Tatlı Hayat için bu hafta bir balık tezgâhı yaptım. Palamut ilk tercihimdi ama deniz levreğini de es geçemedim. Milli balığımız hamsi de çok güzel gözüktü. Balık sofrası karidessiz olmaz. Hazır balığımız bol, çeşidimiz de bol olsun.

İstanbul’da hayat gitgide zorlaşıyor. Geçen gün gönülden Egeli olan kızım Ece, maaile Urla’ya taşınmamız gerektiğini söyledi. Bol balık, güneş, deniz, zeytin, şarap...

Misafirperverliğin, farkındalığın, çevreye saygının, yerel üretimin ve yavaş yemek yemenin ön planda olduğu “slow city” zihniyetine yakın bir yaşam olurdu muhtemelen. Hoş biz kalabalıklığımızla ve hareketliliğimizle gittiğimiz yeri şaşırtır mıydık bilemem. İstanbul bir taraftan da seyrine doyulmayan güzellikleri olan bir şehir. Bırakıp gidemeyeceğimiz kesin. Çok şükür son dönemde umut veren iki gelişme var; henüz bebek olsa da metro ve balık. Metro varken çoğu zaman otomobille yola koyulmak çılgınlık. Zaten siz de muhtemelen dikkat etmişsinizdir; buluşulan lokaller, restoranlar artık hep metro yakınlarında oluyor. Bir nevi dışarıda ne yenileceğini (özellikle öğle yemekleri için) metro belirliyor. İkinci güzellik balığa gelince; işte o bu haftanın mutlu konusu...

Babamın çocuklarıma kalmayacağını düşündüğü pek çok Marmara Denizi balığı hâlâ sofralarımıza geldiğine göre bir dönemki kara senaryoları artık unutmalıyız. Denizlerin temizlenmesi konusunda bir bilinç oluştuğu kesin. Palamut öyle bol ki; kirlilik nedeniyle yıllardır deniz ve göllerde ağ kafeslerde, karada havuzlarda yetiştirilen balıklar pek çok balıkçının tezgâhında görülmüyor bu aralar. Taze taze denizden çıkanı varken kimsenin eli onlara gitmiyor. İşte bu sene her anlamıyla balığın mutlu senesi. Balıkçı tezgâhlarının önünden geçtikçe Marmara Denizi’nden bir gün yine bol bol torik ve uskumru da çıkacağını hayal ediyorum.

Soslu Palamut tarifi için tıklayınız!

Levrek Rulo tarifi için tıklayınız!

Fırında Karides tarifi için tıklayınız!

Balık Köftesi tarifi için tıklayınız!

Hamsili Pilav tarifi için tıklayınız!