Emilia Romagna bölgesi; iyi korunmuş şehir merkezi, canlı gündelik hayatı ve baş döndüren mutfağıyla İtalya’yı kalbinden vuracağınız bir coğrafya. Bölgenin başkenti Bologna ise Avrupa’nın en önemli Ortaçağ şehirlerinden biri. Çevresini saran Floransa, Parma, Ferrera, Modena, Piacenza, Ravenna, Forli, Reggio Emilia gibi diğer önemli yerleşimler sayesinde, daha büyük keşifler için fazlasıyla ilham verici. Genç nüfusu sayesinde çevrede, Avrupa şehirlerinde nadir rastlanacak türden bir hareketlilik hâkim.




Aynı zamanda Avrupa’nın en iyi korunmuş şehir merkezlerinden birine sahip. Zengin tarihi, görkemli yapıları, hayran bırakan doğasıyla olduğu kadar 24 saat canlı gündelik hayatı, üniversitesi ve baş döndüren mutfağıyla da keşfedilmeye değer. Bu şehir büyüleyici meydanlarından dar sokaklarına kadar etkileyici ortaçağ izleriyle dolu. Kente ilk bakış için rotanız San Luka Bazilikası olmalı; çünkü burasıBologna’nın en yüksek noktası. Yaklaşık 8 kilometrelik kemerli bir arkı yürüyerek ya da dolmuşla ulaşabileceğiniz bu noktada şehrin tüm görkemi gözlerinizin önüne seriliyor.



Hayranlık uyandıran meydanlar

San Luka’dan sonra şehrin merkezinde başlayan yürüyüşünüz, hayranlık uyandıran meydanlarla sık sık bölünebilir. İçlerinde en ünlüsü ise Maggiore Meydanı; ki şehrin kalbi de burada atar, kentteki tüm yollar burada kesişir, nefes almak veya kahvelerini yudumlarken derin sohbetlere dalmak isteyenlerin buluşma noktasıdır. Meydanda yaz boyu gerçekleştirilen film gösterimleri ve konserler ise ortalığı iyice hareketlendirir.




Maggiore Meydanı’nın simgesi ise San Petronio Bazilikası. Yapımına 1390 yılında başlanan ve dünyadaki en büyük beşinci katedral olan bu yapının ana girişinde 15. yüzyıl sanatçısı Jacopo della Quercia’nın etkileyici yarı kabartma eserlerinden bir koleksiyona rastlıyorsunuz. Cappella dei Re Magi’de ise İtalya’nın en eski orgu, Dante’nin İlahi Komedya’sından sahneleri resmeden freskler ve devasa bir güneş saati yer alıyor.





“Kızıl şehir"

Bologna, tarihi yapılarla dolu bir şehir. Şehrin önemli simgeleri arasında, meşhur Neptün Meydanı’ndaki Neptün Çeşmesi bulunuyor. Tomasso Lauretti tarafından 1563’te yapılan çeşme kentin bir başka buluşma yeri. 1563-1566 yılları arasında yapılan bu heybetli çeşme, Papa’nın gücünün simgesi olarak inşa edilmiş. Alt tarafındaki küçük meleklerse o dönemde keşfedilmiş dört farklı nehri simgeliyor: Ganj, Nil, Amazon ve Tuna. Şehrin tarihi mirası o denli yoğun ki bir yapıdan diğerine geçmek kaçınılmaz. Mesela bir diğer simge olan “İkiz Kuleler”e (Le Due Torri) gözünüz mutlaka takılacaktır.




Porta Ravegnana Meydanı’nda yer alan iki kuleden yüksek olanı Asinelli Kulesi 1109-1119 yılları arasında inşa edilmiş. 97.20 metre yüksekliğinde ve 498 basamakla çıkılıyor. Hemen hemen aynı tarihlerde inşa edilen diğer kule Garisenda ise 47 metre boyunda. Bitmek bilmeyen 498 basamağı aşıp tepeye ulaşanlar kızıl bir kentle karşılaşıyor ve kendini Bologna’nın merkezinde, tüm yolların kesiştiği o noktada buluyor. Burası aynı zamanda Dante, Erasmus ve Kopernik’i yetiştiren Avrupa’nın en eski üniversitesine ev sahipliği yapıyor. Bu efsane üniversite, bugün Bologna’nın her yerine yayılmış 100 bin kişilik kocaman bir şehir gibi.





Festival zamanı

Bologna bir kültür-sanat ve festival şehri. Özellikle Bologna Festivali, kentteki bütün salonlarda ekim ayının sonuna kadar süren bir dizi etkinlikle kaliteli bir klasik müzik seçkisi sunuyor. Eylül ise bu festivalin en canlı olduğu ay. LA GRASSA! Bologna mutfağı gerçekten keşfedilmeye değer. Zira kente boşuna La Grassa (‘yağ/şişman’) dememişler... En iyi İtalyan yemeklerini sunan kocaman ve lüks restoranlardan başlayıp aileler tarafından işletilen zarif trattoria’lara uzanan yelpazeden bir seçim yapmakta zorlanabilirsiniz. Lazanya, tortelloni brodo (et suyu) ve tagliatelle al ragù (et sosu) gibi bütün Bolonez klasikleri listenizde olsun.





Bolonga'nın yerel dükkanları

daki gurme turuma Simoni Şarküteri’nin sahibi Davide’le tanışarak başlamıştım. Simoni’nin bulunduğu Via Drapperie’de yan yana dizilmiş şarküteri ve manavlar adeta Emillia Romagna mutfağının zenginliğini sergiliyor. 1860’tan beri açık olan Campora, Piazza Maggiore Meydanı’nda yer alıyor. Burada özel yapım şemsiyeler bulacaksınız. Pescherie Caddesi’nde fazlasıyla yiyecek dükkânı bulunuyor. La Baita’da ev yapımı peynirler, yemekle ilgili aklınıza gelebilecek her çeşit ürün elinizin altında.





Alışveriş




Melloni Charme: Saf ipek ve yün ürünleriyle Bologna’da bir klasik. Via Castiglione, 5a


Oreficeria della Vita: 1907 yılında kurulan Oreficeria della Vita mücevher ve saatin adresi.


Libreria Nanni: Şehrin en eski kitapçısı. 1920’li yılların Paris’ini andıran kitap stantları ve antika değeri taşıyan kitaplarıyla ünlü.





Yeme-içme




Leoni: Omzunda pek çok Michelin yıldızı bulunan şef Marcello Leoni şehrin en iyilerinden.


Torre Prendiparte: Size hem oda kahvaltılı konaklama hem de kulenin tepesinde şehrin en iyi panoramik görüntüsü ve ona eşlik eden nefis tatlar sunuyor.


Zanarini: Cafe Zanarini, şehrin belki de en iyi brasserie’si. Fiyatlar biraz el yaksa da atmosferi ve nefis kahveleri için gidilmeye değer.


Les Rois du Monde: Galeri ve sanat merkezlerinin ortasında bir bistro. Özellikle arka odada sergilenen eserleri görmelisiniz.





Otomobil meraklısına




Otomobil sektörünün yıldızları da burada. Efsane motor Ducati’nin öyküsü 1926 yılında Bologna’da başlar. Maranello’da ise binlerce kişi dünyanın bir numaralı otomobili Ferrari’yi üretir. Bologna Lamborghini’nin de doğum yeri diyebiliriz. Ve Maserati de Bolognalı. Hal böyle olunca şehrin ünlü otomobillerinin öyküsünü anlatan Museum Ferruccio Lamborghini ve Museo Casa Enzo Ferrari gibi otomobil müzeleri kurulmuş. Efsane motorun tarihini sergiliyor.


Levent Özçelik



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.