5 milyon nüfuslu Hırvatistan’ın en güneyinde yer alan Dubrovnik, Dalmaçya kıyısındaki eski bir ortaçağ kenti. Hırvatistan’ın en çok turist çeken bu tarihi kentinin önemi yüzyıllar öncesine dayanıyor. Adriyatik’te yolculuk ve ticaret yapan gemilerin gözde limanı olan Dubrovnik, büyük savaşlar ve depremler yaşamış. Ama UNESCO’nun da desteğiyle kısa sürede restore edilmiş ve yeniden turistlerin gözdesi haline gelmiş.


Tarihi MÖ 7’nci yüzyıla kadar uzanan Dubrovnik, ilk Dalmaçya kenti olarak biliniyor. Bizans, Venedik, Hırvatistan ve Macaristan tarafından yönetilen şehirde Osmanlı İmparatorluğu da 280 yıl hüküm sürmüş. İlk görüşte etrafı yüksek surlarla çevrilmiş minyatür bir kenti andıran Dubrovnik, Lapad ve Eski Şehir olmak üzere 2 bölgeden oluşuyor. Bu bölgelerin ayrı limanları, kendine özgü yaşam biçimleri var. Otellerin çoğu daha sessiz ve sakin Lapad bölgesinde yer alırken şehrin en önemli cazibe noktası Eski Şehir, hareketli yaşamın merkezi. Yani Dubrovnik’e gelenler Lapad’da uyuyor, Old Town’da gezip eğleniyor. Bu yüzden yerel halk Lapad’a “Hüzünlü kent” diyor. Bu hüzün de en iyi gün battıktan sonra anlaşılıyor. Akşam olunca Lapad’ı, limandaki irili ufaklı tekneler teselli ediyor.


Şehrin nabzı burada atıyor!

Eski Şehir ise Lapad’ın tersine hem gündüz hem de gece çok hareketli. Geniş bir ana cadde ve ona açılan daracık sokaklar, kilise ve müzeler, taş işçiliğinin sanat eserine dönüştürüldüğü görkemli binalarıyla Dubrovnik’in adeta kalbi sayılan Eski Şehir, doğrusu bunu hak ediyor. Eski Şehir’de her şey çok düzenli. Bina çatılarının neredeyse tümü kırmızı kiremitlerle kaplanmış. Turistlerin rahat gezebilmeleri için şehre araçla giriş yasaklanmış.


Eski Şehir’in ana caddesi Stradun’a adım attığınız andan itibaren kendinizi bir curcunanın içinde buluyorsunuz. Yerli halkın da akın ettiği Eski Şehir’de sağınızdan, solunuzdan geçen yüzlerce turist başınızı döndürüyor. Ziyaretçilerin gözde mekânı olan caddede yürürken dikkat çeken en önemli özellik temizliği. Nedenine gelince, sabaha karşı bütün şehir köpüklü sularla yıkanıyor. Stradun günün her saati cıvıl cıvıl. Cadde boyunca yer alan çok sayıda restoran ve kafe turistlerle dolup taşıyor. Kafelerde serinleyip restoranlarda karınlarını doyuranlar, soluğu hediyelik eşya dükkânlarında alıyor. Hırvatistan’da 1185 irili ufaklı ada var. Yemyeşil ve cennet gibi koylara sahip adalar, her yıl Avrupa’nın her yerinden yüz binlerce turisti ağırlıyor. Limanlara, zengin müşterilere ev sahipliği yapan dev kruvaziyer gemileri demirliyor. Hırvatistan, şu anda Türkiye’den vize istemiyor ama elinizi çabuk tutun çünkü Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne dahil olmasıyla birlikte bu ülkeye giderken Schengen vizesi almak zorunlu olacak.


Görmeden dönmeyin...

Buraya kadar gelmişken Cavtat Yarımadası’nı görmeden dönmek olmaz. Dubrovnik’e tekneyle 45 dakika uzaklıkta bulunan adaya saat başı turlar düzenleniyor. Cavtat Limanı’na girerken, yeşilin içine gizlenmiş koylar ve kırmızı çatılı evler burada da karşımıza çıkıyor. 5 bin nüfusa sahip bu küçük yarımadayı gezmenin en ideal yolu, yürümek. Dubrovnik’in kalabalık sokaklarından kaçanlar Cavtat’ın birbirinden güzel koylarında huzur buluyor...


Haber: Selin Kabataş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.