10’lu yaşlarımın henüz başında bir gün, fotoğraf makinemi alıp Samatya’dan yürümeye başladım. Aradan saatler geçmiş... Bilmediğim sokaklar, hatta semtlerde cep telefonu yok, iletişim yok. Eve nasıl döneceğim; hiçbir fikrim yok. İşin kötüsü paramda yok. Dolaşa dolaşa Bakırköy tren istasyonunu buldum ve rayları takip ederek Samatya tren istasyonuna kadar geldim. Hava kararmıştı. Evde annemden sağlam bir fırça yedim. İşte o gün bu gündür yollardayım. Sokak fotoğrafçısı olarak başlayan serüven, yol fotoğrafçılığına dönüştü kısmen. İşte bu da benim“Instagram Günlüğü”m.

Geçen mayıs ayında kitapçılarda kasa yanında yerini alan bu fotoğraf günlüğü, son 1 yıl içinde 4 kıta, 23 ülke, 66 şehir ve 100’ün üzerinde noktaya gerçekleştirdiğim seyahatlerde çektiğim karelerden oluşuyor.

Bu proje için...

Dile kolay; ayda ortalama beş, altı şehir ziyaret etmişim. Yani her hafta mutlaka bir seyahat gerçekleştirmişim, bazı haftalar bu iki, üç olmuş. Hava ve karayoluyla yaptığım seyahatler neredeyse 100 bin mili bulmuş. Dünyanın çevresinin yaklaşık 24 bin mil olduğunu göz önünde bulundurun! Bu arada elbette birçok farklı kültürü, yaşam tarzını, lezzeti, atmosferi tattım. Sürekli seyahat çantası hazırladım. Gün içinde bile birkaç kez telefonumu şarj etmek, kameramın pillerini sık sık değiştirmek durumunda kaldım.

Erken kalkın!

Seyahat etmenin ve fotoğraf çekmenin altın kuralı, erken kalkmak. Yürüyün, yürüyün yürüyün... Ne çektiğiniz değil nereden çektiğiniz önemli. Turist olmayın, turist gibi bakmamayı deneyin. En azından ara sıra kaybolun sokaklarda. Sonra detaylara takılın. Arada oturun ve dinlenin, bir şey için, izleyin. İyi fotoğraf iyi gözlemle olur... Portre çekerken çok dikkatli olun. Deklanşöre bastıktan sonra kavgaya tutuşabilirsiniz! Yapabiliyorsanız otomobil kiralayın. En azından bir scooter ya da bisiklet ile gezin. Şimdi de buyurun, kitapta yer alan o fotoğraflardan bazılarına...

Haber: Levent Özçelik