Kızınız Ayşe kaç aylık?


1 yaşında oldu. Artık kızım adam oldu. Resmen küçük bir insan oldu. Bana çok acayip, bambaşka duygular yaşatıyor. Her gün yeni yeni huylarını keşfediyoruz.


Çok evhamlı değilsiniz ama...


Yok değilim. Onun alanına girmemeye çalışıyorum. DNA’larımız, anne-babamızdan kalıtımsal olarak bize geçen birtakım şeyler var ama bebekler kendi karakterleriyle doğuyor. Biz sadece onların dünyaya gelmesi için aracıyız. Evet, o benim çocuğum onu çok seviyorum ama onun da bir karakteri var. Ayşe, çok hareketli bir çocuk. Bir yerde sabit duramıyor. Ben de hem evde hem de dışarıda ona ayak uydurmaya çalışıyorum. Muhakkak onun rutin olan uyuma ve yemek saatlerini düzen içinde yaşatmaya çalışıyoruz. Çok şahsına münhasır bir çocuk. Karakterine uygun tavırlar sergilemeye çalışıyoruz. Yay burcu. Özgürlüğüne düşkün. Onu sıkmamaya çalışıyorum.


Herkesle rahat iletişime geçebilen bir çocuk değil mi?


Evet, hamilelik döneminde Bennu Gerede’yle bir fotoğraf çekimi yapmıştım. Onun da 4 erkek çocuğu var. Evine gitmiştim, henüz hamileydim. Onun ev düzeni, çocukların kendi kendine yarattığı oyun alanı ve orada düşe kalka her şeyi öğrenmeleri, en önemlisi ağlayarak değil, rica ederek istemeyi öğrenmiş olmaları ve birbirlerine öğretiyor olmaları çok hoşuma gitmişti. Düşe kalka ama ders alarak hayattan bir şeyler öğrenmek. Ben de çocuğuma bunu vermek istiyorum. Tabii alanını en kullanışlı hale getirdikten sonra söylüyorum bunu. Onu özgür bırakıyoruz. Evde her şeyi elleyerek, koklayarak, ağzına sokarak tanıyor. Dolaplara kilit koyduk, prizleri kapattık ama yine de onun kendi alanı var. "Cıss o ellenmez!" demiyoruz. Bizim evimizdeki her şeyin düzeni değişti. Aslında evdeki çerçöpün de bir anlamı kalmadı. Eskiden hayran olarak aldığım tasarım aksesuarların, mobilyaların şimdi bir önemi yok.


Ayşe’den önce, Ayşe’den sonra değil mi?


Evet, onların hiçbir önemi kalmadı. Hayat size şunu da öğretiyor. Bunların hepsi dünya malı ve dünyada kalacak. Hiçbir önemi yok aslında. Çocuk da sizin içinizde, benliğinizde barındırdığınız eski duyguları size hatırlatıyor. Çerçöpün hiçbir önemi yok derken de bunu kastetmiştim. Arabaların, evlerin, eşyaların hayatta sadece size yardım etmek için bir amacı var ama bunların hiçbirini götüremeyeceksiniz. Eskise de artık sizin için bir önemi olmuyor zaten çocuk olduktan sonra. O yüzden benim kızım her şeyi dağıtarak, içlerini çıkartarak, her şeyi ısırarak kendi başına öğreniyor. Bu çok önemli, onun birey olarak karakterinin iyice oturması, özgüveni için...





Nasıl bir hamilelik geçirdiniz? Ne kadar kilo aldınız?


24 kilo aldım. Doğumumu Amerika’da normal doğum yaptım. Normal doğumda zaten 8 kiloyu vermiştim. Kızım zaten 4 kiloya yakın doğdu. Bir ay daha Amerika’da kaldım. O dönemde terleme krizleriyle kilo verdim. Tabii ağlamayla da bir şekilde vücudunuzdan sıvı atabiliyorsunuz. 6 ay da emzirdim.


Lohusa sendromu diyorlar. Biraz hassas oluyor anne ama depresyon şeklinde değildi herhalde sizinki.


Hayır, ama o sendromu yoğun bir şekilde yaşadım. Sendromu daha sonra bir bunalıma çevirip çevirmemek biraz annenin elinde bence. Biraz akışına bırakmak lazım her şeyi. Hamileliğinizde kurduğunuz tüm hayaller özellikle birinci çocukta zannediyorum bu oluyor alt üst olabiliyor. Kendinizi yetersiz hissediyorsunuz.


Çocuğunuz, hayalini kurduğunuz şekilde uyanıp hayalini kurduğunuz şekilde yemek yemiyor çocuğunuz. Kendi düzeniyle doğuyor. Siz o düzene adapte olurken biraz afallıyorsunuz. Orada her şeyi akışına bırakıp su yolunu bulur demezseniz bu sendrom, depresyona dönüşebilir. Aslında orada Ayşe bana hayatı akışına bırakmayı öğle bir öğretti ki… Siz ne kadar tırmalıyor olursanız olun hayatın duvarlarını, sonuçta hayat bildiği gibi akıp gidiyor. Siz ayak uydurursanız çok mutlu olursunuz.


Maşallah Ayşe iştahlı, elinde sürekli bir şeyler yiyip duruyor.



Evet. Çok yemek yiyor. Ona rağmen hiç kilolu bir çocuk değil. Çünkü çok hareketli. Vücudu et tutmuyor.






Siz de çok yer misiniz, sever misiniz?



Çok severim. Saatli ve düzgün beslenen biriyim. İşlerim buna pek el vermiyormuş gibi gözükse de… Hamilelikten önce de Gülgün Uzun’a gitmiştim. Hayatın şartlarına uygun bir yaşam ve yemek şekli öğretti bana. Yani siz sokakta da yiyorsanız da sağlıklı, yani şartlara uygun kendinizi nasıl adapte edebilirsiniz diye bir beslenme şekli öğretti ve bu bende bir yaşam düzenine dönüştü. Yaptığım tek şey, iki saatte bir yemeği kesinlikle aksatmıyorum. Ama bu iki saatin içinde lahmacun da var, pizza da var. O pizza benim diyetimde de var. Diyet demeyi de sevmiyorum beslenme programı diyelim. Yemek yemeği zaten çok seviyordum kendime uygun bir doktor buldum. Bana iki saatte bir yemek verdi. Ama damak zevkime uygun olmazsa yemem. Yemek seçerim. Kızım da öyle. Sabah haşlanmış yumurta yerine, maydanozlu, dereotlu, yoğurtlu ve içinde biberli omlet yiyor. Normal yumurtayla kahvaltı etmez benim çocuğum. Tatlı sevmiyor ama ekşi ve tuzlu şeylere bayılıyor. Ciddi bir damak zevki var. Evime buharda pişiren makinelerden almadım, kullanmadım. Evdeki tencere yemeklerinden verdik. İlk verdiğimiz yemek öyle bir yemekti. O nedenle çok benzeşiyoruz. Ben de iyi yapılmış ev yemeğini çok severim. Yeme sorunumuz yok.


Yalnız bir annesiniz. Yalnız bir anne olmak nasıl bir duygu?


Çocuk bakmak maddi anlamda büyük sorumluluk. Maneviyatta eğer güçlü bir aileniz ve dostlarınız varsa siz de güçlü karakterli bir insansanız, sorun yok demektir. Güçlü olup olmamayı insan kendi seçiyor.


Güçlü doğulmaz, güçlü olmayı seçersiniz. Ben bunu çocukken seçmiş biriyim. Hep böyleydim. Ancak böyle yaşamayı biliyorum. Başka türlü yaşamayı bilmiyorum. Seçimleriniz hayatta nereye gideceğinizi çok belirliyor. Yalnız anne olmak zor ama bir yandan da ilginç bir deneyim. Zor ama keyifli.


Ama babası zaten ilgilenecektir…


O konulara girmek istemiyorum. Çünkü Ayşe’nin çok kısa bir süre sonra okul hayatı başlayacak. Artık çocuklar çok bilinçli. Anaokuluna başladığında bu konulardan sıyrılmış, uzakta bir kafayla hayata başlamasını istiyorum. İnsanların asaleti hep kriz anlarında ortaya çıkar. Burada doğru, asil duran bir annesi olursa, benimle gurur duyması beni hayatta tek mutlu edecek bir şey. Kavga etmek hayattaki en kolay şey. Üzülmek, vazgeçmek…


Ben çocuğuma vazgeçmeden ayakta duran bir anne göstermek istiyorum. Benim gücümün altında ezilmesi için değil. Güçlü bir anne sahibi olmak, bir kız çocuğu için çok önemli. Onun hayatta örnek alacağı kişi bensem güçlü bir portre olmalı."Annemin hayatında bunlar olmuş ama annem böyle bir tavır koymuş. Demek ki hayata böyle bir tavır da konabiliyor." İşte bunu benden görmesi çok önemli. Anlayacağınız zor ama güzel bir süreç. Hayat size bunları getiriyor ama siz yine de şükretmeyi, sabretmeyi öğreniyorsunuz. Benim için o güç müdür, güç mü olur diye düşünerek korktuğum bir an olmadı. Daha doğrusu ben güç olabileceğini hiç kendime yakıştırmadım, kabul etmedim. Bir an bile oturup acabaları hesaba katmadım. O nedenle benim için zor bir süreç değildi. Ama zor olan süreç asıl ergenlikten sonra başlıyor. Ona daha çok zaman var.





Asla evlenmemek gibi keskin kurallarınız var mı?


Hayır. Anne sonuçta anne olmasının yanında bir kadın. Bir kadını besleyen duygular vardır. Ben öyle bir kadınım. Hayatımda aşk olmazsa, başarı olmazsa, uğruna savaşmak için bir hedefim olmazsa bu iş de olabilir ben hayatı anlamlı kılamam kendi adıma. Bu nedenle âşık olmayı, âşık olduğum adamdan çocuk yapmayı hatta Ayşe’ye kardeşler yapmayı çok istiyorum. Dikkat ederseniz kardeşler dedim! Ben aşk kadınıyım, aileye de önem veriyorum o nedenle bol çocuklu ve aşk dolu bir yuva isterim. Ama öncelikle kısmet tabii… Çünkü hayatımda hamile kalmayı ilk defa geçen sene deneyimledim. Hiç bu kadar kendimi iyi ve güzel hissedeceğimi düşünmezdim. Başıma ne gelmiş olursa olsun!


Evlenip Ayşe’ye kardeşler yapabilirim.


Bence büyük bir aile sahibi olmak muhteşem bir şey. Biz iki kız kardeşiz. İsterdim ki keşke 4–5 kardeş olabilseydik. Orada hayata ve zorluklara karşı bir olmak var.


Ailenizden sizle vakit geçirenler var mı?


Ben çok ilginç bir karakterimdir. Annemle ergenlik dönemi çatışmalarımızı bitiremedik. Ama kızımla görüşüyorlar. Baba figürü için babam biçilmiş kaftan.





Dedeyle görüşüyor yani.


Tabii babasının annesi ve babasıyla da görüşüyor. İki kişi arasındaki sorunlar üçüncü kişileri bağlamaz. Bu özellikle Ayşe’yi hiç bağlamaz. Genel olarak bu bir Türk karakteri hatasıdır. O Ayşe’nin davası değil. O yüzden onu büyüklerden alacağı o duygulardan mahrum etmem. Onun da aile sıcaklığına elbette ihtiyacı var.


Projeleriniz var mı? Mağazanıza geçmeden önce önümüzdeki günlerde sizi ekranda görecek miyiz?


Önümüzdeki günlerde bir diziye başlıyorum. Bir gençlik dizisi. Aslında star’larını kendi yaratacak olan yeni başlayan bir dizi. "Sil Baştan" adı altında yayınlanacak. Orada da bir anneyi oynuyorum. Ergenlik dönemine yeni girmiş bir kız çocuğum var. Kendini keşfetmeye başlamış bir kızla anne-kız ilişkisi çatısı altında çatışmalar dolu bir ilişki bu.


Mağazanız hayırlı, uğurlu olsun. Sadece çocuk kıyafetleri üzerine değil mi?


Hem kız, hem erkek için. 0–6 yaş arasına kadar bir yaş skalamız var. Dört markanın Türkiye distribütörüyüz. Benim dükkânım dışında aynı zamanda İstanbul dışına bayilik vermeye başladık.


Nerede bu satış noktaları? İstanbul’da birkaç yerde mi?


İstanbul’da sadece benim sahip olduğum Bağdat Caddesi’ndeki Chic Frog var. Fakat şartlar bizi birden büyümeye zorladığı için. Satışlar gayet iyi gidiyor. İstanbul içine bayilik vermeyeceğiz. Kendimiz açmayı düşünüyoruz ama neresi olması gerektiği konusuna henüz karar vermedik. Fakat Bağdat Caddesi’ne dükkânı açtıktan 2 ay sonra Antalya’ya da bir dükkân açmak zorunda kaldık.


17 Aralık’ta açılışını yaptık. Mart ayında da İstanbul dışında 2 dükkân daha açmış olacağız. Çok keyifli. Beklediğimizden de heyecanlı bir hikâyeye dönüştü. Kendi dükkânım dışında, bayilik sisteminde çalıştığım iki arkadaşım daha var. Onlar da bana çok yakın dönemlerde hamile kalıp, anne olmuş. Anlayacağınız hepimiz, anneliği bilen, çocukları seven kişileriz. İşimiz de çocuklarla...


Annelere, hamilelere tavsiyeleriniz var mıdır?



Ben anneliğin kişisel bir yol olduğuna inanıyorum. Ama sezaryen gerekmediği sürece yapmasınlar. Bana sorarsanız annenin vücudunda senelerce birikmiş pisliği temizleyen tek şey normal doğum. Eğer güzelliğinize düşkün bir kadınsanız yine normal doğum yapmalısınız. Normal doğum vücuttaki bütün pisliği arındırıyor. Vücudunuzu resetliyorsunuz.






Doğumunuz normaldi, kolay mıydı peki? Kaç saat sürdü?



12 saat sürdü. Hiç ağrım olmadı diyemem. Oldu evet ama bence doğa sizi bunu yapabilir kılmış. Siz o acıyı çektikten sonra size öyle bir güç geliyor ki çocuğunuzun sizi uykusuz bıraktığı anlarda ben o acıyı çektim, 1 hafta uyumasam ne olacak diyorsunuz.


Allah öyle bir sistem kurmuş ki o doğum sancılarının bile bir nedeni var. O acı size bir şey öğretiyor. Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda "çok şükür, başardım" hissini daha güçlü duyuyorsunuz.


Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?



Anne adaylarını, anneleri ve güzel çocuklarını da buradan yanaklarından öpüyorum.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.