Hayal gücü ve oyuncak TERS ORANTISI…

Çok fazla oyuncak almıştım. Uzay'ın ilk doğduğu sene. Sanki aldığım her oyuncak onu biraz daha geliştirecek, biraz da bir şey yapacak zannediyordum... Sonra bir kitap okudum. Kim John Payne ve Lisa M. Ross tarafından yazılan "Daha Sade Bir Hayat" her şeyin daha fazlasının çocukların hayatını nasıl da zorlaştırdığını; "kâfi" olanla yaşamanın hayatlarımızı daha da zenginleştireceğini anlatan bir kitap... Payne ve Ross kısaca şöyle diyorlar: Azı karar çoğu zarar!

Kitaplar ne derse inanan bir insanım ya bu kitaptan sonra evdeki oyuncakların %80'ini eledim... İlk olarak da düğmesine basınca ses çıkaran, ışık yayan, komplike oyuncakları torbalara doldurup attım... (Çocuk gelişimi kuramcılarına göre bu cins oyuncaklar çocukları aktif olmaya değil yalnızca izlemeye davet ettiği için yararsızlar.) Başkalarına verdim, çöpe attım... Geriye sadece birkaç basit oyuncak bıraktım. Boyalar, minik figürler, tahta bloklar, Legolar, birkaç araba, toplar... Hem Uzay'ın odası hem ben rahatladık.

İçimizdeki "anne- baba hayvanının" çocuğun iyiliği için daha fazlasını sunma eğiliminin aslında çocuğumuza iyilik değil kötülük olduğunu düşünmek bizim için zor... Ne de olsa biz yetişkinler daha fazla mutluluğun, hep daha fazlasına sahip olmaktan geçtiğine inandık... Yanılmışız! Oyuncak yığınları çoğalırken çocuğun dikkatinin her yeni gelen oyuncakla bölündüğünden bahsediliyor kitapta... Yetişkin düşüncesinin aksine, sonsuz seçeneğin çocuğun hayal gücünü çalıştırmaya değil onu strese sokmaya sebep olacağı ifade ediliyor.



Üç çivi bir kerpeten



Son zamanlarda bu sadeleştirme operasyonuyla iyi bir şey yaptığımın iki kanıtını gördüm oğlumda. Birincisi: Aylardır aynı oyuncakla oynuyor. Çok eskiden aldığım minik hayvan figürleri Uzay'ın en favori oyuncağı. Gün içinde eline bir zebra, bir gergedan ya da zürafa alıp yanıma geliyor. "Anne sen şimdi zebra ol, ormanda gez sonra da bu gergedana rastla" diye bana anlatıyor ve beraber oynuyoruz. Onlarca öykü yazıyor bu minik figürlerle...



Dahası onlara bile ihtiyacının olmadığını gördüm. Geçen hafta dedesinin evinden onu almaya gittiğimde üç çivi ve bir kerpeten ile oynuyordu. Çivilerin üçü de farklı boylarda. Onları anne, baba, çocuk yapmış yine "ormanda" gezdiriyor sonra kerpeten (kartal) uçarak gelip onlardan birini yakalıyor diğerleri de yakalananı kurtarıyorlar... İşte ben buna hayal gücü derim!



Az kitap



Sadelik kuralı kitaplar için de geçerli. Ne kadar çok kitabı olursa o kadar okuma merakı olur diye düşündüm hep ve 2 sene içinde Uzay'ın birçok yetişkinin sahip olmadığı miktarda kitabı oldu... Ne zaman kendim için kitapçıya gitsem ona da bir iki tane alarak döndüm eve... Çocuk gelişim uzmanı ve Waldorf eğitmeni olan Kim Payne çocukların çok sayıda kitap okumaktan değil aynı kitabı defalarca okumaktan zevk aldıklarını hatırlatıyor bize... Tekrarın çocuk için ilişki kurmanın ve bununla ilgili deneyimi derinleştirmenin bir yöntemi olduğunu 8 yaşından ufak bir çocuğun ulaşabileceği kitap sayısının 2-3'ü geçmesinin gerekli olmadığını açıklıyor... Bu konuda sadeleşmeyi başaramadık lakin şimdiye kadar aldığım kitaplar Uzay'a 8 yaşına kadar yetecek bana kalırsa.



Giysileri sadeleştir giyinme savaşı bitsin


Seçenek azaltmak birçok ailenin günlük giyin-soyun krizlerinde de etkili bir yöntem... Çocuğun dolabındaki giysiler sadece ona tam uyanlardan ve mevsime göre olanlardan oluşursa böylece onu giymem bunu giyerim kavgası son bulabilir. Çocukların 3 yaşından itibaren kendi kendilerine giyinebilecekleri göz önüne alınırsa, giysilerde sadeleşme yoluyla birçok kişiden duyduğum kışın yazlık-yazın kışlık giyinmek için kendini parçalama sorunu çözülecek.



Hem cüzdanımız hem sinirlerimiz hem de çocuğumuzun gelişimi için sadeleşme çok daha kolay; çünkü: "Üreticisi ne vaat ederse etsin hiçbir oyuncak çocuğunuzu daha yaratıcı, daha uyumlu veya daha zeki yapmayacak". Asıl yapmamız gereken ona hayal gücünü kullanması için sade bir ortam ve yeterince zaman vermek...



Çocuk ya da patates



"Eğer çocuktaki hayal gücünün kökünü kazıyabilirseniz, o çocuk büyüyünce bir patates olur" der Ursula Le Guin; bilimkurgu ve fantezinin yaşayan en verimli, en sevilen yazarlarından biri... Şöyle devam eder: "...ama hayal gücü reddedilirse, hor görülürse şekilsizleşir. En iyi ihtimalle benmerkezci bir düş kurma; en kötüsü de kendi yalanına inanmaya dönüşebilir...”

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.