Değişen sınav sistemleri, ebeveynlerin artan kaygıları, beklentileri ve çocuklar... Çocuğunuzun bu süreçte yıpranmaması için yapmanız gereken şeyler var! NLP Uzmanı ve Kaygı Terapisti Burcu Polatdemir ile çocuğun kaygılanmasına neden olan ebeveyn davranışlarını konuştuk.


Öncelikle çocuğun kaygılanmasına neden olan ebeveyn tutumları sormak istiyorum. En sık yapılan hatalar, ifadeler ve o hataları düzeltmenin yolları nelerdir?

En büyük yanlışlardan biri çocuk okuldan eve geldiğinde onu soru yağmuruna tutmaktır. Onun yerine anlatmasını beklemek daha doğru olacaktır. Onun anlatmasını beklemenin yanı sıra konuşmaya teşvik edebilirsiniz, iletişimi siz başlatabilirsiniz. O gün neler yaptığınızı anlatarak onun da anlatmasını tetikleyebilirsiniz. Eleştirilmeyen, yargılanmayan çocuk zaten siz sormadan da okulda o gün yaşadıklarını bir çırpıda anlatmak isteyecektir. Fakat biz ebeveynler, onların anlatmak istediklerini hızlıca dinleyip aslında bizim duymak istediğimiz bölüme sorularla geçiş yaparız. Arkadaşlarının aldığı puanları, öğretmenin bu durumda nasıl tavır aldığı, bildiği bir konuyla ilgili soruyu nasıl bilemediği ile ilgili kendisini kıyasa tabi tutarız. Bu durumda kendini tarafsızca dinlemeyen ebeveyne karşı çocuk, kendini ispatlamaya ve diğer arkadaşlarından daha farklı davrandığına yönelik ebeveynini iknaya çalışacaktır. Buradaki negatif durum çocuğun tutumundan çok ebeveynin yaklaşımındaki yöntemdir. Çocuk haklı olarak kendini ispata çalıştığında; onu gerçekten dinlemeli, gerçekten ne demek istediğini anlamaya çalışmalı, ona her şekilde elinden geleni yaptığı durumda onun yanında olacağınızı ve tekrar istediği puanı alabilmesi için yine fırsatların çıkabileceği ile ilgili kendisini cesaretlendirmek yerinde olacaktır.


Ebeveynlerin başarı beklentisi çocuğu nasıl etkiler? Çocukta kaygılanmayı artırır mı?

Ebeveynlerin çocuklarına 'Senden başarı bekliyorum' cümlesini kurmadan da davranışlarıyla verdikleri mesajlar çocukların bilinçaltında fark etmeden yer eder. Ebeveynin belli etmediğini düşündüğü kaygı, çocuğa geçer ve bu da onda 'Başarısız olursam kabul görmem' kaygısı yaratır.


Çocuğun kaygılı olduğu nasıl anlaşılır? Hangi davranışlar ve ifadeler onu ele verir?

Çocuklar doğaları gereği yaptıkları davranışları mantık süzgecinden geçirmezler. Biz yetişkinler bunu zamanla sosyal bir varlık olarak öğreniriz. Sürekli merakta olan, öğrenmeye açık, dış dünyada olana bitene cevap veren çocuk, sosyal birey olma adayıdır. Çocuğun karakteri ya da herhangi bir davranışı ile ilgili onun da bulunduğu sosyal ortamlarda ebeveynin yapacağı negatif veya şişirilmiş pozitif yorumlar onun duygu durumunu hiçe saymak olacaktır. Okulda yapılan durum tespit sınavlarında alınan düşük ya da yüksek puanları; onu hırslandırmak ya da arkadaşları ile rekabet için farklı beyan etmek onun da bir birey olduğunu unutmakla eşdeğerdir. Bu tip durumlar, çocukta içe kapanma, okula ve öğretmene karşı ilgisizlik, etrafındaki bireylerle az iletişime geçme gibi belirtilerle gösterecektir. Bu belirtilerin fark edilmemesi ve devamı sonucunda da tırnak yeme, kabul görmeyeceği kaygısıyla hırçınlaşma ve alt ıslatma gibi belirtiler görülebilir.


Kaygılı çocuğun ilerde yaşayacağı sorunlar nelerdir?

Aileleri tarafından yaptıklarıyla kabul görmemiş yahut eleştiri ve tenkit almış çocuklar, ileriki zamanlarda kendini ispata çalışan, başkalarının onu sevmesi ya da kabul görmesi üzerine kendi alışkanlıklarını ikinci plana atacak davranışlar sergilerler. Burada amaç herkesin onu sevmesi ve yaptıklarıyla onu kabullenmesidir. Tam olarak genellemeye varamayacağımız gibi bunun tersi davranış biçimi olarak ise; çocuk, yetişkinliğinde sosyalliğe nispeten kapalı, zamanının çoğunu sadece tek kişinin yapacağı aktivitelere ayıran ve insanlarla ilişkilerini minimuma indiren bireyler olarak dikkat çekerler.


Türkiye, İtalya'nın ardından öğrencilerin ders çalışırken en fazla kaygı duyduğu ikinci ülke oldu. Siz bir kaygı terapisti olarak bu konuyu nasıl yorumluyorsunuz?

Ülkede yaşayan bireyler olarak her sohbetimizin sonunda 'Bu ülkenin hali ne olacak?' soru cümlesiyle büyüyen bir nesiliz. Bizden sonra gelen 87 ve sonrası doğumlu Z kuşağı diye tabir ettiğimiz kuşak ise; 'Ne yaparız?'dan çok 'Nasıl yaparız' diye sorduğu için geleceğe daha umutlu bakıyorum. Her ne kadar sistemde hala bir oturmamışlık görülse de bireycilikten çok 'bizci'ler. Daha üretkenler, aralarından daha fazla girişimci çıktığını da görüyoruz. Sistem ne olursa olsun daha yeniliğe açık, ezbere gidilen yolları tercih etmeyen iyi bir nesil görüyorum.


Son olarak değişen sınav sistemi değişiklikleri öğrenciyi psikolojik olarak nasıl etkiler?

Bu soruya çocukluğumuzdaki bir davranışımızdan örnek vererek cevaplamak isterim. Çocukken ailemizle birlikte yolda yürürken yere düştüğümüzde kalkıp ailemizin yüzüne bakarız. Eğer canımız yanmadıysa ebeveynlerimizden birinin söylediği 'Hiçbir şey yok haydi kalk bakalım' cümlesiyle doğrulur ve devam ederiz. Orada tanıdık birinin verdiği kaygı verici, yüksek sesli bir tepki ya çocuğun bütün gün sızlanmamıza ya da istediği bir şeyin alınmasına giden yolda kullanılan durum olabilir. Gergin bir ses tonuyla 'Kediden korkma' diyen ebeveynin yanındaki çocuk, bu söylemden çok tavrı izleyecektir. Bunlar, öğrenilen davranış biçimleridir. Burada benzer yan şu: Biz ebeveyn olarak ne kadar kaygılanır, ne kadar bu durumu çocuğumuzun geleceği önünde bir engelmiş gibi görüp ona da bu algıda davranırsak, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı benimsememesi için hiçbir neden yoktur. Sizi modellediklerini, başarı ya da sizin tabir ettiğiniz başarısızlıklarını birileri nedeniyle ya da herhangi bir kurum nedeniyle kendilerine engel gibi mi görüyorlar? Yoksa elinden geleni yapmanın ve bunun için mesai harcamanın da bir o kadar önemli olduğunun farkındalar mı? Bu çok kıymetlidir. Yüksek puan almak, hayatta başarı kriteri olabilir mi? İstenilen hedefin arkasında azim ve kararlılıkla durmak da bir başarıdır. Eğer bu ülkede yaşıyorsak; sık değişen sistemin varlığı, doğru olup olmadığı konusundaki tartışmalara odaklanmak veya kendimizi/çocuğumuzu kaygılandırmak yerine; yeni yöntemin hangi taraflarını pozitife, hedefe yürümemde faydaya çevirebilirim kısmına odaklanmak çok daha efektif bir bakış açısı olacaktır.


Röportaj: Dilay Argün

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.