Türk yemekleri geleneksel tadını koruyarak nasıl modernleşebilir? Dünya mutfakları arasında nasıl güçlü bir yer edinebilir? Yeditepe Üniversitesi Gastronomi Bölümü öğrencileri ile bu sorulara yanıt aradık.


Yıllar önce “Buda size yemeğe gelse’’ diye bir kitap okumuştum. Kurulan sofraların hem bedeni hem de ruhu okşaması gerektiğini anlatıyordu. Geçen yıllar içinde çok beklesem de Buda bize yemeğe gelmedi ama geçtiğimiz hafta sürpriz bir konuğum vardı: Mr. Gurme... “Serdar Turgut size yemeğe gelse” ne yaparsınız bilmem ama ben “Heyecanlanmadım” desem yalan olur.


Habertürk’ün üçüncü bölümü dün yayınlanan “yemek kültürü” programı Mr. Gurme mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Hiç denk gelmediyseniz ve yemeğin entelektüel bir faaliyet olduğuna inananlardansanız, cumartesi günleri saat 17.15’te yayınlanan bu programı kaçırmayın. Mr. Gurme’nin beni sebeb-i ziyareti “Türk yemekleri” hakkında sohbet etmekmiş.


Keyifli sohbet sonrası “Korktuğum başıma gelmedi, hiç muziplik yapmadınız” dediğimde “Biz bu yemek işini ekip olarak çok ciddiye aldık” dedi. Ara ara gündem olan, hatta polemik haline gelen “Türk mutfağı bir marka mıdır” sorusu Mr. Gurme ile olan sohbetimizin de ana temasıydı. Pek çoğumuz gibi bu çok önemli mutfağın hak ettiği yerde olmadığı konusunda hem fikir olduk. Türk yemekleri geleneksel tadını koruyarak nasıl modernleşebilir? Dünya mutfakları arasında nasıl güçlü bir yer edinebilir?


Bu sorulara umut dolu bir cevabım var: Eğitimli gençlik. Yeditepe, Okan, Özyeğin, Ankara Gazi gibi üniversitelerin gastronomi bölümlerinde çok değerli çalışmalar yapılıyor, eğitim mutlaka meyvesini verecek. Mr. Gurme’ye cevabımın arkasında durmak için ben de işi ciddiye aldım ve başladığım cümleyi bitirmek niyetiyle Yeditepe Üniversitesi’nin yolunu tuttum. İşte bundan sonra okuyacaklarınız Türk mutfağının ve gastronomi dünyasının aydınlık yüzünü takdimimdir.


Kuru fasulye dünya arenasına nasıl çıkacak?

Bölümün sevilen hocalarından gıda mühendisi Sibel Özilgen’in davetlisi olarak üniversitenin Yeditepe Sofrası isimli restoranında, “food and media” dersinin özellikle Türk mutfağına ilgisi olan öğrencilerden Nurdan Uslu, Dilek Çiftçi, Batu Başaran, Nurece Yılmazel ve Aslıhan İskender’le öğle yemeğinde buluşuyoruz. Konumuz Türk yemeklerinin geleceği. Şimdiden çok önemli çalışmaları var. Dilek ve Nurece’nin patent başvurusunda ilk aşamayı geçen, eğitmenlerinin eşliğinde ve üniversitenin desteğiyle geliştirdikleri protein değeri yüksek glutensiz tarhana çalışması takdire değer. Seçtikleri ürünün geleneksel olması da aslında vermeye çalıştıkları mesajı gayet iyi anlatıyor.


Çok keyif aldığım ve bilgilendiğim bu öğle yemeği sonrası, mutfağımız için hayal ettiğimiz yol şu oldu: Türk mutfağının en büyük eksikliği füzyon mutfağının yaratılamamış olması. Bilinçli nesil bunu yaparak, dünya mutfakları arasında parlayan bir gastronomik değer yaratacak. Ve son söz yine Mr. Gurme’ye, kuru fasulyenin dünya mutfakları arenasına çıkışıyla ilgili kaygılarını gidermek isterim. Batu çoktan bulmuş formülü: Vurucu nokta; kuru fasulyeye çemen ve deniz tarağı eşlik ediyor. Buna şapka çıkarıyorum...


Missing converter: #haber#1013008#Çilekli milföy pastası tarifi için lütfen tıklayınız...#
Missing converter: #haber#1013009#Kalavasas tarifi için lütfen tıklayınız...#
Missing converter: #haber#1013010#Ispanak cipsi tarifi için lütfen tıklayınız...#

Haber: Selin Kutucular



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.