Blue Man yani mavi adamlar, 27 yıl önce New York’ta ortaya çıkmış bir performans sanatı gösterisi... Yıllar içinde dünyaca ünlenmiş, büyümüş, şirketleşmiş, Avrupa’ya da yayılmış bir oluşumdan bahsediyoruz. Sahnede 3 kişiler. Seyirciyle ilişkilerini davullar, renkli kâğıtlar ve boyalar aracılığıyla kuruyorlar... Tam bir cümbüş! Koca bir ekipleri var... Her turnede sahneye farklı mavi adamlar çıkıyor. Türkiye’ye gelenler ise, Avrupa turnesi ekibinin kaptanı Adam Erdossy ile 3 performans sanatçısı Bernard Haas, Thomas Rackett ve Joesph Woolmer... 90 dakikalık gösteri için İstanbul’a 7 TIR’la geliyorlar. Yanlarında 800 ezilmiş muz, 240 marshmallow, 96 parça beyaz çikolata, 50 galon boya ve 167 metre PVC boru tesisatı getiriyorlar. Grubun müzik direktörü Nils Westermann İstanbul’u gezip keşfetmek, insanlarla tanışmak ve Türk yemeklerinden tatmak istediklerini de belirtiyor.


Neden mavi?

Orijinal mavi adamların üçünden birinin öteden beri bir mavi karakter yaratma hayali varmış. Fikrin çıkışı orası yani... Bu gösteride mavi renk karakterlerin ne düşündüğünü hayal etmenize yardım eden bir tuval gibi. Mesela bence kırmızı olsa sinirli gözükebilir, yeşil uzaylıları andırabilirdi.


Blue Man seyircilere ne göstermek istiyor?

Ortak bir deneyim, herkesin parçası olduğunu hissettiği bir atmosfer yaratmaya çalışıyor. Sinemadaki gibi sadece oturup gösteriyi tüketmeyeceksiniz. Mekândan ayrıldığınızda “Aman Tanrım, çok ama çok enerjik hissediyorum” diyeceksiniz...





Bir yaratıcı ekibiniz var. Bu ekip nasıl çalışıyor? Yeni konseptler nasıl yaratılıyor?

“Bizim görmek isteyeceğimiz bir gösteriyi nasıl yaratabiliriz” fikri önemli. Sahnede müzik, görsellik, bilim ve teknolojiyi bir araya getirirken seyirciyle iletişimimizi nasıl koruyacağız? Bunu yapabilmek için gösteri her zaman değişmeli. Blue Man yaratıcı insanların olduğu bir topluluk. 14 yıl önce internet kafelere gidip mail atarken şimdi herkeste akıllı telefon var. Gösteri de bu değişime ayak uyduruyor.


Müzikleri seçerken nelere önem veriyorsunuz?

Müzik doğumdan önce bile bizimle. Duyduğumuz ilk şey annemizin kalp atışları. Neredeyse bir davula benziyor. Dünyayla ilk bağlantımız... İnsanlığın ilk ürettiği enstrüman da davul. Nesnelere vurarak ortaya çıkan sesler... Bu iletişime geçmenin ve birlikte bir şeyler hissetmenin oldukça ilkel bir yolu. Gösteride farklı müzikler var. Bir kabilenin birlikte müzik yaptığını hayal edin.


Gösterilerinizin en heyecan verici anları hangileri?

Bir stadyumun açılışında 50 bin kişiye gösteri yaptık! Hepimiz için harika bir andı. Ancak bazı küçük anlar var ki onlar daha özel... Bazen seyircilerden sahnede bize katılmalarını istiyoruz. Sahnede ne oluyor bilmiyorlar. En heyecanlı kısım bazı işler planlandığı gibi gitmediğinde oluyor.




Nils Westermann


‘Vay be’ dediğiniz çok an olacak’


İstanbul seyircisi neyle karşılaşacak?

Hiç görmediğiniz yeni enstrümanlar getireceğiz. İstanbullular partilemeye hazır olsun! Dev enstrümanlar, çok havalı ışıklar ve görsel efektler... Ortalığı sallayan harika bir grupla beraber bol eğlence... “Vay be” dediğiniz birçok an olacak. Hem mavi adamlar hem de müzik grubumuz enstrümanlar çalıyor. 30’un üzerinde davul, havalı PVC boru enstrümanları...


Seyircilere mesajınız nedir?

Gelin ve çocuklarınızı getirin! Bu gösteriyi Türkiye’ye getirme konusunda nasıl heyecanlı olduğumuzu hissedeceksiniz. İstanbul’a gelişimiz çok heyecan verici. Ha bu arada temiz bir gösteri değil, her yerde renkli kâğıtlar olacak ama korkmayın!


Röpotaj: Mete Aker

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.