Maldiv Cumhuriyeti ya da bilinen adıyla Maldivler... Benim gibi gezme meraklılarının çoğunun katılacağı üzere, büyük denizlerin en güzeli, keyiflisi Hint Okyanusu’nda, Sri Lanka’nın güneyinde yer alıyor. 1200 adadan oluşan, 350 bin nüfuslu bir devlet ama bu adaların ancak 300 kadarında insan yaşıyor. Bu yüzden de modası hiç geçmiyor. Nitekim ta Türkiye’den boş adaları gözüne kestirip yatırım yapan da, ipek gibi kumlara serilmek için tatillerde akın akın dünyanın öbür ucuna giden de mevcut. Yıllık iznimde gözümü karartıp gittiğim otel Türk girişimi falan değildi ama otel çalışanları son zamanlarda Türk müşteri sayısında epey artış olduğunu söyledi.


Muhafazakâr Türkler havuzlu odada kalıyor

Şahitlerim de hazır; kaldığım adada 4 Türk çift vardı. İki çift balayına gelmişti; biri muhafazakâr kesimden... Diğerinin ellerinde kadehler, sürekli dans ediyorlar. Üçüncü çift evli ve çocuklu... Sonuncuysa yine belli ki muhafazakâr, evli ama bilardo oynayıp barda alkolsüz pina cola içerek ortama ayak uyduruyor... Bir de ben tabii! Yazıyı onlar yazsa beni nasıl anlatırlar bilemiyorum. Muhafazakârlar, içinde özel havuzu olan odalarda kalıyor. Böylelikle denizde olmasa da havuzda keyfini çıkarıyorlar bu cennet adanın. Bizim adadaki dedikodulara göre Türk yatırımcılar kendi adalarının bir tarafını kadınlara diğer tarafını erkeklere ayırmış. Şeriatla yönetilen Maldiv halkı için bunda bir gariplik yok. Öte yandan dünyada Maldivler kıvamındaki başka adaları düşünüyorum da; mesela Tayland’daki Phi Phi Adası, Tanzanya’daki Zanzibar ya da İspanya’daki İbiza... Full moon partilerinin günlerce sürdüğü, üstsüz güneşlenmenin hatta çıplak dolaşmanın bile kimsenin umurunda olmadığı yerler... Yani Maldivler dünyada türünün tek örneği saylabilir. Başkent Male’de alkol ve domuz eti yasak, cezası büyük. Ancak otellerde, yerel halkın yaşamadığı adalarda alkol serbest, parantez içinde “domuz” uyarısı kaydıyla içinde domuz eti olan yemekler de var. Ama ne kadar serbest olursa olsun, üstsüz güneşlenen içip sapıtan görmedim...


100 yıl sonra Maldivler yok!

Küresel iklim değişiklikleri yüzünden en geç 100 yıl içinde sular altında kalacağı öngörülen Maldivler’in halkına, Avustralya sığınma hakkı vermiş. Okyanus sürekli yükseliyor ve gerçekten de yıllar geçtikçe sular adaları yutuyor. Hatta 100 yıl iyimser bir süre, kimi bilim insanlarına göre bu 10 yıla kadar iniyor. Yani torunlarınıza “Bak evladım, eskiden burada bir ülke vardı, dedenle gitmiştik” demek için son 10 yılınız olabilir! Havaalanından adaya gittiğim teknenin kaptanı Ahmed, onlarca metre sahilin yok olduğunu bizzat gözlemlemiş. Buna önlem almanın mümkünatı yok. Japonya’nın maddi desteğiyle bir adada dalgaların gelmesi engellenmiş ancak bu önlem adanın sular altında kalacağı gerçeğini değiştirmiyor, sadece geciktiriyor. Devletse yapay bir ada inşa etmiş, diğer adalardan daha yüksek ve milyarlarca dolara mal olmuş. Başkent Male’den ilk etapta “hatırlı” 30-40 bin kişi oraya yerleşmeye başlamış. Önümüzdeki yıllarda 60 bin kişi daha alacakmış bu ada.


Hayata gülerek bakıyorlar

Maldivler’de yemekler, kokular ve çalışanların simalarına bakınca Hint esintisi hâkim. Bir yandan da çiçekleri, insanlarının dinginliği, yumuşak tavırları, güleç halleri Nepal ve Budizm’i hatırlatıyor insana. Nepal’deyken “Neden herkes gülüyor, deli mi bunlar” demiştim. Ölen eşinin yakılma merasiminde aynı ifadeyle duran adamı görünce bende jeton düştü. Hayata öyle bakıyorlar. Keşke biz de yapabilsek... Neyse; daha önce Budist olan ada halkı, Arap tüccar Abul Barakhat Al-Bar Bari vesilesiyle Müslümanlığı seçmiş. Geçmişte Portekiz ve Hollandalıların saldırılarıyla boğuşan Maldivliler, İngilizlerin hâkimiyetine 75 sene boyun eğmek zorunda kalmış. 1965’te İngiltere’den bağımsızlıklarını kazanmışlar. 1968’de Monarşi kaldırılmış ve sembolik de olsa cumhuriyete geçilmiş. 1970’lerin başında turizm gelişmeye başlamış. Bugün turizm ülkenin en büyük döviz kaynağı ve ülke ekonomisinin yüzde 20’sini oluşturuyor. En fazla turistin geldiği ülkeler; İngiltere, İtalya, Almanya, Rusya ve Fransa. Benim gözlemimse Rus ve Türk turist sayısının ciddi arttığı yönünde... Yakın zamana kadar balayı diyarı olarak mimlenen Maldivler, özellikle THY’nin günü öldürmeyen saatlerde koyduğu direkt uçuşlarla, tıpkı benim yaptığım gibi 3-4 gün kitap okuyup kafa dinleme mekânı olma yolunda hızla ilerliyor.


Bunlara hasta oldum...

  • Farklı ülkelerden, kültürlerden gelen, başı açık, kapalı, denize tangayla giren ya da sadece izleyen insanların bir adada birarada olmasına...
  • Günde üç kez odaları temizleyen, kendileri de mis gibi kokan personele...
  • Günün balığı mönüsünden seçtiğim birbirinden korkunç suratlı balıkların lezzetine...
  • Dibimde yüzdüğü halde beni yemeyen köpekbalığının yufka yüreğine kalbine...
  • Ekvatora daha yakın olduğu için en güneye göre daha makul ısıtan ama ışınlarının çok dik gelmesinden dolayı bütün vücudumun kızarmasına sebep olan güneşe...
  • Hava çok sıcak olmasına rağmen cayır cayır yanmayan ve terlik giymek zorunda bırakmayan ipek gibi kumlara...
  • Avatar filminden fırlayıp gelmiş o güzelim çiçeklerine...
  • Doğayla inanılmaz uyum sağlamış, çuval malzemesinden yapılan çöp kutularına...
  • Sahilde unuttuğum güneş gözlüğünü saatler sonra aynı yerde sağ salim bulabilmeye...
  • Ve adanın neresine gidersem gideyim, sözüm ona teknolojinin başkenti New York’ta bile 10 dakikası 20 dolar olan internetin ücretsiz olmasına; hasta oldum efendim...

Yazı: Nazenin Tokuşoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.