz olsa kendimize süreceğiz ve bu hal değişmeden de çocukları filan sınırlandıramayız bana kalırsa...


Üç-beş kişi bir araya geldiğimizde yaptığımız ilk iş telefonlarımızı çıkarıp gözün göreceği, elin dokunabileceği bir yere yerleştirmek oluyor. Girdiğimiz en derin muhabbet, bu telefonlardan birinden gelen bir bip sesine kadar sürüyor, çocuklarımız kucağımıza tırmanırken tek elle hâlâ Instagram’da bir şeyler beğenmeye çalışıyoruz; sabah uyanıp ilk iş, gece yatmadan son işimiz hep telefonumuzla oluyor... İçime fenalık geldi, gerçekten. Çok özledim insanlarla iletişemediğimiz (ya da sadece yüz yüze görüştüğümüz) zamanları.


Sosyal psikolog Adam Alter, İngilizce’de yeni yayınlanan “Irresistible: The Rise of Addictive Technology and The Bussiness of Keeping us Hooked” isimli kitabında modern dijital ürünler dediği telefon, tablet, PC, video oyunu vs. gibi teknolojik aletlerle olan ilişkimizin kelimenin tam manasıyla bir bağımlılığa dönüştüğünü anlatıyor. New York Üniversitesi’nde psikoloji ve pazarlama konusunda araştırmalar yapan Alter’e göre bağımlılık kavramı, eskiden yalnızca vücuda alınan kimyasal maddelerle sınırlıyken şimdi artık teknolojiyle olan ilişkimiz de “davranışsal bağımlılık” adı altında inceleniyor.


Alter bağımlılığı, “Kısa sürede zevk alacağımız fakat uzun sürede bize zararı olacak şeyi yapmayı ısrarla sürdürmek” olarak tanımlıyor. Kitabı için 45 gün boyunca bir video oyununun başından kalkmayan bir gençle de görüştüğünü belirten Alter, yetişkinlerin yarısından fazlasının telefonlarını uyurken de yanlarında tuttuklarını; birçok kişinin de gece uyanıp e-mail kontrol ettiğini söylüyor.


TEKNOLOJİ GİRMEYEN OKUL


Diğer hepsi bir yana, benim en büyük sıkıntım WhatsApp ile... WhatsApp’ın varlığı sanki benim 24 saat boyunca herkesin, her derdine, her istenen an yetişmem/cevap vermem gereğini doğuruyor. Telefon açmaya, mail atmaya ya da SMS’e üşenen herkes WhatsApp vasıtasıyla talep halinde; aklına bir konu düşen hemen bir grup kuruyor... Ortaokul arkadaşları, apartman komşuları, sınıf velileri, hafta sonu kursu grubu filan derken çılgın bir sohbet ortamı içinde buluyor insan kendini; sabahtan öğlene biriken 387 mesajı okusam bir türlü, okumasam bir türlü...


Ben artık yakınlarıma benimle olan iletişimlerini ya telefonda sesli bir şekilde ya da yüz yüze yapmaları gerektiğini söylüyorum. Çünkü kafam almıyor. Mailleri unutuyor, WA mesajlarını algılayamıyor, SMS’leri ise gözden kaçırıyorum. Sistemim telefondan gelen yazılı bilgiyi kabul etmiyor artık...


(FOMO kavramı (Fear of missing out-Bir şeyleri kaçırmaktan, geride kalmaktan korkmak) yerini DOMO’ya (Desire of missing outBir şeyleri kaçırma isteğine) bırakıyormuş... İşte bunu anlayabiliyorum...)


Bize dijital göçmenler diyorlar ya, haklılar... Dijital dünyadan göçüp gidesim var. Ne hayatımın tüm detaylarını görünür etmek istiyorum, ne de eski bir arkadaşımın doğum gününde “İyi ki doğdun” yazan 127. kişi olmak onun duvarına. Daha somut (yanaktan öpmek gibi), daha sakin, daha içten (bir şeyi anlatırken sesimin titremesi gibi), daha geleneksel (sabah kahvesi içmek gibi) bir yöntemle yaşayıp gitmek istiyorum.


Fazla talepkâr geliyor bana telefonum, iş zamanı dışında işle ilgili aranmaktan, oğlumla puzzle yaparken dit, dit, dit susmak bilmeyen bildirimlerden, o uygulama, bu uygulama bitmek bilmeden bana bir şeyler bildirmelerinden çok yoruluyorum. Eğitimpedia’da bir türlü en çok okunanlardan inmeyen “Silikon Vadisi Yöneticilerinin Çocukları Neden Teknoloji Girmeyen Bir Okula Gidiyor?” tadında yaşamak istiyorum hayatı.


Sırası gelmişken; sizce Silikon Vadisi yöneticilerinin çocukları neden teknoloji girmeyen bir okula gidiyorlar?



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ve ne acı ki bu yazdığınız yazıyı o kaçındığımız ekrandan okuyabilmek bu bir paradoks değilde nedir!!!
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.