‘Çoğu zaman repliklere bile gerek duymaksızın derin bakışlarıyla her şeyi anlatan oyuncu.’ o yandan dudak kıvırmalı gülüşü 10 numara.’

‘Eğer oyunculuğun bir anlamı da her farklı rolde bir öncekini unutturabilmekse bunu gayet iyi başarıyor.’

‘Susan Sarandon havasına sahip. Türkiye’nin Claire Danes’i. İnceden bir Marisa Tomei havası da var.’

‘İşini gerçekten çok iyi yapıyor. İnanılmaz çekici, erkek olsam peşini bırakmazdım.’


Hayranlarının bu sözlerle tanımladığı, oyunculuğunu ve güzelliğini yere göğe sığdıramadığı Gökçe Bahadır, 14 televizyon dizisine karşın sinemadan uzak kaldı. 2011’de ‘Dedemin İnsanları’nda yardımcı oyuncu olarak sinemayı deneyimleyen Bahadır, ilk başrolü için kamera karşısına geçti. Film, ‘Aşk Uykusu’... Başrolde Gökçe Bahadır. Aşkı nasıl tanımlıyor, ilişkilerin nasıl yaşanması gerektiğini düşünüyor? Sinemadaki ilk başrolü kendisinde nasıl bir etki bıraktı? Buyrun...


Aşk Uykusu’nun sizi heyecanlandıran yönleri nelerdir?

Gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak senaryolaştırılması bana oldukça cazip geldi. Bir kadının bu kadar çok duyguyu yoğun ve bir arada yaşıyor olmasından etkilendim.


Filmde canlandırdığınız ‘Yonca’ karakteri için özel bir çalışma yaptınız mı?

Önce Mehmet Coşkundeniz’in kitabın okudum, sonra onunla çeşitli zamanlarda sohbet ettim. Ne var ki ‘Yonca’ hakkındaki her şeyi de bilmek istemedim, sadece bazı ipuçları aldım. Çünkü ‘Yonca’ benim yorumumla filme yansıyacaktı. Karakteri kendimi zorlayıp kendim yorumlamak istedim.

‘Sinema yolum açılacak’

Bu, bir filmdeki ilk başrolünüz. Sinema için niye bu kadar beklediniz?

Bilmem. Öyle çok istediğim, beni çok heyecanlandıracak bir proje olmadı. Çünkü benim şöyle bir dezavantajım oldu. Sinemaya ‘Dedemin İnsanları’nda yardımcı oyuncu olarak Çağan Irmak’la adım attım. O kadar yüksekten başlayınca akabinde gelen teklifler kolay kolay içime sinmedi. Demek ki ilk başrol için ‘Aşk Uykusu’nu bekliyormuşum. Sanıyorum bundan sonra benim sinema yolum açılacak.


Başrol size nasıl sorumluluklar yükledi?

Zor bir işti. Hele böyle bir işi sırtlanmak kolay bir şey değilmiş. Öyle olduğunu da işin içindeyken net öğrendim. Öncelikle bütün filmin duygusunu sırtlandığım için bu yorucu bir süreç oldu. İzleyicinin benimle empati kuracağını hayal ederek geçirdiğim süreç doğal olarak bana büyük bir sorumluluk yükledi. Çünkü izleyicinin empati kurmasını sağlamalıydım. Dilerim başarabilmişimdir.


‘Aşk Uykusu’nun kariyerinizde nasıl bir yere sahip olmasını umarsınız?

Kendimi zorladığım, iyi bir performans gösterdiğim bir iş oldu. Bana uzak olan bir karakteri yakalamaya çalıştığım, bilmediğim yaşam biçimlerini keşfettiğim -ki bu yöndeki çalışmalar bana hep çok cazip gelir- ve sinemadaki ilk başrolüm olduğu için benim için özel bir çalışma oldu.


Filmi izleyenlerin aşka bakışlarının nasıl olmasını umarsınız?

Aşk vazgeçilecek bir şey değil. Âşık olmaktan da sevmekten de hiçbir zaman vazgeçilmemeli. Her kadın bir adamı, her adam bir kadını mutlaka çok sevsin. Bu duyguları yaşamak çok güzel ama kimse hayatını birine adamasın.



Bu cümleyi biraz açar mısınız?

Bunu özellikle hemcinslerim için söylüyorum. Bir adamı sevmeye, karşılığı olmak üzere özveride bulunmaya, fedakârlık yapmaya elbette varım ama hayatının merkezine koyarak kendi sevdiklerinden, tutkularından vazgeçmeye yokum. İlişki kendini bir kenara bırakmadan, kendisine ve karşısındakine duyduğu saygıyla devam ettirilmeli. İlişkilerine böyle bakabilsinler.


Sevgili veya eş, kişinin hayatının merkezinde olursa kendilerinden vazgeçmiş mi oluyorlar?

Hayatta nelerden mutlu olduğumuzu her zaman gözümüzün önünde bulundurmamız gerekir. “Ben nelerden, neleri yapmaktan mutluyum?” sorusunun cevabını verdikten sonra “Peki bunları yapıyor muyum yoksa yapmıyor muyum? Mutlu olduğum yerlerde miyim yoksa birileri için mi bir yerlerdeyim?” sorularına cevap vermemiz gerekir.


‘Şöhret nedir?’

Hayranlarınız şöhretinizi ve güzelliğinizi yeterince değerlendiremediğinizi düşünüyor. Öyle mi? Şöhret nedir?

Benim için çok fazla bir şey ifade etmiyor. Yaşayış tarzımdan da anlaşılıyordur.


Güzel ve şöhretli olmanın avantajlarını kullanmıyor musunuz?

Ne olacak ki? Kendi dünyamda kendi işimi iyi yapmak için uğraşmanın dışında bir derdim yok. Elbette şöhretin keyifli yanları var. Örneğin sizinle sohbet ettik, örneğin sevdiğim bir işi devam ettiriyorum.


‘Aşk şekil değiştirir’

Aşk size ne ifade ediyor?

Tam anlamıyla cevaplanamayacak olan bu zor sorunun tek bir cevabı yok. Çok kuvvetli ve heyecan verici bir duygu olan aşk kişiye yaşama sevinci aşılar. Motive edici yanı da oldukça baskındır. Ne yazık ki hayata karşı kontrol edilmesi de gerekir. Tabii mantık işin içine ne kadar girerse...


Mutluluğun en yüce hali nasıldır?

İki insanın birbirlerinin düşüncelerine, yaşayış biçimlerine karşılıklı saygı duyduğu, yeri geldiğinde karşılıklı küçük küçük özverilerde bulunabildikleri ama aynı zamanda ortak bir paydada buluşarak keyifli vakit geçirebildikleri, bakış açılarının birbirine yakın olduğu, iyisiyle kötüsüyle hayatı ve her türlü zorluğu birlikte göğüsleyebildikleri ilişkide elde edilen mutluluk kutsaldır.


Aşk kavuşamayınca mı aşk olur, mutlu aşk olur mu?

O zaman platonik aşk oluyor. Karşılıklı olursa aşk keyifle yaşanıyor. Aşkın süresi oldum olası tartışılır ama ne kadar yaşanacağı kişiden kişiye değişir. Ne kadar olursa olsun karşılıklı doya doya yaşanırsa çok güzel olur. Bir gün biter, o ayrı.


Biter mi?

Başka bir şekle bürünür. Karşındaki kişiye âşık olduğun kadın veya erkek olarak değil de hayattaki kişiler olarak bakarsak aşk kolay kolay bitmez. Tabii ki mutlaka istisnalar vardır.


‘En büyük sorun yanlış kişilerdir’

İlişkilerdeki asıl sorun nedir?

Kadın gözüyle baktığımda en büyük sorun her şeyi bir kenara bırakıp birlikte olduğun kişiyi hayatının merkezine koymak. Saygının zedelenmesi, sevginin tükenmesi, hayatta aynı yerde durmamak büyük sorunlardır. Aslında en büyük sorun yanlış kişilerdir.


İlişkiler ne zaman tehlikeye girer?

Çiftlerin birbirlerini kaybetme korkusu sona erdiyse ilişki biter. Bu nedenle bir ilişkinin en fazla tehlikeye girdiği dönem kaybetme korkusunun olmadığı, çiftin birbirlerinin ceplerinde olduğunu düşündüğü zamandır.


Biten bir ilişki tekrar başlamalı mı?

Bu konuda genel geçer bir kaide olamaz. Araştırmalara göre kimi aldatmalardan kurtarılan ilişkiler olmuş. O güne kadar gündeme getirmedikleri, birbirlerinden duydukları rahatsızlıkları aldatma sonrasında oturup konuşmuşlar. Bu şekilde kurtarılan ilişkiler var. Bitmiş bir şeyi yeniden canlandırmak kolay değil ama canlandıranlar var. Örneklerini de görüyoruz.





‘Şarkı söylemek terapi’

Şarkı da söylüyorsunuz. Albüm çıkaracak mısınız?

Şarkı söylemek benim için bir terapi. Albüm olacak mı olmayacak mı bilemem ama sahnede müzikal performans sergilemeyi seviyorum. Tuna Kiremitçi’nin albümünde ‘Bu Kaçıncı Sonbahar’ı seslendirdim. Çok hoşuma gitti. Bir de klip çektik, güzel oldu.


‘Saçlar önemlidir’

Gliss markasıyla buluşma sürecinizi anlatabilir misiniz?

Gliss gibi bir markayla buluşmak gerçekten çok özel bir duygu. Kaliteyle fark yaratma peşinde olan bir marka. Hayatta aynı yerde durduğumuzu hissettim bu yüzden. Benimle işbirliğine geçmek istediklerinde öncelikle bana markayı ve ürünü anlattılar. Saç, zaten çok ilgi duyduğum bir alandı. Ürünün özelliklerini öğrenip senaryoları da okuyunca, birbirimize çok uygun olduğumuzu anladım. Bu projeyi beni düşünerek tasarlamış olmaları da çok mutlu etti. Senaryoları bazı videolarımı izleyerek hazırlamaları etkiledi beni. Reklam kampanyasının bütün süreçleri çok eğlenceli ve güzel geçti.


Saçlarınızın güzelliğini neye borçlusunuz? Saç bakımınızı nasıl yapıyorsunuz?

Saçlar, bir kadının güzel görünmesinde gerçekten çok önemli rol oynuyor. Ben saçlarımı iyi hissettiğim zaman kendimi de iyi hissediyorum. Böylelikle mutlu oluyorum. Zaten reklamdaki sloganımız da ‘Saçlarım Yeter’. Çok doğru bir slogan bence. Yolda saçları havalı görünen bir kadına hepimiz dönüp bakıyoruz. O yüzden benim hayatımda da saçlarım önceliklidir. Her zaman saçlarıma bakım yapmaya çalışırım, bunu asla ihmal etmem. Saçlarımı olabildiğince dış faktörlerden korurum. Ayrıca iyi geldiğini düşündüğüm için yatmadan önce saçlarımı mutlaka tarıyorum.


Röportaj: Mehmet Çalışkan

Fotoğraflar: Tuba Kavlakoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.