‘Ulan İstanbul’ ve ‘Cesur ve Güzel’ gibi dizilerde canlandırdığı karakterlerle adını geniş kitlelere duyuran Gözde Türkpençe, şu sıralar rol aldığı ‘Acı Tatlı Ekşi’ filmiyle gündemde. Film, birbirlerine âşık olan ancak bir türlü evlenemeyen Murat (Buğra Gülsoy) ile Duygu’nun (Özge Özpirinçci) hayatlarına Eliz’in girmesiyle, bu aşk üçgeninde yaşananları eğlenceli bir dille işliyor. Eliz karakterini canlandıran Gözde Türkpençe’yle film üzerinden başlayan sohbetimiz, Dans Akademik’te uzun yıllardır sürdürüğü bale öğretmenliğine kadar uzandı...

‘Oynamadığım bir karakterdi’


Size “Acı Tatlı Ekşi filminde ben de olmalıyım” dedirten ne oldu?

Film günümüze ışık tutarak eğlenceli bir aşk hikâyesi anlatıyor. Bu hikâyenin bir parçası olduğum takdirde bana pozitif geri dönüşü olacağını düşündüğüm için kabul ettim. Yönetmenimiz Andaç Haznedaroğlu, oyuncu kadrosunu oluştururken enerjimi ve performansımı merak edip audition’a çağırdı. Audition sonrası karşılıklı pozitif yönde enerji alışverişi oldu. Dışarıdan baktığımda çok beğendiğim Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy’la aynı projede olmak da bana “Bu işte varım” dedirtti.


Filmin hikâyesinden biraz bahsedelim...

Özge Özpirinçci ile Buğra Gülsoy’un canlandırdıkları Duygu ve Murat, yıllar önceden sevgili. Birbirlerine “5 yıl sonra bekâr olursak evleneceğiz” diye söz verip ayrılıyorlar. 5 yıl geçiyor. Duygu, Murat’ı arayıp İstanbul’a geliyor ve Murat’ın benim canlandırdığım Eliz’le nişanlandığını öğreniyor.


Eliz, eski âşıkların ortasında kalıyor yani...

Evet. Hal böyle olunca Duygu, ciddi bir bocalama yaşıyor. Sonrasında üçlü arasında tatlı ve bir o kadar trajikomik olaylar silsilesi başlıyor.


Eliz nasıl biri?

Eliz, dengesiz bir karakter. Filmi izledikten sonra bana hak vereceksiniz, Eliz dengesiz ve bir o kadar da sürpriz bir karakter. Bu dengesizliği deneyimlemek güzel oldu. Her oyuncu daha önce oynamadığı bir karakteri canlandırmak ister. Benzer tarzda karakterleri canlandırmak oyuncuyu sıkar. Bu açıdan Eliz, bugüne kadar oynamadığım bir karakterdi, bayıldım.

‘Yılın en iyi aşk hikâyelerinden biri’

Film seyirciyi hangi noktadan yakalayacak sizce?

Bu hayatta pek çok insanın içinde bir aşk acısı, yarası var. Daha önce beklediği eski sevgilisine ya da hiç ulaşamadığı bir sevgiliye kavuşma hayali de vardır. Ülke olarak da dram ve kavuşamama gibi durumlara da aşinayız. Filmde bize ait duyguları anlattık. ‘Acı Tatlı Ekşi’, yılın en iyi aşk hikâyelerinden biri oldu. Seyirciler gözyaşlarını tutamayacak! Filmimize, ceplerine mendillerini alarak gelsinler. Filmin birinci bölümü daha eğlenceli ve hızlı, ikinci bölümüyse daha duygusal geçiyor.





‘En büyük hayallerimden biri AKM’de sahneye çıkmak’


Oyunculuğun yanı sıra ‘Dans Akademik’te de çalışmalarınızı sürdürüyorsunuz...

Öğrencilerimi Royal Academy of Dance’ın sınavına sokacağım, o yüzden bu yıl resital maalesef yok. Onun dışında maalesef bale, insanların çok bilgisi dahilinde olan bir sanat dalı değil. “Modern dans nasıl bir şey?” diye soranlar var. Ödenek olmaması büyük handikap! İnsanlar popüler olanı görmek, popüler olana ulaşmak istiyor. Bale, popülerlik değil ama insanlara ruhu sanatla doyurmayı vaat ediyor. En büyük hayallerimden biri AKM yeniden hizmete girdikten sonra orada sahneye çıkmak.


‘İnsanların nefesi bana güç veriyor’


Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?

2005 yılında Mimar Sinan Konservatuvarı’nda Modern Dans Bölümü’nde okuyordum. Bu yıllardamüzikalde oynamaya başladım. Kıymetli hocam Mehmet Ergün bir gün yanıma gelerek “Gözde neden dans ediyorsun? Oyunculuk okumalısın, güzel ışığın var” dedi ve aklıma girdi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde 1 yıl oyunculuk eğitimi aldıktan sonra “Bu mesleği yapmalıyım” dedim.


Sahnede neler hissediyorsunuz?

Televizyonda ve sinemadaki övgüyü veya yergiyi günler sonra alırken, sahnede insanların nefesini üzerinde hissetmek tarifsiz bir duygu. İnsanların nefesi, bana güç veriyor. Bale gerçekten fazlasıyla da büyüleyici, sahnede devleştiğimi hissediyorum. Herkes modern sanata sahip çıkmalı.


‘Rol kısıtlaması olan bir oyuncu değilim’


Bugüne kadar rol aldığınız dizilerin ve filmlerin ağırlıklı olarak dram ve romantik-komedi türünde olduğunu görüyoruz. Bu tür üzerinden ilerlemek sizin tercihiniz mi?

Bizim toplumumuzda oyuncular bir dizi veya bir filmde bir karakterle sevildikten sonra ömürlerinin sonuna kadar canlandırdığı o karakterle bütünleşebiliyor. Kötü bir karakteri oynadığında hem takdir görmüyor hem de küfür işitebiliyorsun! Ben daha çok enerjik ve güleryüzlü bir insanım. Çevremdekiler “Sen komedi oynamalısın” diye baskı yapıyor. Ben de komedi türünde seyirci karşısına çıkmak isterim. Komediye daha yatkınım. Komedide çok daha fazla analiz ve enerji gerekiyor. Ben de bu analizi yapabiliyorum. Rol kısıtlaması olan bir oyuncu değilim. Özellikle kötü, entrikacı kadını iyi canlandırırım. Bana bu karakter ters olduğu için ister istemez buna emek vereceğim ve kendimi geliştirmiş olacağım.


Röportaj: Arif Hür

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.