‘Darbe yedim ama bunun da ötesi var; kendi hesaplaşmam’


En güçlü kadın vokallerimizden biri o. Güçlü sesi, aşka inancı ve sonuna kadar hayallerinin peşinde gitmesi bugüne kadar onu zor durumlara da soktu. Ancak her defasında yeniden başladı. Bu gücü hayatının rol modeli kadınlardan, anne ve anneannesinden alıyor. En ufak bir kalp kırıklığında ailesine sarılıyor. Bu defa da yeni albümünün ilk klibi “Bize de Bu Yakışır”da onları oynattı. “Eyvallah” adını verdiği albümü çok taze Işın Karaca’nın. Bizde bu vesileyle bir araya geldik. Yeni albümünü, aşkı ve anneliği konuştuk.


4 yıl sonra yeni albümünüz geldi, hayırlı olsun...

Teşekkür ederim. Tabii çok heyecan var çünkü biz artık tekli (single) üretmekten müzisyen olarak yolculuğumuzu anlatmayı unutmuşuz. İyi bir şarkı buluyoruz “Haydi bunu hemen çıkartalım, piyasaya uygun, gençler sever” diyoruz. Halbuki dünyada çoğu müzisyenin 2 single’dan sonra bir albüm çıkardığını görüyorum. Bunu bozmak istedim. Albümü severim, alayım, okuyayım... Nefes bu. Müzik sektörü, ne yazık ki rahmetle anıyorum, artık bu duruma geldiği için de heyecanım çok büyük. Kendi şirketim ve tamamıyla kendi yapımım, herhangi bir patrona bağlı olmadan sadece kardeşimle birlikte yaptığımız bir proje olduğu için çok acayip heyecanlıyım. 9’uncu albüm ama ilk nefesim, ilk yapıtım gibi. Zaten bunu kaybettiğim anda bu işi yapmamam gerekiyor, evde oturmam lazım artık.


A’dan Z’ye her şeyiyle ilgilenmek başka bir motivasyon.

Her dakika yeni şeyler öğreniyoruz. Çok sinir bozucu. Bu zamana kadar albüm yapıp teslim ediyor ve konuyu kapatıyordum. Bestelerimi ben yazdığım halde 8 albümün bir notası bile bana ait değildi, çok üzücü. Çıkmamış teknolojilerin üzerindeki haklarımı bile vermişim. Bazen sivri sivri konuşuyorum ama bizden sonraki jenerasyonun da iyiliği için konuştuğumu anlasalar 5 yıl sonra hepsi gelip özür dileyecek. Çünkü onların haklarını savunuyorum. Hepsi bir çarkın içine girmiş, “En çok ben satıyorum” diyorlar ama algoritma içerisindeki yaratım çok başkalaştı, milyonlarca tık’ın olsa ne fark eder? Dün baktım son şarkım “Bize de Bu Yakışır” 80 binde, herkes yorumunu yapmış. Binlerce tık değil olay, bu yüzden rakibimizi tanımıyoruz artık. Benim şirketim şeffaf, kendi sanatçılarım da var biliyorsunuz. Onlara da “Benden beklemeyin almam kardeşim size tık mık” diyorum. Ben analitik sayfalarını görmek istemiyorum neyse onu istiyorum hayatımda.


‘Bizim sisteme karşı bir isyanımız var’


Unkapanı’ndan bir video paylaşıp bir dönemin şaşalı merkezinin kepenk indirdiğini gösterdiniz...

Her albüm dağıtımında Unkapanı’na giderim. İlk kutuyu açar, parasını veririm. İlk kez 1999’da gitmiştim Unkapanı’na. Fakat dönüşte gözlerimden yaşlar aktı. Düşünsene koskoca Unkapanı çaycısı bile kapattıysa... Yeni teknolojilerin bizi bu kadar bitirmesine çok canım yandı. Zaten benim dışımda bir Hande Yener bir de Berkay var, durmadan üçümüz bağırıyoruz. Diğerleri de “Deli” diye bize bakıyor. Oysa kimseye laf atmıyoruz, bizim sisteme karşı isyanımız var. İsyanımızda şu; manipülasyon yapmak ve kara bir algı yaratmak bir suç ama Türkiye’de değil. Bu bilişim suçu olarak adlandırıldığında zaten bitecek, çok basit. Kim ne kadar para kazanırsa, ne kadar tık alırsa alsın umurumda değil. İsterim ki dünya starlarıyla bire bir gitsin, benim ülkemden de müzik dinlensin. Bencil bir insan mıyım? Hayır. “Herkes Işın Karaca dinleyecek” demiyorum. Bizim zamanımızda şarkıcı olarak yetiştiriliyorduk çünkü eskiden bir meziyeti olan insanlar ünlü olurdu şimdi herkes ünlü.


Bir video çekip ünlü olan çok kişi var, burada takipçilere büyük iş düşüyor...

“Fenomen” diyorlar, “Ne iş yapıyor?” diyorum “Ünlü” diyorlar. Ne ünlüsü, niye ünlü, bana ters geliyor. Bir kere ben anneyim, çocuklarımın kimleri takip ettiklerini görmem gerekiyor, bu sistemin içerisindeki yüzde 80’ini takip etmesini istemiyorum. Neden çocuğumun ahlaki değeri bozulsun ya da örflerini bilmeden büyüsün? Ben örf, adet ve değerleri olan bir kadınım. Çocuklarımın da bunu öğrenmesi gerekiyor. Yeni çağ bu kadar özgür büyümemeli.


Özenli annelerin yanı sıra çocuğu susturmak için eline tablet veren aileler de var...

Mia’ya hafta içi tablet yasak. Ders var, kitap var, oyun var, bahçe var, salyangoz var. “Git bunlarla oyna” diyorum. Bayıla ayıla oynuyor. Hafta sonu tabii ki sporunu yapmış, dersini yapmış, kitabını okumuşsa 45 dakika izni var ama her açtığını gelip göstermesi gerekiyor. Çünkü içeriğini bilmiyorsun, küfür mü var, pornografi mi var, pedofili mi var. Düşünün kızımın fotoğrafını koyarken bile çekiniyorum. Çok ince bir çizgi...





‘Unkapanı’nda çaycının kapandığını görünce bittim’


Çocuğunuz gibi genç müzisyenleri de düşünüyorsunuz.

Onlara üzülmek lazım, çünkü gerçekten kendilerini bir şey zannediyorlar. Sokağa çıksa tanınmıyor, playback yapıyor konser verdiğini zannediyor. Ben sektörün ayakta durması için hâlâ albümlerimde müzisyenlerin nefeslerini istiyorum. O yüzden albümlerim akustik. Unkapanı’nda çaycının kapandığını görünce bittim. Tepsisini çift kat yapmıştı “Işın Abla bak, çay yetiştiremiyorum” derdi. O adamcağız kim bilir ne yapıyor şimdi? Albüm yapın, sektörde döngü olsun. Çünkü dijitalden haklarının sadece yüzde 50’si kazanıyorsun, geri kalanlar yok... Ben de yaşlanacağım, belki prodüktör olarak devam edeceğim ama yeni gelen müzisyenlere ve onların haklarını bilmeleri içinde mücadele edeceğim.


Size baktığımda hep ayakları yere basan, dediğim dedik, tuttuğunu koparan, hayallerinin peşinde koşan ve ne yaşarsa yaşasın sıfırdan başlayabilen bir kadın görüyorum. Bize de Bu Yakışır” da bunun ispatı gibi. Tüm aile bireyleri kamera karşısında...

Sefa Cheshmberah ile yazmaya başlayıp Saadet Algan ile tamamladık şarkıyı. Dediğiniz gibi sütten çıkmış ak kaşık değilim. Bu zamana kadar kalbimi temiz tutmaya çalıştım, ölenin arkasından beddua etmedim, “Alnımın yazısı” deyip kadere çok inanırım, ağzımdan çıkanın alnıma yazıldığına inanırım. Kimse hakkında kötü konuşmamayı tercih ederim, ithamda bulunmam. Bela okumam, evrenin ve Allah’ın bir şekilde onlara yaşatmadan, onları öldürmeyecek bana da göstermeden beni öldürmeyeceğine inananlardanım. Her yıkılışımda hayatımı gazetelerde boy boy gördüm. İyice toparlanmak için iyice dağılmak lazım ya... Tamam yıkıldın bittin, karşının darbesini yedin ama bunun da ötesi var, kendi hesaplaşman. Annem ve anneannem çok güçlü kadınlar ve o dönemlerimde beni bırakırlar.


Yeniden toparlanmak için kabuğunuza çekiliyorsunuz...

Dilimi ısırayım, şükürler olsun şimdi öyle şeyler yaşamıyorum ama belirli bir yaşa kadar aşk kazıklarını yediğim için öyle gidiyordu... Sonra ikisi sıra sıra beni ararlar önce bir pof poflarlar sonra bir fırça atarlar sonra bir yerin dibine indirirler ve göğe ulaştırırlar, gazı verirler ve hayata devam etmem gerektiğini hatırlatırlardı. Sonra annem meme kanseri oldu ve benim için hayat bitti. Teyzemi de 12 sene önce kanserden yitirmiştim. 1 sene boyunca eşimle evde deliyi oynadık. Bu zor bir şeydir çünkü hastanın aldığı zehir psikolojini bozuyor, agresif oluyor ve biz sürekli gülümseyip “Anne bunu da atlatacağız” diyerek odadan çıkıp dışarıda ağlardık. Mia bile büyük oyuncu oldu. Annem 12 kemoterapi, 28 radyoterapi ile çok ağır geçirdi. Bir gece annem ağlarken “Bu acıyı çekmeyeyim, öleyim” dedi. Allah kimseyi ailesiyle sınamasın. Anneannem de rahim kanseri atlattı, klipte gördüğünüz dedem Alzheimer hastası ama kimse algılamadı.


Klipte nasıl oynadı?

Klipte oynatmak istediğimi söylediğimde doktor, “Müzik ve dans onlara en iyi gelen terapi” dedi. Gerçekten dedem 3 buçuk saat boyunca çok eğlendi ve anneannemin elini öptü. Anneanem diyor ki “Acaba beni hatırlıyor mu, benimle flört ediyor.” Kardeşlerim sağım, solum meleklerim onlar. Annem gücüm... Evlatlarım... Aile o kadar kıymetli bir şey ki, eşler, dostlar gelir gider ama aile gitmiyor. Annem “Ay ne giyeceğiz kız?” dedi. Anneannem gardıropları indirdi, “Televizyona çıkacağız” diye. O kadar tatlılardı ki, çok mutlu oldum. 20 sene sonra açıp izlediğimde “Bunu da yaptık” diyeceğim. Allah uzun ömür versin anneannem 86, dedem 83 yaşında. Birbirinize yapışacaksınız, dışarısı o kadar kötü ki. Biz ne zaman bu kadar kötü olduk? Bu yüzden müziğe sığınıyorum. İçimdeki fırtınaları, korkularımı oraya yazıyorum, başka türlü yaşayamam.


‘Allah’a şükürler olsun sonunda benim çok iyi kocam var ya’


Hayatla baş edebilmek için müzik size büyük bir konfor alanı sağlıyor. Peki aşk şarkılarıyla beslenen birisi olarak bu karmaşa üretimlerinizi nasıl etkiliyor?

Evimden çıktığım an bir markam var; Işın Karaca. Çok sosyal bir hayatım yok. Evim, stüdyom, bir de sizler... Dostlarımla evimde buluşurum, samimiyeti evime taşırım. Dış dünyayı kapatıp kızımın dünyasına dahil oluyorum. Orası o kadar şeffaf ve saf ki. 38 yaşında Mia’yı doğurduğum için her şeyi onun dünyasına bırakıyorum. Onun gözlerinden dünyaya bakmak o kadar rahatlatıcı ki. Allah’a şükürler olsun sonunda benim çok iyi bir kocam var ya. Muhteşem bir ev erkeği, muhteşem bir aile babası, muhteşem bir erkek. Karısına saygı ve değer gösteren bir adam, karısının ailesine çok değer veren bir adam, karısının işine asla karışmayan bir adam. Her şeyiyle çok açık, telefonları, sosyal medyaları. Geçen gün kızlardan biri asıldı, ben o kızın yerinde olmak istemezdim. Canımlı, cicimli konuştu ve bir baktım Tuğrul mektup yazıyor “Sen nasıl böyle bir şey yazarsın?” diye... Konunun aslında erkekte bittiğini öğrendiğim için çok huzurluyum ve aşkı yeniden yazabiliyorum. Çünkü sevmek, âşık olmak ve inanmak benim kabiliyetim, bunu bana kimse veremez.





Kalbi onarmak çok kolay olmuyor ya bazen, siz şanslısınız...

Ben sevgi manyağıyım. Her şeyin kontrolünün bende olmasını seviyorum. Ekip benden nefret ediyor. Ama benim bir tane Işın Karaca’m var, arkamda güçlerim yok. Işın Karaca adı vardı ama markalaştıktan sonra daha güçlendi. Çok güçlü olmayı da sevmiyorum insanlardan bir şey isterken rica ediyorum. Nicelerini biliyorum “Getir, götür” diyor. Ne oldun sen? Ne zaman bu kadar kalkabildi ki... Çok şanslıyım ki kardeşlerim var. Hafif bir starlık yapsam, “Ne oluyor, insin o kaşın” diyorlar. “Müsaadenizle iki starlık yapacaktım” diyorum. Pijamamı giyip çayımı alıp keyif yapıyorum. Hayat üç günlük. Kalp kırılır ama sevmek ve iyi olmak her zaman benim kabiliyetim olacak. İnşallah Tuğrul, benim yaşlanacağım ve didişip kavga edeceğim adam olur.


‘Kadınlar kurtaracak dünyayı, anneler kurtaracak’


Yeni yıl hayaliniz ?

Klasik bir şey demeyeceğim çünkü evrene ne verirsen onu geri veriyor. Ekonomimizin daha iyi gitmesini, şiddetlerin bitmesini istiyorum. Her gün kadınların öldürülmesinden çok sıkıldım. Daha dün adam nişanlısıyla kavga edip kediyi öldürürdü. Sana verilen bir sıfat var. Asker ya da polis. Sen benim askerime böyle leke süremezsin. Çok acı. O yüzden dileklerim artık bireysel çalışmıyor. Gerçekten iyilik istiyorum. İyiliğin ve sevginin dünyayı kurtaracağını düşünüyorum. İnanmak istiyorum ve 2018’e bu düşünceyle giriyorum. Bir de kadınlar kurtaracak bu dünyayı, anneler kurtaracak. Bunu bir tek biz yapabiliriz.


Röportaj: Ekin Türkantos

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.