Amsterdam, 30’larının başında, avangard, kendiyle barışık bir kentlidir, cinsiyetini de çok vurgulamaz. Çılgınlığının temelinde maceraya açlıktan ziyade, özgürlük duygusu yatar. Kanımca kent, en iyi buradan yola çıkarak tanınabilir.


Bugün ortalama bir gezginin pasaportunda damgası bulunma ihtimali yüksek ülkelerden biri artık Hollanda. Günümüz turlarının ve kampanyalarının da desteğiyle Amsterdamda en popüler destinasyonlardan biri. Gelin bu kez biraz kabuğumuzdan sıyrılalım, bu “çok bilinen” kente farklı gözlüklerle bakmayı deneyelim.


Onu bu kez de bir peyzaj olarak değil, sanattan alışverişe farklı tatlar ve deneyimler sunan bir portre olarak yaşamayı deneyelim. İnsanların soğuk kış günlerini üzerinden atıp sokaklara, parklara, nehir ve göl kıyılarına uzandığı günlerdeyiz. Bu mevsimin en güzel şehirlerinden biri de Amsterdam. Kanallar arasında volta atmanın, Vogel Parkı’nda sırtüstü uzanmanın tam zamanı.


17. yüzyılda kazılan ve bugün şehrin en gözde bölgesi olarak bilinen Herengracht, Prinsengracht ve Keizersgracht kanallarının çevresinde küçük butikler, aralara sıkışmış plakçılar, sanat galerileri ve sabahın erken saatlerinde açılıp gece yarısına kadar hareketliğini sürdüren kafeler yer alıyor...

Halk kütüphanesi

Şehrin yeni yerleşim adacığı, O osterdokseiland üzerindeki görkemli kütüphane binası bu aralar Amsterdam’ın en gözde yerlerinden. 5milyondan fazla kitap, binlerce CD ve DVD arşivine sahip mekânda yer alan restoran ve kafeler de başarılı.


9. Sokak

De 9 Straatjes, denilen bölge, özgün mağazalar ve mükellef yemekleri bir arada sunan restoranlarla benzersiz bir atmosfere sahip. Dora Fiera, Goods, Zipper, Lady Day ve Laura Dols burada konuşlanan markalardan yalnızca birkaçı... Özellikle Dries van Noten,MartinMargiela, Dirk Bikkembergs ve Ann Demeulemeester gibi ünlü Belçikalı modacıların tasarımlarını satan Van Ravenstein, özgün ve şık görünmek isteyenler için kabe sayılabilir... Şehre tepeden bakmak isterseniz, bu iş için ideal mekânlardan biri Double Tree Hilton’un roof’u. Merkez istasyonunun hemen doğusunda yürüme mesafesinde yer alan otelin kıyı masalarından birini kapıpmanzaranın keyfini çıkarın. Eye FilmMuseum’da 46 bin film, 35 bin sinema afişi ve 450 bin kadar fotoğraf yer alıyor. Ulaşım ise oldukça basit:Merkez tren istasyonunun hemen arkasından sık sık kalkan feribotlarla birkaç dakikada müzeye ulaşabilirsiniz.


Amsterdam tiyatro ve bale salonu da hayli ilginç bir yapı. 16. yüzyılda islah edilip kara paraçası haline getirilen Vlooienburg üzerinde inşa edilen kompleks, kırmızı tuğla örülü, kavisli duvarıyla dikkat çekiyor. Vaktiniz ve önceden alınmış bir biletiniz varsa burada performans izlemek oldukça iyi bir deneyim.




Haber: Levent Özçelik

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.